Akbank Caz Festivali

Saksofon Savaşları

Saksofon karşılaşmalarının cazın ilk yıllarına kadar uzanan uzun bir geçmişi var, başlangıçta çok popüler olan jam seanslarında kendine yer bulmuş, zamanla bu müzik maratonunun önemli bir parçası haline gelmiş. Aynı dönemde büyük orkestralar da saksofon bölümüne rekabetçi müzisyenleri almışlar, şarkı düzenlemelerine kalabalığı coşturacak bölümler eklemişler. Düello şeklinde anmak daha doğru olabilir çünkü saksofoncular bir yandan enstrumanlarında yaptıkları keşifleri ve hünerlerini sergilerken aynı zamanda taraflardan birinin duruma uygun sözü kalmayıncaya kadar kışkırtıcı ve tehditkar fikirlerini ortaya koyarlarmış. Bizdeki aşık atışmalarını hatırlatan saksofon savaşları, diğeri saf dışı kalıncaya sürer, nadiren berabere kalınırmış.

Öğrenilen geçmiş zaman kipi kullanarak anlattım çünkü bırakalım şahsen tanık olmamı, o dönemlerin saksofon savaşlarına tanık olanlar dahi artık aramızda değil. Sinema sanatı tam da bu noktada devreye giriyor. Robert Altman‘ın 1996’da vizyona giren muhteşem filmi Kansas City‘nin bir gece süren öyküsünün büyük bölümü, mafyanın sahibi olduğu bir caz kulübü olan Hey Hey Club‘da geçer. Kulübün sahnesinde çalan grubun tüm üyeleri gerçek hayatta da caz müzisyenidir: Geri Allen (Mary Lou Williams rolünde), Kevin Mahogany, Russel Malone, Ron Carter, Nicholas Payton, Cyrus Chestnut, Victor Lewis… Mevzu Kansas olunca seçilen parçaların çoğu, Pagin’ the Devil, Moten Swing vd., Count Basie Orkestrası’nın repertuvarındandır. Filmde kullanılan konser görüntüleri, gerçek hayatta da Kansas’ın simge mekanlarından olan Hey Hey Club’ın 1934 yılındaki halini yansıtan dekorda canlı olarak kaydedilmiştir.

Bir bölümde Don Byron, James Carter (Ben Webster rolünde), Jesse Davis, David Fathead Newman ve David Murray‘den oluşan saksofon bölümün eşliğinde Craig Handy (Coleman Hawkins) ve Joshua Redman (Lester Young) müthiş bir saksofon düellosuna başlarlar. Sadece müzisyenlikleriyle değil enfes oyunculuklarıyla da caz tarihinin bu ikonik iki saksofoncusuna yeniden hayat verirler, bir zamanların önemli geleneğini başarıyla canlandırırlar. Peşpeşe sololar ortalığı yangın yerine çevirir, Redman saldırır, Handy ağırbaşlı şekilde karşılık verir, Redman frapanlaştıkça Handy onu daha zor yerlere sürükler ve neticede berabere kalırlar. İkisi de bu mücadeleden yenik çıkmadığı için mutlu, yenemediği için mutsuzdur. Özetle cazseverseniz hatta sinema tutkunuysanız ve tabii ki izlemediyseniz Kansas City filmini mutlaka izleyin, seversiniz.

Hani ola ki filme denk gelemezsiniz, Hey Hey Club’da yapılan canlı müzik çekimlerinin tamamını içeren videoyu aşağıya bırakıyorum.

Cazın zanaattan sanata evrilme sürecinde (ya da daha sade ifadeyle, zamanla) karşılaşmalar da nitelik değiştirmiş, saksofoncular stüdyoda ya da sahnede bir araya geldiklerinde çatışmadan uzak durup farklı fikirlerle birbirlerine ilham verme gayretine yönelmişler. Zaman zaman saksofon ailesinin farklı üyeleri katılmışsa da caz tarihinin klasikleşmiş karşılaşmalarının çoğunluğu tenorcular arasında gerçekleşmiş.

Bu yazıda, doğaçlamanın, teknik yetkinliğin, rekabetin doruklarda gezdiği bazen de muhteşem dayanışmanın sergilendiği saksofon karşılaşmalarından seçtiklerimi kısa kısa aktaracağım.

Eddie Lockjaw Davis, Buddy Tate, Coleman Hawkins ve Arnett Cobb – Very Saxy kayıt seansı (1959)

Malumunuz Louis Armstrong caz trompetinin vaftiz babası ise (ki şüphesiz öyle!), tenor saksofonun cazda kabul görmesini sağlayan da Coleman Hawkins’dir. Ondan önce bir çeşit varyete çalgısı iken, tenor saksofon Hawkins ile birlikte caz sahnesinin ifade gücü yüksek ana solisti haline dönüşmüş, onun yaklaşımı diğerlerini de etkilemiş ve tenor saksofoncuların günümüze kadar devam eden hükümranlığı başlamış. Bu noktada Ornette Coleman‘ın sözünü anmanın zamanıdır: “Zencilerin ruhlarını en iyi ifade edebildikleri çalgı tenor saksofondur.”

Uzun ve verimli kariyerinde saksofon savaşları konusunda bir hayli uzman olan Hawkins’den sunacağım üç örnek, aynı zamanda swing’den bop’a geçiş zamanlarının en güzel kayıtlarından…

Swing, rhythm ‘n blues, soul caz ve hatta bop dönemlerinin sert tavırlı, keskin tonlu saksofoncusu Eddie Lockjaw Davis, Very Saxy albümünde (1959 Prestige), orgcu Shirley Scott, basçı George Duvivier ve davulcu Arthur Edgehill’den oluşan eşlikçilerinin önüne Coleman Hawkins, Arnett Cobb ve Buddy Tate gibi dönemin üç büyük tenorcusunu yerleştiriyor ve bu fantastik grup kısa süre önce hayata gözlerini yuman Lester Young‘a, ustanın bestesi Lester Leaps In ile saygısını sunuyor ve grup, üyelerinin contrafact usülü yaptığı blues parçalarında ortalığı yangın yerine çeviriyor, her birisi büyük orkestra disiplininden geçmiş olan bu dört saksofon efsanesi, zamanı ekonomik şekilde kullanarak, nasıl başı sonu belli ve etkili sololar atılacağının dersini veriyor, zinde, diri, heyecan verici ve (albüme verilen adın çağrıştırdığı şekilde) seksi icralar çıkarıyorlar. Spotify

Tenor saksofonu caza hediye eden ve bu enstrumanın en büyük stilistlerinden efsanevi Coleman Hawkins’le dönemin en önemli saksofoncularından sayılan Sonny Rollins’in buluşması, Sonny Meets Hawk! (RCA 1963), kayıtlı cazın istisnai birlikteliklerinden biri. Bu baba ve oğulun buluşması. Birbirlerine öylesine ilham veriyorlar ki, bu kayıt her ikisinin diskografisinin en cesur albümlerinden birini doğurmuş. Kabul edilmiş bir denkliğin verdiği rahatlıkla, her ikisi de her anın tadını çıkarmaya çalışmış, birbirleriyle yarışmaktansa, bir diğerini yükselterek aynı anda yaratıcılıklarının doruğunda gezinmişler. Kim eski, kim yeni, kim genç, kim ihtiyar, kim geleneksel, kim avangart… dinlerken insan tüm önyargıların, önkabullerin anlamsız olduğunu fark ediyor. Bu iki devin özgürce etkileşime girişlerine, bazı anlarda birlikte yürüyüşlerine ama bazı anlarda da geri çekilmemek üzere savaşmalarına tanık olmak bir cazsever için heyecan verici bir deneyim. Spotify.

Joe Lovano’nun Tenor Legacy (Blue Note 1994) albümünü bu seçkiye alma sebebim, çok iyi bir bir albüm olması bir yana, Lovano’nun, yazının girişinde andığım Kansas City filmindeki saksofon savaşı sahnesinde Lester Young rolündeki Joshua Redman‘ı yanına almış olması. Dönemin kıdemlisi Lovano ve kayıt esnasında henüz 25 yaşında olan genç yetenek Redman, piyanoda Mulgrew Miller basta, Christian McBride, vurmalılarda Don Alias ve davulda Lewis Nash‘den oluşan muhteşem bir ritm bölümünün önünde başabaş çalıyorlar. Tek başlarına sololarında da, karşılıklı atışırken de, birbirlerini canlandıran cümleler sarf ediyorlar, baştan sonra ilgiyle dinlenmeyi beceriyorlar. Miller’ın tadına doyulmaz sololarının ve eşliğinin albümün başarısındaki payını teslim etmem gerek. Spotify.

Bu arada Lovano demişken, diğer bir saksofon üstadı Dave Liebman‘la yanyana çaldıkları ve John Coltrane’nin beste kitabını yorumladıkları Compassion (2017 Resonance) albümünü, yine aynı ikilinin öncülüğünü yaptığı Saxophone Summit kolektifinin -ki serinin ilki olan Gathering of Spirits‘de (2004 Telarc) Michael Brecker, Seraphic Light (2007 Telarc) ve Visitation‘da (2014 ArtistShare) Ravi Coltrane, Street Talk‘da (2019 Enja) Greg Osby üçüncü saksofoncu olarak eklenmişti- albümlerini anmadan olmaz.

Anlamışsınızdır, seçimlerimi Altman’ın Kansas City filminde adı geçen müzisyenlerin çevresinde dolanarak yapıyorum. Günümüzün önemli saksofoncularından ve filmde Coleman Hawkins’i canlandırmış olan Craig Handy, Ravi Coltrane‘nin öncülüğünü yaptığı Grand Central grubunun, efsanevi müzisyen Hank Mobley‘e adadığı Tenor Conclave (1995 Alfa Jazz) albümüne konuk olmuştu. Albümün ismi de aslında rastgele konulmuş değil çünkü Tenor Conclave (1957 Prestige), Hank Mobley, Al Cohn, John Coltrane ve Zoot Sims olmak üzere dönemin ünlü tenorcularını biraraya getiren kaydın adı. Ravi Coltrane ve Craig Handy, albüme adını veren parça dışında Mobley’nin bir kısmı standart olmuş bestelerini yorumluyor. Yeri gelmişken, Sax Storm (1993 Alfa Jazz) ve Tenor Titan (1993 Alda Jazz) olmak üzere, Ravi Coltrane’nin yanına bir başka önemli saksofoncu Antoine Roney‘yi alarak kaydettiği diğer iki Grand Central albümünü de dinleme listenize almanızı hararetle tavsiye ederim.

Orijinal Tenor Conclave, daha ileride lideri John Coltrane ve Hank Mobley’miş gibi yayınlanmış olsa da, aslında Prestige All-Stars adıyla piyasaya çıkmıştı. Bu dört müthiş saksofoncuya, dönemin en önemli ritim bölümlerinden birini oluşturan Red Garland (piyano), Paul Chambers (bas) ve Art Taylor (davul) eşlik ediyordu. Albümden özellikle yukarıya tutturduğum How Deep Is the Ocean yorumunu dinlemenizi salık veririm. Diğerleri hala cazseverlerin gözdesi konumundaki isimler ama şimdilerde pek hatırlanmayan Al Cohn‘un girişteki solosu, size ne kadar büyük bir saksofoncu olduğunu kanıtlayacaktır. Chambers’ın arşe bas solosunun ardından gelen John Coltrane solosuna zaten denecek tek kötü söz olamaz. Spotify.

Tenor Conclave adını taşıyan bir saksofon karşılaşması daha var aslında. Hollandalı piyanist Rein De Graaf, albümünde (1992 Timeless) üç saksofoncuyu bir araya getirmişti: Buck Hill, Teddy Edwards ve Von Freeman. Bunu da dinleme listenize ekleyin derim. Farkındayım liste önerim uzadıkça uzuyor ama ne yapabilirim, caz çok zengin bir geçmişe sahip bir sanat. Spotify.

Al Cohn demişken onun Zoot Sims ile kurduğu uzun süreli ortaklığın albümlerinden bahsetmemek olmaz. İlki From A to…Z (1956 RCA Victor) ve sonuncusu Motoring Along (Sonet, 1974) olmak üzere ondan fazla kayda ortaklaşa imza attılar. You ‘n’ Me (1960 EmArcy) albümünü kapatan ve iki saksofoncunun eşlikçisiz olarak icra ettiği Improvisation for Unaccompanied Saxophones parçasını, caz sanatının mütevazı zirvelerinden biri sayarım. İkilinin bazen diğerine cevap olarak sarf ettiği cümleler öylesine mükemmel tınıya ve uyuma sahiptir ki, iki ayrı bedende tek bir ruh haline dönüşmelerine tanık olmak enfes bir deneyimdir. Spotify.

Kansas City’de yer alan karakterlerden -ki o dönemi anlatan bir caz filminin olmazsa olmazlarındandır- Ben Webster‘in, Coleman Hawkins’le kaydettiği Coleman Hawkins Encounters Ben Webster (1959 Verve) ve Don Byas ile düet çaldığı muhteşem Ben Webster Meets Don Byas (1968 Saba) albümlerini de hatırlatıyorum ve filmde Webster’ı canlandıran James Carter’ın saksofon buluşması niteliğindeki albümlerine geçiyorum. Spotify.

James Carter, swing döneminin ünlü saksofoncularından Flip Phillips‘in yaşamının son döneminde kaydettiği Swing is the Thing‘de (2000 Verve) üç parçaya konuk olmuştu. Yukarıya tutturulan Where or When icrasını, Rollins ve Hawkins’inkine benzer kıvamda, kuşaklararası buluşmaların en önemlilerinden biri addederim. Spotify.

Carter’ın swing döneminin ünlü müzisyenlerini konuk olarak yanına aldığı albümü Conversin’ with the Elders (1996 Atlantic); bana kalırsa son otuz yılın ve tabii ki saksofoncunun kariyerinin mükemmel albümlerinden biridir. Trompetlerde Harry Sweets Edison ve Lester Bowie, saksofonlarda ise Hamiet Bluiett, Larry Smith ve Buddy Tate ayrı ayrı ikişer parçada torunları yaşındaki Carter’la birlikte çalarlar; netice, iyi cazın, stil, yaş, anlayış farkı göz etmediğinin kanıtı gibidir. Spotify.

Gelelim bu yazının kapağındaki fotoğrafın işaret ettiği saksofon buluşmasına. Kaydedilen ilk karşılaşmalar olması bir yana, dinleyiciyi en fazla heyecanlandıranlardan… Gösterişin, aşırılığın ve zenginliğin Amerika’daki başkenti niteliğindeki Los Angeles’da, şehrin New York cazıyla rekabet etmesini sağlayan, şöhretinin doruğunda iki yıldız müzisyen, Dexter Gordon ve Wardell Gray karşı karşıya. Tenorcular sırasıyla av ve avcı oluyorlar, birbirlerini kovalıyorlar ve nihayetinde karşı karşıya gelip söz düellosuna girişiyorlar. Seyircinin aldığı zevkin haddi hesabı yok, bu kovalamacaya tepinerek ve çığlık atarak katılıyorlar, sahne seyirciyi coşturdukça, seyirci de sahnedekileri kışkırtıyor. Bebop stilinin genç tenor kralları arasındaki bu epik düellolar 1947 ile 1952 arasında defalarca sahnede ve stüdyoda tekrarlanmış. O dönemde her biri yüzü en fazla 3 dakika kayıt içeren 78’liklere bölünerek basılmasına rağmen bu icralar (The Hunt, The Chase, The Steeplechase) cazseverlerce coşkuyla karşılanmış, ciddi satış sayısına ulaşmış ve türün ikonik örneği haline gelmişler.

Aslını sorarsanız caz tarihinin klasikleşmiş birçok saksofon buluşmasını bu yazıya alamadım. John Coltrane ve Sonny Rollins, Sonny Stitt ve Gene Ammons, Johnny Griffin ve Eddie Lockjaw Davis… Bunun nedeni, yazıyı Kansas City filmi üzerine kurgulamış ve çağrışımlarla ilerlemiş olmam. Uzun bir yazıyı daha fazla uzatmamak ve kalabalık bir öneri listesini daha da zorlayıcı hale getirmemek için burada kesiyorum. İleride fırsat olursa, olunca devamını yazmayı istiyorum.

Umarım keyifle dinleyeceğiniz albümlerle tanışmanıza vesile olmuşumdur.

Cazla kalın, hoş kalın.

Turgay Yalçın’ın Dark Blue Notes’daki diğer yazıları
Dark Blue Notes’da görüş yazıları

Turgay Yalçın

Yayın Yönetmeni, Kurucu Ortak, Yazar, Radyo Programcısı.

Turgay Yalçın 'in 226 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Turgay Yalçın ait tüm yazıları gör