Kenny Barron Trio CRR Sahnesinde
Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda geçtiğimiz yıl yine bayramın ilk gününe denk gelen Chris Potter, Zakir Hussain ve Dave Holland konserini izlemiştik. Konseri tekrar hatırlamak isteyenler için link BURADA. Bu konserin etkisi hâlâ üzerimizdeyken yine bayramın birinci gününe denk gelen nefis bir konserde Kenny Barron, uzun süredir birlikte çalıştığı Osaka’lı Kiyoshi Kitagawa ve Philadelphia’lı Johnathan Blake ile sahnedeydi. Konser öncesi yazılarımızla okurlarımıza, yaşayan en kıymetli piyanistlerden birini mutlaka izlemeleri gerektiğini hatırlatmıştık. Çağırımıza kulak veren şanslı cazseverler tarihe tanıklık etti. Konseri izledik ve ardından tarihe not düşme misyonumuzla bu konserin sayfalarımız arasında yer almasının mutlaka gerekli olduğunu düşündük.
Caz tarihinin efsanevi ismi Barron bu yıl 80. yaşını kutluyor. 60 yıldır sahnede. Seyircisine saygısıyla süslediği müzikleriyle ömürlerimizi şenlendirmeye de devam ediyor. Kısa bir süre önce The Source isminde son derece güzel bir solo piyano albümü yayımlamıştı. Bu albüm hakkındaki kapsamlı değerlendirme yazımıza da BURADAN ulaşabilirsiniz.
Barron ile soundcheck öncesi kısa bir sohbet gerçekleştirdim. Son derece mütevazi, kibar ve güler yüzlü bir beyefendi karşımdaydı. Sohbetimizde konu ihtişamlı kariyerinde geriye dönük bir pişmanlığı olup olmadığına geldi. Tereddütsüz şekilde çok güzel bir hayat yaşadığını, pek çok şey öğrendiğini ve hiç bir pişmanlığı olmadığını söyledi. Paris Théâtre de l’Athénée (Athénée Théâtre Louis-Jouvet) tiyatro salonunda kaydedilen son albümü The Source için ise öğrendiği tüm stillerin, içsel çalışların, dışavurumların tümüyle bu albümün içerisinde yer aldığını belirtti. Anladığım şudur; bu albüm kendisi için başlangıç yada köklere dönüşe karşılık gelen bir kayıt niteliğindeymiş.
Kendisinin yolundan gitmeye hevesli genç müzisyenlere bir tavsiyesi olup olmadığını sordum. Tür ayrımı gözetmeksizin dinlemelerinin kıymetli olduğunu ifade etti. “Sadece cazdan beslenmek yetmez, hangi tür olursa olsun müziklerin hepsi sadece 12 notadan ibaret. Bu bağlamda yeni olan hiç bir şey yok. Aslında işin en önemli kısmı, kendi kendini çok ciddiye almadan, keyif alarak üretmektir ve bunu öğrenmem çok zamanımı almıştı” dedi.
Ülkemize konsere gelen sanatçılara konserde bizi neler beklediğini sorarız bazen, bir tür beklenti ifadesi olarak. Eğer 60 yıllık tecrübesi olan bir sanatçıysa biliriz ki, sahneye herhangi bir setlist hazırlamadan anlık düşüncelerle çıkarlar. Usta da sahneye çıkarken aklında bir fikir olduğunu ama piyano başına oturduğunda anlık kararlarla sahnesini kurguladığını söylüyor.
Bu sıralar kendisini neyin heyecanlandırdığını, herhangi bir ritüeli olup olmadığını sorduğumda ise sabahları erken uyanan biri olarak ilk kahvesini güneşin doğuşunu izleyerek içmekten keyif aldığını anlattı.
Kenny Barron’ı üçlü formatta dinlemeyi seviyorum. Yeniden bu formatta bir albüm kaydı hazırlığı daha olup olmadığını sordum. “Ufukta öyle bir kayıt görünmüyor.”dedi.
Gelecek projelerinden bahsederken de çok heyecanlıydı. Turnenin gelecek Temmuz ayında gerçekleşecek kısmında Boston‘daki Barklee ekibinden bir yaylı orkestra ile hazırlanan aranjmanlardan bahsetti. