Yeni Miles Davis Albümü
Fresh Sound’dan daha önce yayınlanmamış bir Miles Davis konseri
Brad Mehldau, Kurt Rosenwinkel, Bill McHenry, Chris Cheek, Miguel Zenon, Reid Anderson, Rebecca Martin, Matt Penman, Logan Richardson, Ambrose Akinmusire, Jeremy Pelt, Jaleel Shaw, Omer Avital, Robert Glasper, Gerald Cleaver, Marcus Strickland…
Günümüz cazının usta isimleri olmalarının yanında ortak bir noktaları daha var. Hepsi de ilk albümlerini yaşadıkları ülkeninkiler aracılığıyla değil, okyanusun öte yakasındaki İspanyol bir plak şirketinden yayınladılar.
Fresh Sound 1983’de Barselona’da Jordi Pujol tarafından kuruldu. Başlangıçta klasik albümlerin tekrar baskılarını yapmak üzere yola çıktıysa da Pujol, kısa süre sonra kendi prodüksiyonlarını yapmaya başladı ve şirket, muazzam büyüklükte bir kataloğa erişti.
Fresh Sound New Talent -yazının girişinde adları sayılanlar gibi- yeni yetenekler keşfetti ve onların gelişimine ön ayak oldu; bu vizyonuna uygun şekilde üretmeye de devam ediyor. Fresh Sound Records ise, klasik dönem caz kayıtlarını yeniden paketleyerek bastığı gibi, derleme albümler de yayınlıyor. Bir süredir de tarihsel öneme sahip ve daha önce yayınlanmamış kayıtları meraklısına sunuyor. Yazımızın konusu da Fresh Sound’dan kısa süre önce yayınlanmış Miles Davis canlı kaydı.
Şunu söylemeden edemeyeceğim, bu albüm Columbia ya da Resonance tarafından yayınlanmış olsaydı çoktan duymuş olurdunuz, değerlendirme yazıları caz basınında boy gösterirdi. Ancak Fresh Sound baskılarını gürültüyle duyuran bir şirket değil. Coğrafi ve mantıki uzaklığı nedeniyle de, caz mahfillerinin merkezi olan ABD’den ilgi göreceğe benzemiyor. Bu demek değil ki In Concert at the Olympia, Paris 1957 kötü bir albüm. Aksine, gerek icra gerekse kayıt kalitesi açısından hem Miles Davis diskografisinin hem de son dönemde yayınlanan tarihsel albümlerin en iyilerinden birisi.
Miles Davis Paris’de
Konser, 1957’de Miles Davis’i Paris’e getiren organizatör Marcel Romano tarafından kaydettirilmiş ve yakın zamana kadar ‘tavan arası’nda bekledikten sonra Romano’nun mirasçıları tarafından keşfedilip Pujol’a emanet edilmiş. Konserden sadece iki parça piyanist Rene Urtreger‘in, Collection Privée (Extraits de Concerts Inédits) (1982 Carlyne Music) adlı derlemesinde yayınlanmış ancak Fresh Sound’un albümü konserin tamamını içeriyor.
Miles Davis & John Coltrane: Zıtların Uyumu yazımda uzun uzadıya anlattığım üzere, Miles Davis’in 1955’de kurduğu efsanevi Quintet, arkasında, Round About Midnight ve Prestige için yaptığı 5 albüm kaydettikten sonra John Coltrane başta olmak üzere beşlinin üyelerinin uyuşturucu alışkanlığı ve disiplinsiz tavırları nedeniyle dağılmıştır. Miles ardından Gil Evans Orkestrası ile Miles Ahead‘i kaydeder, kurduğu geçici gruplarla bir kaç konsere çıkar ve keyifsiz bir haldeyken Paris’ten aldığı davete icabet eder. (Daha detaylı bilgi edinmek isteyenleri bu noktada size Mine Gürevin’in Paris’te Bir Dev: Miles Davis yazısına yönlendireyim.)
30 Kasım’da L’Olympia sahnesine çıkar ve seyircilerin arasında yer alan ünlü Fransız yönetmen Louis Malle‘in, yeni filminin müziklerini yapması teklifini kabul edip konserdeki ekiple stüdyoya girer ve daha sonra Ascenseur pour l’echafaud adıyla da yayınlanacak olan kaydı yapar.
İşte elimizdeki albüm eksiksiz haliyle L’Olympia konserinin kaydı.
Miles Davis Beşlisi Olympia Sahnesinde
Grup, uzun süredir Avrupa’da yaşayan, bebop müziğinin öncü ismi, davulcu Kenny Clarke‘ın tanıdığı, o dönemde olmasa da yakın gelecekte caz dünyasından itibar görecek olan (tenor saksofonda Barney Wilen, piyanoda Rene Urtreger ve basta Pierre Michelot olmak üzere) Fransız müzisyenlerden oluşuyor.
Konserle ilgili dikkatimi çeken ilk husus L’Olympia sahnesine çıkmadan önce kısa bir prova harici bir arada çalmamış olmasına rağmen grubun muhteşem bir uyum içinde olması. Clarke zaten stilin yaratıcılarından biriydi, bu bizi şaşırtmamalı ancak Fransız müzisyenler de bebop diline hakimler; ustalıkları zaten ayrı bir konu. Klasik beşlisi kadar değil belki ama Davis’in daha önce çaldığı Amerikalı müzisyenlerden aşağı kalır tarafları yok, eşlikte kusursuzlar, solo fırsatlarını da tatlı bir akıcılıkla ve ketumiyetle kullanıyorlar. Grubun bu denli sıkı olmasında tabii ki Clarke’ın evveliyatta onlarla düzenli sahne almış olması önemli ancak Miles Davis gibi bir yıldızın yanında ezilmeden, büzülmeden ve klasik beşlisine öykünmeden çalıyorlar. Eh, tabii ki caz böyle bir icra sanatı, dünyanın her köşesindeki müzisyene konuşabilecekleri ortak bir dil ve icra kültürü veriyor.
Davis de konser boyunca son derece özgüvenli şekilde, sessizliklerle sesleri eşit derecede etkileyici kullanıyor. Bunda Paris’in etkileyici atmosferinin, ırk ayrımcılığı tavırlarından uzakta olmanın ve keyif aldığını sergilemekten çekinmeyen coşkulu seyircinin payı çok gibi gözüküyor.
*
Miles Davis L’Olympia konseri sonrası aynı grupla Ascenseur pour l’echafaud kaydını yapacak, Club St. Germain kulübünde bir iki hafta sahne alacak ve Amerika’ya geri döndüğünde tekrar toparladığı klasik beşlisine Cannonball Adderley’i ekleyerek cazı derinden etkileyecek olan albümlerini sıralamaya başlayacak.
*
Güzel bir bebop konseri dinlemek isterseniz, In Concert at the Olympia, repertuvarı, ustalıklı icraları ve güzel kaydı ile mükemmel bir fırsat sunuyor.
Neticede Miles Davis bu baylar, bayanlar, ıskalamaya gelmez!
*
Jordi Pujol ile yapılmış röportajı All About Jazz dergisinde okuyabilirsiniz.