Akbank Caz Festivali

Chet İle Konuşmalar 3

Bugün Chet’le dışarıda buluştuk.

Buluşma gerçekleşmeden önce, Onu bir kilometre çapımdaki bir alanda net olarak hissettim. J.J. Abrams yapımlarının bir parçası gibiyim. Fizik kuralları, ütopyam ve ben… Mantar gibi çoğalıyorum böyle zamanlarda…

Anladım Chet’in civarımda olduğunu…

Yok olmak istiyorum bu duyguyu hissettiğimde. Bu his çok yoğun. Merkezine hiç kimseyi koyamadığım anlarımda Chet Baker, o merkezde duruyor ve beni kendine çekiyor, işte orada başlıyor bizim dostluğumuz. “Çekim gücü de ne hanım? Çekici geldi, hem de dört çeker” diyorum.

Chet’i hiç üzmek istemiyorum… O’na karşı yapacağım en ufak, bilinç dışı, akışkan, likit ve ezber davranışlar, ruhuna zarar verecek diye ödüm patlıyor. En yakın dostumu kırmak, incitmek sanıyorum en son isteyeceğim duygu… Böylelikle ondan gelen, spontane şekillenen dışarıda buluşma teklifini işte bu hisler eşliğinde kabul ederek, esasen bakmayın, ayak tabanlarım kıçıma vurarak, onu görmek ve dokunmak için koşuyor ve koşuyorum…

Hikaye böyle başladı bugün. Peki ben müzik olarak, kendimi böyle bir haleti ruhiye içinde iken nasıl görüyorum? Ya da Chet ile neler konuştum, tüm bunları anlatacağım size şimdi…

Bugün Chet’e onu Tool, Led Zeppelin ve David Bowie ile nasıl aldattığımı itiraf ettim. Dışarıda buluşmamızın sanıyorum en güzel tarafı bu kadar net konuşabilme gücümü toplamaktı. Bu mizansen, haleti ruhiyemde, türevi integral ile, integrali de türev ile aldatmamla eşdeğer bir formatta. Çünkü bir fonksiyonun türevinin integralini almak, fonksiyonun kendisine eşittir. Demem o ki, üzerimde ve şahsen karakterimde meylettiğim her davranış benim özümdür Chet! Özümde de senden bir parça var.

Sözlerime itimat edip, dürüstlüğümü görebildiğin için zaten benim en iyi dostum sensin. Teşekkür ediyorum. Mezhebin geniş olduğu için değil bu rahatlığım Chet, insan olduğun için rahatlığım. İnsan olduğumuz için. Günümüzde sanıyorum insan olabilmek değil, insan kalabilmek önemli. Yoksa insan olunur dostum. Olunmaz mı?

Canım Chet!

İnsan kalabilen zaten büyük ozan, büyük aşıktır yaşadığımız dünyada. Anadolu’da bir aşık geleneği var, sana biraz ondan bahsetmek istiyorum. Bu sabah senden telefon gelmeden önce oturdum, iki deyiş, bir aşık türküsü dinledim. Deyişlerin biri Kul Nesimi‘den, diğeri Pir Sultan Abdal‘dan. Aşık türküsü ise, özüm Veysel’den. Aşık Veysel‘den.

Benim sadık yarim kara topraktır” dediği her an, tüm hücrelerim titreyerek eriyor, eriyorum Chet!

Ve ne der biliyor musun bu büyük ozan : “Bütün kusurları toprak örtüyor!

Ne büyük cümle!

Nasıl da bakıyorsun bana göz kapaklarını kırpmadan öylece, hazır konsantrasyon tavan iken dinle bak.

Anadolu’da bir aşık geleneği var: Lebdeğmez. Aşık atışmalarının en kanlısı ve hatta en canlısı. Antrenmansız ringe çıkarsan kan revan içinde kalırsın. Antrenmanlı olmak gerek ve yeter şart. Sonrası zaten yeteneğini konuşturma üzerine gelişiyor.

İki aşık yüz yüze karşılaşırlar. Dudakları arasına bir toplu iğneyi düşey olarak yerleştirirler. Doğaçlama olarak çalar ve söylerler. Tıpkı o aşina olduğun caz doğaçlamalar gibi. Aşıklar “b, f, m, p, v” sessiz harflerini kullanmamak zorundadırlar. Kullanırlarsa bu harfleri söylemek için dudakların birleşmesi gerektiğinden kanlı ve acılı bir atışma geçirirler. Kan dedim ya şimdi Chet; hatırlıyorum da senin dudakların da o gün o sessiz harfleri söylemeyen aşıklar gibi kana bulanmıştı. O aşıklar döner döner yine söylerler yaraları iyileşince. Oysa sen trompetini dahi yitirmiştin.

Beni anladığını çok iyi biliyorum, fakat sana daha önce de söylediğim gibi o kötü güne ait hatıralarını canlı tutarak seni üzmek istemiyorum. Trompet çalarak hayatını idame ettiren can dostumun, o meşum dayaktan sonra dağılan çenesinin ve kırılan dişlerinin nasıl bir travma yarattığını biliyorum.

Sen küllerinden doğdun Chet! Yeniden var oldun!… Trompette kendi tekniğini yaratman, yaratıcılığın, naifliğin… Kaybetmek istemediğim ben, kayıp kişiliğim sen gibisin.

Fizyolojik değişim de cabası elbette, haklısın… Üzülme canım Chet!… O kadar yakışıklısın ki!…

Ne demiş Aşık Veysel “Güzelliğin on pâr etmez, bu bendeki aşk olmasa“.

İşte ben seni öyle sevdim!

Yarın yine burada bekliyorum seni, gel!!!

Gel e mi Chet!

Hasretle!

Mine Gürevin

Yeme içme kültürüne düşkün bir matematikçi. Fermantasyon etkisinde müzik yazıları üretmeyi seviyor.

Mine Gürevin 'in 69 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Mine Gürevin ait tüm yazıları gör

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir