Akbank Caz Festivali

Yorgunluğunu Kabul Etmek Üzerine

“Dinen dalgalar gibi kayalık kıyılarda
Sonlarına koşuşur ömrümüzün anları
Hızla yuvarlanırlar, çırpınarak ardı ardına
Tutmak istercesine öne atılanları”
-W. Shakespeare, 60. Sone

Yaşlanıyorum. Pek sorun etmiyorum bunu. Sadece farkına varıyorum. Huysuzluklarım artıyor. Şikayetçi değilim. Hatta belki de memnunum halimden. Otuzlu yaşlar, insana çok fazla şey katıyor. En çok da, sevdiği şeylerde ısrarcı olma refleksini katıyor.

2024 benim için gerçekten iniş ve çıkış doluydu. 2023’ün sonunda acayip havalı şeyler oldu. 2024’te ise o acayip havalı şeylerin devam etmemesi gerektiğine kanaat getirdim. Çünkü yoruluyordum. Mental ve fiziksel olarak yoruluyordum. Artık eskisi gibi değilim. Hala dikkat dağınıklığım var ama artık beş tane mecraya aynı anda üretmek istemiyorum. Hiç değilse bir şeyi istemediğimi söylüyorum. 2022’de başlayan otuzlarımın bana kattığı en önemli şeylerden biri de buydu. Efendim, ben Andaç Üzel, artık insanlara ve olaylara açıktan “hayır” diyebiliyorum ve inanmazsınız ama bu çok havalı, çok rahatlatıcı, çok konforlu bir şey.

2024 boyunca müzik hakkında yazmaktan çok okumayı tercih ettim. Hatta aslında müzik hakkında yazmaktan çok sıkıldım dönem dönem. Bazen konuşasım bile gelmiyordu. O nedenle, Dark Blue Notes’daki yazılarıma devam etmek için elim bir süre klavyeye gitmedi. Yalan olmasın değerli okuyucu; cidden canım istemiyordu. Ama aklım da hep buradaydı. Turgay Bey’i (Yalçın), Burak’ı (Sülünbaz) sessiz sessiz takip ediyor ve aralıklarla da olsa onlarla konuşarak Dark Blue Notes ile çok organik bir şekilde kurduğumuz bağın kopmaması için elimden geleni yapıyordum. Ne var ki, müzik yazamıyordum işte.

Kendi radyo programımın dinlemeye tahammül edemediğim, hatta dinlemeye girişmediğim bölümleri bile oldu. Bu sene ortasında onu da bıraktım sonra. Belki bir süreliğine dinlenmek gerekiyordu. Radyo programının bitişinin üzerinden aylar geçti ve nihayetinde o aylar içerisinde her geçen gün kendimi daha da toparladım. Sonunda yazılara da döndüm. Yorgunluğum geçti, üretebilmeye başladım. Koşturmacalı bir iş radyo. Hem duvara karşı konuşuyorsunuz, hem üretmeye devam etmek durumunda, hem de olan biteni takip etmek durumundasınız. Eh, sabah 9’da işe başlayıp akşam 6’da mesaisini tamamlayan biri için de yorucu haliyle. Ama şu var; çok da özlüyorum. “Buyursunlar” diyerek bitirdiğim parça anonslarını, sık sık yaptığım röportajları, parça seçmeyi, iTunes’tan indirdiğim parçaları birbirine karıştırmayı, anons sakarlıklarımı, yetiştirme telaşımı özlüyorum. Radyo benim evim. Hep evim kalacak. Bir gün döneceğim. O zamana kadar da her yer benim evim.

Konserler, festivaller ve İstanbul

Bu sene bolca konser izlemeye çalıştım. Çoğu klasik, bazıları caz, bir kısmı da diğer alternatif müzik türlerindendi. 52. İstanbul Müzik Festivali ve 34. Akbank Caz Festivali, festivallerin başını çekti. Gezgin Salon Festivali ve Babylon Soundgarden da bu sene “benim festivallerim”dendi. Sezon boyunca İDSO ve BİFO’yu takip etmeye çalıştım. İmkan buldukça Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nu da takvime dahil ettim. Arada sırada ise diğer orkestralara ve küçük salonlara takvimimde yer açmaya çalıştım. Bir dinleyici olarak verimli bir takvim yılı geçirdiğimi söyleyebilirim.

Tüpraş Stadyumu’nda Andrea Bocelli izledim mesela. Belki de insan hayatında bir veya iki kez yaşanabilecek bir şeydi, çok güzel bir kutlama konserine tanıklık ettim. Orada olmak, olabilmek, Bocelli’yi canlı duymak keyifti. BİFO’nun eşliğiyle Joyce DiDonato’yu izledim mesela. Ocak ayında Alfonso Scarano İDSO’yu yönettiğinde AKM’deydim. Carlo Tenan yönetiminde Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Jonathan Tetelman ve Nino Machaidze’ye eşlik ederken de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nin koltuklarından birindeydim. Üçüyle de röportaj yaptıktan 24 saat sonra onlar sahneseydi.

Alexandra Conunova’nın Verbier Festival’de çalacağının duyurulmasından birkaç saat sonra kendisiyle sohbet ediyor, radyoya röportajı yetiştirmeye çalışıyordum. Gülşah Erol ve ABSTRA üyeleri Matthias Schubert’i ağırlarken de Borusan Müzik Evi’ndeydim. CRR’de canlı canlı Antonio Farao izledik mesela bu sene!

Sonra tam doğum günümde (dikkatli okuyuclar için not: 30 Ocak, evet) İstanbul Devlet Opera ve Balesi Kadıköy Süreyya Operası’nda Mozart’ın Requiem’ini çaldı. Bir doğum günü, ölümü ancak bu kadar anımsatabilirdi. Yok olup gitmeyi hissettim, hoşuma da gitti bu. Oradaydım. Sadece konserler de değil ha aslında. Yahu, ben bu sene yeni stand up şovu CAN’T ile Daniel Sloss’u izledim. Gözümden yaş gelene kadar güldüm.

Böyle böyle İstanbul Müzik Festivali dönemine girdik sonra. Festivalde çok şahane deneyimler yaşadım. Peşine de diğer festivaller geldi. Akbank Caz Festivali ise bu seneki favorim oldu. Yalan söyleyecek değilim okuyucu. Çok sevdim bu seneki programlarını.

İnanmazsınız müzik yaptım

Sonra bir ara bir hevesle DJ’lik işine giriştim. Doğa Bekiroğlu vasıtasıyla ilk setimi bir cuma gecesi çaldım. İddialı değildi, ama iyi bir deneyimdi. Sonra da Kaktüs Cihangir’de iki kez. Biri pazar akşamüstü, diğeri cuma akşamı.

İnsanlara dinleyecekleri şeyler seçmek benim için aslında yıllardır yaptığım bir şey. Fakat onlarla aynı ortamda olup çaldıklarıma nasıl tepki verdiklerini canlı canlı görmek? O bambaşka işte. İnanılmaz bir deneyimdi.

Sonra bir gece uyku tutmadı

Boğucu bir sonbahar gecesi. Güz ekinoksu. Sabah çalışmak üzere bilgisayarı açacağım. Saat gece bir civarı. Yok. Dönüyorum yatakta, dört dönüyorum. Yok. Uyku sanki bedenimle hiç tanışmamış gibi. Öyle uzak. Coltrane’in Equinox parçası geldi aklıma neden sonra. Ekinoksları çok severim. Tuhaf bir denge hissettirirler bana. “Coltrane” dedim tavana bakarken. “Bu gece Coltrane’i anma gecesi.”

Kalktım, çalışma odama geçtim. Parçayı loop’a aldım. Metin dosyasını oluşturdum ve yazmaya başladım. Ne kadar sürede yazdım bilmiyorum. Bittiğinde Turgay Yalçın’a gönderdim. Uyuyabildim sonra. Yazı o gün içinde yayındaydı. İşte böyle döndüm gerçek anlamda tekrar müzik yazmaya. Bir sonbahar ekinoksu rastladım yazı yazma isteğime.

Peşi sıra, bolca gevezelik yaptığım yazılar geldi Dark Blue Notes’a. Yazdıkça öğrenmeye, öğrendikçe yazmaya çalıştım. İşte şimdi de buradayız, yıl sonundayız.

2025’ten bazı beklentiler

Daha çok müzik dinleyerek kendimi var edeceğim, hakkında yazılabilecek kadar iyi konserlerin sıralandığı, yepyeni albümlerle sarıldığım bir yıl olsun istiyorum.

Bu sene Turgay Bey “en iyiler” listesi istemeyince içim rahatladı. Çok güzel albümler dinledim ama hiçbirini listelemek de içimden gelmiyordu. Zaten belki de bu yıl sonu listeleri fikrini bir gözden geçirmeliyiz. Belki de müzisyene, dinleyiciye, müzik yazarına ve hatta endüstriye bile iyi gelmiyordur. Bu konuda bir yazı yazılabilir mi? Bunu düşüneceğim.

Daha fazla mekanda çalabildiğim DJ’lik deneyimleri istiyorum. O deneyimle sarmalanmak çok güzeldi. Devamını istiyorum.

Tembellik yapan bir adam değilim ama enerjimi doğru şeylere yöneltebildiğim bir yeni yıl istiyorum.

33’üncü Andaç yılımı yakışıklı bir yıl haline getirmek istiyorum.

Coltrane, Miles, Monk, Tyner ve daha fazlasıyla burnumu iyice caza gömmek, çağdaş klasikleri keşfederek 21. yüzyılın müziğine yakın durabilmek istiyorum.

Bir de, belki de, 2025’te tekrar radyoya dönebilmek istiyorum. Daha güzellerini yapabilmek için.

Size ise değerli okuyucu, size ise esenlik ve güzellik diliyorum. Cebiniz darlık görmesin, ayağınıza ağrı uğramasın, kurduğunuz düzen zorluk çekmesin, eviniz huzursuzlukla bulutlanmasın, kulağınız ise siz istemedikçe kötü müzikle zehirlenmesin.

Dillere destan bir yıl değildi ama dillere destan bir yıla artık inanıyor muyum bilmiyorum. Hiç yoktan olabildiğince iyi bir yıl olsun.

Ardından: 2024
Andaç Üzel’in Dark Blue Notes’daki diğer yazıları
Andaç Üzel web sitesi

Andaç Üzel

1992 İstanbul doğumlu olan Andaç Üzel, lise eğitiminden itibaren iletişim sektörüne ilgi duymaya başladı. Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünde lisans eğitimi sürecinde dört yıl boyunca üniversite radyosu için çeşitli programlar hazırladı ve sundu. Mynet ve Milliyet.com.tr için toplamda 4 yıldan uzun süre içerik editörlüğü ve içerik yöneticiliği görevlerini üstlendi. Daha sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nde İşletme Yönetimi Yüksek Lisansı derecesini tamamladı. Klasik müzik üzerine radyo programları hazırladı. Şimdilerde İçerik Pazarlama Yöneticisi olarak çalışıyor.

Andaç Üzel 'in 27 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Andaç Üzel ait tüm yazıları gör

Avatar photo