Nardis Jazz Club sınavla müşteri almalı!
Nardis Jazz Club sınavla müşteri almalı. Tuhaf bir öneri mi? Hiç de değil. Anlatayım.
Bir turist düşünelim, yok yok yabancı değil, yerli ve milli, yolu İstanbul’a düşmüş. Akşam yemeğinden sonra arkadaşlarıyla birlikte Galata Kulesi’ne çıkmış, Haliç’e doğru uzanan eski kente tepeden bakıyorlar.
Hava serince, ürpermiş, ılımandır şu İstanbul ama alışık olmayanı fena çarpar, iyisi mi burada fazla oyalanmasın, insin aşağı, Galata Kulesi Sokak’tan aşağı sallansın. Hemen sağında bir mekan var, kapının önünde sohbet eden kadınlı erkekli bir grup, içeriden hoş bir müzik sesi geliyor, yemekte içmiş ne de olsa, kafa çakır keyif, isim de yabancı değil ama çıkaramıyor, neydi yahu Nardis; arkadaşı burası bir caz bar galiba diyor, cazsever sayılmaz ama caz da sever, güzel olan her şeyi dinleyengillerden, güzel şey şu caz, havalı, cool mu diyorlardı, ondan işte, birkaç kadeh daha içmeye iştahlı, hem canlı müzik de var sanki, eh girsinler bari içeri.
Kapı ücretini ödüyor, arkadaşlarıyla bir masaya oturuyor, ara mı verildi, sahne boş, müşteriler havadan sudan konuşuyorlar, onlarda da koyu bir muhabbet. Birazdan dört kişi ağır adımlarla sahneye çıkıyor, üçlü aynı anda çalmaya başlıyor ama pek de farkında değiller canlı müziğin başladığının, sohbet koyulandı masada, dün derbi maçı vardı, heyecanlıydı, heyecanlı, solistin dudaklarından narin bir cümle dökülüyor, geyik muhabbetinin en heyecanlı anına gelinmiş, yanındakiler duysunlar sesini diye daha da yükseltiyor, ofsayt değildi, hakem satılık, solistten bir cümle daha dökülüyor, müzik de çok mu bayık, caz böyle bir şey değil abi ya, kanını fokurdatmalı caz dediğin, bu arada kim bu masaya doğru ters ters bakan kadın, sarı saçlı kadın mı, evet o kadın, yan masadakilerde de bir afra tafra, öf pöf, boşverin yahu, aslında doğru transferler yapılmadı, ne bekliyoruz ki, susalım mı, neden susalım, burası bar, biz de müşteriyiz, paramızı verdik, canımız isterse konuşuruz isterse susarız!

Hayır evladım, burası bar değil kulüp, hayır beyzadem, performans başlayınca konuşulmaz, kulüplerde sahnede müzik varken susulur, müzik dinlenir!
Öncelikle her mekanın kuralları vardır. Hoşlanmıyorsan o mekana girmezsin. Girdiysen de kurala uymam diyemezsin.
“Ben dünyanın her yerinde caz barlara gittim, ilk defa böyle bir şeyle karşılaştım. Caz barlarda insanlar rahatça konuşur, güler.”
Hayır! Caz barları bilmem ama dünyanın tüm saygın caz kulüplerinde aynı kural geçerlidir. Performans başlayınca misafirler konuşmaz. New York, Paris, Londra, Viyana, Valensiya ya da İstanbul. Birdland, Smoke, Porgy & Bess, Ronnie Scott’s, Nardis Jazz Club ya da Catalina. Ucuz ya da pahalı, lüks ya da salaş, eğer mekan kendini kulüp olarak tanımladıysa ve bu şekilde kabul edildiyse, sessizlik kuralı vardır.
Peki ya neden var bu kural?

Öncelikle seyircinin ya da katılımcının konuşmamasının ön koşul olduğu mekanlar vardır. Sinema ya da tiyatro salonunda konuşulmaz, eğer sahnede klasik müzik varsa konser salonunda da konuşulmaz. Çünkü insanlar pür dikkat performansı izlemek için gelirler, bir saniyesini bile kaçırmamaya çalışırlar, izledikleri ile birebir ilişki içindedirler.
