Manouche Gitarın Hikayecisi: Biréli Lagrène
Caz gitarla ilk tanışmalarımda birkaç isim dikkatimi çekmiş, onların müziklerini daha sık dinlemek üzere kenara ayırmıştım. Al Di Meola, Pat Metheny gibi ismi çok bilinen isimlerin yanına yazdıklarımdan biri de Biréli Lagrène olmuştu. Enstrüman hakimiyeti ve müziğinde anlattığı hikayeler dikkatimi çekmişti muhtemelen. Diskografisinde gezindikçe hazine sandığından güzel albümlerle karşılaştım.
Fransa Almanya sınırında olan Alsas bölgesinde doğan bir Sinti Gypsy olan Lagrene, göçebe kültüre mensup olduğu için müzik ile doğasından ayrılamaz şekilde iç içeydi. İlk durağı Django olmuştu ki bu tarzı çözümlemesi gençliğinin hatta çocukluğunun ilk yıllarına tarihlenir.
Lagrène, uzun zaman önce tanıştığı keman, bas, davul, piyano gibi farklı enstrumanları da şaşırtıcı derecede iyi çalmayı beceriyır ve müziğinde bu enstrümanların gitarı ile ahenkli ses vermelerine çok kafa yormuş. Ama asıl enstrümanı her zaman son derece iyi çaldığı gitar olmuş.
Bilirsiniz gypsy geleneğinde enstrüman hayatınızın ayrılmaz bir parçasıdır. Lagrene’in müzik ve kültürü ile ilintili yolculuğu üzerine ayrıntılı bir yazı burada.
Jaco Pastorious, Vic Juris, Sylvain Luc, Jean-Luc Ponty gibi üst düzey müzisyenlerle oluşturduğu performanslarda Lagrene’in sadece iyi bir doğaçlamacı ve üst düzey bir gitarist olmanın yanında aynı zamanda eşlikçi yönünü de geliştirdi. Müzikal yeterliliğini konserlerde, turlarda çalarak arttırdı.
2018 tarihli Storyteller kendisinin en sevdiğim üçlü albümü. Bu albümde iki usta ritim eşlikçisi olan Larry Grenadier ve Mino Cinelu ile birlikte çalıyor. Albümde latin ve caz müziklerden standartları yeniden yorumladığını duyuyoruz. Stella by Starlight, Wave, My One and Only Love, There is No Greater Love, Freedom Jazz Dance gibi efsane parçaları kendine özgü akustik manouche tarzıyla hayata geçirmiş. Yüksek tempolu ve kolay dinlenebilir bir formda çalmış.
Hem caz türü hem de caz dışı müzikler icra eden George Benson, Pat Martino, Jimmy Hendrix gibi isimlerle geçirdiği yıllar tarzını kalıplara sığmaz bir hale getirmiş. Lagrène’in okullu değil alaylı bir müzisyen olduğunu biliyoruz ama çok üst seviye bir müzisyen olarak birlikte çalıştığı müzisyenlerde her zaman kendisi gibi üst seviye bir müzisyenlik becerisi ve kendilerine güvenen müzisyenler olmalarını beklediğini biliyoruz. Çünkü Lagrène performanslarında sürekli tahmin edilmesi zor ritmik değişikliler ile kurgular yaratıyor, bu da kendine sahnede ya da albümde eşlik eden müzisyenlere birbirlerini çok iyi dinleme ve değişen bölümlere göre hızlıca adapte olma sorumluluğu veriyor. Bu durum canlı performansları için de her zaman geçerli.
Haliyle bir Bireli Lagrene konserindeyseniz üst seviye bir müzikal işçilik duyacağınızdan emin olabilirsiniz.
Dinleyicileri uzun süre kendisinden Django Reinhardt etkili müzikler duymayı bekledi ama Lagrene bu albümde etki alanını daha da genişleterek riskler almayı sürdürdü. Albümde alınan risklerin müziğine katkılarını açık seçik duyacaksınız.
Son bir not: İstanbulluları kıskandıracak konserde Fransız gitarist Lagrene’i 21 Ocak akşamı CSO Ada Ankara Ana Salon’da Willam Brunard ve Raphaël Pannier ile dinleyecek şanslı Ankaralı seyircilere iyi eğlenceler diliyorum.