Akbank Caz Festivali

Chet İle Konuşmalar 5

Naif diyaloglar…

Dalgalanmalar…

Düşünüyorum!

Son kırk günüm böyle. Kırkı da kırk çıkmazına girdi. Yeniden doğmak için kabuğumu kırma hevesindeyim.

Canım Chet.

Seni özledim.

Şu sıralar pek görüşemesek de, kalbimin en derinlerinde sen varsın ve sen olacaksın.

Beni hissettiğini biliyorum.

Seninle konuşmalarım, hisli, samimi, yüksek ve seçici geçirgen.

Dostluğunu düşünmeden tek bir anım bile geçmiyor.

Chet Baker İtalya’nın Lucca Şehrinde 1960

Chet ile uzun süredir görüşemiyoruz. İtalya’da bir hapishanede.

Kırk bastı, kırk indi, kırklandı.

Onu 1959 yılının sonlarına doğru, aranjör ve orkestra şefi Ezio Leoni (Len Mercer) ve orkestrasıyla birlikte bir kaç projede yer alması için, güle oynaya İtalya’ya uğurladım. Her şey güzeldi. Ne oldu gerçekten bilemiyorum? 1960 yılının temmuz ayında, Toscana eyaleti, Lucca’da bulunan bir benzin istasyonunun tuvaletinde onu yüksek dozdan komaya girmiş bir halde buldular. Mahkemesi görüldü. Aynı yıl Ağustos ayında, eroin bulundurmaktan hapse girdi. Chet’in tutuklanması İtalya’da büyük bir skandal oldu. Çünkü İtalya’da eroin bulundurmak büyük bir suçtu. Eroin kullananlar sınırlı sayıdaydı. Chet Avrupa’da tanınan ve sevilen, ünlü bir caz müzisyeniydi. Buna rağmen örnek teşkil edecek ağır bir ceza aldı. Bir yıl dört ay tutuklu kaldı. 1961 yılında tahliye oldu.

Hapishanede iken mektuplaşmaya devam ettik. Daha doğrusu bana mektuplar gönderdi. İtalyanlar Chet’i çok seviyordu. Lucca’da caz meraklıları olduğu için, Chet gerçekten çok şanslıydı. Onun tutuklandığı haberi, İtalya gündemine bomba gibi düştü. Hayranları inanamadılar. Hayranı oldukları müzisyeni görmek için duruşmaya gittiler. İtalyan mahkemelerinden, bürokrasiyi delecek bir talepte bulundular. Orası İtalya idi. Baskılar sonuç verdi. Hayranları, hapishanede Chet’e bir trompet verilmesinin ve her gün öğleden sonra iki saat çalmasının, karara bağlanmasını sağladılar.

Chet trompet çalmaya başladığında, tüm hapishane onu dinlemek için dururdu. Bir mektubunda, “Lucca hapishanesinde alacakaranlığın nasıl olacağını hayal edebiliyor musun Mineciğim?” diye yazmıştı. Cümlelerine şöyle devam etti aynı mektupta. “Trompetin sesi, hapishanenin her köşesine, hücrelerin parmaklıklarının arasından serbestçe sızıyordu. Gardiyanlar koridorlarda birer aşık gibi, mest olmuş bir şekilde devriye geziyorlardı. Mahkûmlar battaniyelere sarılmış, tavana bakarak, tatlı tatlı gözlerini kapıyorlardı. Çocuklarının, eşlerinin, sevgililerinin ya da vedalaştıklarının hayalini kuruyorlardı. Trompet çaldığım o müthiş iki saat, sanki Billie Holliday’in müziğinde olduğu gibi, insanın küçüldüğü, küçülerek yok olduğu bir ana dönüşüyordu.”

Hapishanede kaldığı süre boyunca, ben ona hiç mektup yollayamadım. Fakat bir fantezi geliştirdi bilinç altım. Chet’e ivedilikle kavuşabilmek için, suç işleyip Lucca kadınlar koğuşuna girebilmek ve kadim dostum Chet’e kavuşabilmek hayali. Elbette böyle bir durum olmayacaktı, sadece hayallerimde ona olan özlemimi gideriyordum.

Chet Baker İtalya’da Dalida ile

Chet’in hapishanede, makarna, güzel İtalyan yemekleri, düzenli uyku saati, sessiz bir yaşam ve benzeri etmenler ile kilo aldığına emindim. Bir de hayranlarının ilgisini düşündükçe, Chet güzel bir nekahet dönemi geçiriyordu. Nihayetinde İtalya’da sanatçı kutsal kabul ediliyordu. Yine mektuplarında bahsettiği üzere, eski bir Yugoslav silah tüccarıyla satranç oynuyordu. Hapishaneye girmeden önce Milano’da tanıştığı bir kız arkadaşı vardı. Adı Carol’dı. Carol’a yazdığı mektupları sansürlediği için hapishane rahibi Peder Ricci ile sürekli tartışıyordu. Ona mektup yazarak bir geri dönüş yapmadığım için, esasen kimse ile tartışmaması gerektiğini söyleyemiyordum. Carol, Chet’e Playboy fotoğrafları yollamıştı bir kaç kez (en azından Chet, bana öyle diyordu.) Peder Ricci, bu fotoğrafları alıp, derhal yok ediyordu. Carol ona bir yıl boyunca her gün bir mektup gönderdi. Carol hapishane ziyaretlerine her geldiğinde, sevişebilmeleri için, onları yalnız bırakmayı sağlayan iki gardiyanla da arkadaş olmuştu.

Chet Baker in Milan albümünden Pent-up House

Bir yıl dört ay, Chet’ten gelen mektuplar ile benim açımdan hasret dolu, fakat hızlı geçti. Bu durum bence Chet için de güzeldi. Hapisten çıkan Chet gençleşmiş, temizlenmiş ve toksinlerden arınmıştı. Hücrede otuz iki adet şarkı besteledi. Çıktıktan sonra bir müddet yine İtalya’da çaldı, konserler verdi, plaklar kaydetti. Kadim dostumun İtalya macerası sadece bu anlattıklarımdan ibaret değildi. Daha neler var anlatmam ve söylemem gereken. Sindire sindire anlatacağım.

Dark Blue Notes da yine buluşalım sizlerle.

En kısa sürede…

Chet Baker with Fifty Italian Strings albümünden Angel Eyes

Mine Gürevin

Yeme içme kültürüne düşkün bir matematikçi. Fermantasyon etkisinde müzik yazıları üretmeyi seviyor.

Mine Gürevin 'in 69 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Mine Gürevin ait tüm yazıları gör

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir