Chet İle Konuşmalar 4
“Chet Baker, eksik hissedilen bir şarkı bıraktı. Oysa Chet çaldığında, şarkının dinleyenleri teselli etmesi gerekiyordu. Duyguyla dolu olan onun incinmiş çalma biçimiydi. Her notanın Chet'le biraz daha kalmaya çalıştığı hissediliyordu... Notaların ona yalvardığı görülüyordu.... Chet'in çaldığı şarkının kendisi, şarkıyı dinleyen herkese şöyle haykırdı: "Lütfen, lütfen, lütfen!.” Geoff Dyer, "But Beautiful" (1991)
Aşka öyle bir düşerim ki!
Ben buyum Chet!… Ahhh!!! Arada bir buluşalım, çok efsane bu heyecan!
Bütün tekil ve çoğul öznelerden ayrı tutuyorum, Chet ile arada buluşup, göğe bakmayı… Güvendiğiniz kişi ile aynı gökyüzünün altında sohbet etmek, şeffaflık barındıran çok özel bir duygu.
“Aramızda olan bu münasebeti, arada bir görüşmelerimizi, basit bulanlar var.” Kulağıma gelen bu söylentileri bu şekilde ifade ettim Chet’e.
“Sence neden böyle düşünüyorlar?” dedi.
Oysa kimse bilmez, Chet’le beyin fırtınası yapıyoruz. Diyaloglarımızda hep bir felsefe var. Öyle basit, sıradan değildir konuşmalarımız. Elbette diferansiyel geometri konuşacak hâlimiz yok. Bazen diyaloglarımızın sonlarına doğru tartışıyoruz. Yüksek alkolden dolayı. Bazen de sarılarak sızıyoruz. Genellikle onu evine ayık uğurluyorum. İncitmeden, kırmadan, dökmeden…
Sorguluyoruz Chet ile. Hayatı, inandığın ölçüde, güvendiğin kişiler ile sorgulamak güzel olan zaten. Kepenklerini indirmeden yüzüme, koca dünyayı sorguladığım kadar kendimi dinamik, yaşamı derinden irdeledeğim ölçüde de kendimi var hissediyorum.
Son iki yıldır Chet’e özel hayatında destek olmaya çalışıyorum. Şarkıları ne kadar güzel, icrası ne kadar yanık olursa olsun, acı bir gerçek var. Chet sahne dışında, söylemeyi sevdiği balladlarda benimsediği tavırlardan tamamen farklı tavırlar sergiliyor. Esasen Doğu Afrika kökenli genç, iyi niyetli Halema Ali’yi hamile bıraktıktan sonra, istemeden, elinde olmadan, ciddi bir durum başladı Chet’te. İkna edemiyorum O’nu. Mesele Halema değil. Halema çok tatlı. Ortak bebekleri maalesef sorun oldu Chet için. Kendini umarsızca uyarıcılara teslim etti. Dozu arttırdı. Onların çocuğu bir akıl hastalığıyla doğdu. Chet bu zekâ geriliğini kabul edemiyor. Halema’nın genlerini suçluyor. Son buluşmamızda “kendi eroin bağımlılığını potansiyel bir neden olarak düşün lütfen” dedim O’na. Sözlerime içerledi. Chet’in bir baba olarak davranışının temasının, bebek büyüdükçe giderek daha fazla ulaşılmaz bir tavıra dönüşmesinden endişe ediyorum. (Nitekim öyle de oldu.)
Bana inanın, bazı yönlerden kendi babası gibi bir tavırdı bu hâl. Chet daimi bir sorumlulukla yüzleşmekten hep uzak. Doğan ve doğacak olan çocukları için üzülüyorum.
Chet’in babası ile diyaloglarında hep bir bitmemiş hikaye modu vardı. Dağınık bir evde doğdu Chet. Hayatındaki bir takım nüanslar derli toplu değildi. Babasının adını aldı. Annesinin oğluna olan bağlılığı tarafından boğulup şımartıldı. Yaşamının büyük bir bölümünde, ikonik model olarak sunulan babası tarafından kabul görmek için çok mücadele etti. Kırılgan bir doğası vardı. Bir zamanlar sıradan ve yerel bir caz müzisyeni olan, ancak sevdiği müzikten geçimini sağlayacak kadar iyi kazanamayan, bu yüzden müzik yerine, nefret ettiği, rençberlik işlerinde çalışan babasını kendine hep uzak hissetti. Annesi Vera Teyze, Chet’in saçlarını boş vakitlerinde tarar ve şekillendirirdi. (Vera Teyzenin annesi Norveçliydi, Chet’in solgun gözüken ten rengi anneannesinin Kuzey Avrupa’lı olması ile ilgili idi.) Vera Teyze Chet’i, kalbine yakın bulduğu standartları çalmaya teşvik ederdi. İlerleyen yıllarda, sahnede şarkı söylemeye de başladı.
Chet’in şarkı söylerken, tatlı tatlı mırıldanan naif ses tonu babasını kızdırıyordu. O zamanlar henüz çocuktuk. Sanıyorum on iki yaşlarındaydık. Bence babası, ince ses tonuyla şarkı söylemesine katlanamadığı için Chet’in on ikinci doğum gününde ona bir trompet hediye etti. Bu benim fikrim, dedim ya, o vakitler çocuktuk. 17 yaşında, babasına ne kadar güçlü ve maskülen olduğunu kanıtlamak için orduya yazıldı. Yüzünde hiç sivilce yoktu Ordu bandosunda trompet çalmaya başladı. Arada bir bana mektup yazardı. Yıllar geçtikçe ünlendi. Dostluğumuz hiç bozulmadı. Gelmiş geçmiş en ikonik trompetçilerden biri olarak, tertemiz ve bembeyaz yüzü, açık kumral alnına dökülen saçları, kadın hayranlarının gitgide artan sayısı ve yoğun ilgisi ile romantik bir sahne misyonu edindi.
Aşka öyle bir düşerim ki!
Hayatındaki baba figürü, tenkit eden ve çabuk hüküm veren nitelikte olduğu için, kendi çocuklarına da ilgisiz davranmayı tercih etti. Özellikle Halema’dan olan bebeği ile başladı bu isyankâr tavır.
Her ne olursa olsun, Chet kadim dostum, sırdaşım, sanrılı anlarımda diyalog kurduğum yegâne kişi ve karakter olarak ne kadar uyuşmasak da, sanki içimden çıkmış uyumlu bir model gibi. Onu yalnız bırakmayacağım. Dostluğumuz bâki!…
Çok pardon telefonum çalıyor. Chet arıyor. Nerede kalmıştık, hatırlatın bana. Başka Chet hikayeleri ile yine devam edeceğim.
Telefonumu açmalıyım!
Görüşmek dileğiyle.