Bar ile kulüp aynı değil. İşlevleri aynı olmadığı gibi, iş yapma usülleri de farklı. Barda yüksek sesle müzik çalınır. Öyle ki kulakları sağlam ve nefesi kuvvetli olanlar kendi aralarında konuşsalar da herkes müziği net şekilde duymaya devam eder, müzik insan sesini bastırır. Barda istediğiniz gibi konuşun.
Oysa kulüpler, tanımı gereği aynı anlayışa sahip insanları bir araya getirirler. Caz kulübü, cazı seven, caz müziği ile birebir ilişki kurmaktan haz alan ve bunu uygun ortamda deneyimlemeyi isteyen insanlara hitap eder. Bu amaca hizmet etmek amacıyla caz kulüpleri büyük mekanlar olarak tasarlanmaz. Enstrumanlar için aşırı amplifikasyon kullanılmaz, doğal sesleriyle çalınırlar. Sahne ve seyirci mümkün mertebe hemzemindir, seyircinin sahne ile görsel ve işitsel yakınlık kurması sağlanır.
Caz kulüplerinde performans esnasında konuşulmaması özentiden ya da seçkincilik merakından kaynaklanmaz, seyircinin orada geçirdiği zaman içinde azami tatmin ve keyif almasını sağlamaya yöneliktir.
Anlayacağın beyzadem, yanlış insanların arasındasın.
Bu yazı nereden mi çıktı? Nardis Jazz Club’ın işletmecisi Zuhal Focan’ın Instagram’daki gönderisini şuraya iliştiriyorum. Yukarıda tarif etmeye çalıştığım türden müşterilerin Google’da bıraktığı olumsuz ve haksız yorumlara karşı isyan ediyordu. Konuyu önemsediğim için yazmadan edemedim.
Yazarlar, mekan sahipleri, müzisyenler, cazseverler ve başkaları, caz dinleyen çoğalsın, cazın zanaat olduğu kadar bir sanat formu olduğunun farkına varılsın diye uğraşıyor. Memleketin her yerinde caz festivalleri mantar gibi ürüyor. İşini doğru yapanları tenzih ederek yazayım, caz etiketi taşıyan etkinliklerin büyük çoğunluğunun cazla uzaktan yakından alakası yok. Caz kullanışlı bir kavram, hatta bir çeşit moda oldu desem yeri var. Gerçekten cazı sevenleri de bir kenara ayıralım, hariciler için seçkinlik göstergesi. Bir süredir içi boşaltılıyor, istismar ediliyor, bunun aktörleri arasında anlı şanlı festivaller de var, mekan sahipleri de, müzisyenler de, menejerler de, yazarlar da…
Kulüplerde bağıra çağıra konuşmayı kendine hak gören tipler, işte biraz da bu yaklaşımın neticesi.
Neyse ki Nardis Jazz Club gibi mekanlar, Akbank Caz Festivali gibi festivaller yapılması gerekeni yapıyor, işini doğru yapmaya devam ediyor. Biz cazseverlere düşen en önemli görev de bu mekanları yaşatmak, caz müzisyenlerine ve diğer paydaşlara destek olmak.
Cazla kalın, hoş kalın.
■
Meraklısına Notlar:
Fotoğraflar Nardis Jazz Club’ın Instagram sayfasından alındı.
Yazının konusunu Nardis Jazz Club oluşturduysa da Türkiye’de birçok seçkin caz kulübü daha var. Bova, Pera 77, Touché, Gregor Jazz Club, Ahzuita, Samm’s Bistro… Bizim Caz‘da tamamını görebilirsiniz.
Dark Blue Notes’da caz kulüpleri ile ilgili içerikleri de bu vesileyle paylaşayım. Burak Sülünbaz Pera 77‘yi ve Nardis Jazz Club‘ı yazmıştı, Ankara’daki Ahzuita’yı hem ben hem de Beran Paçacı anlatmıştı.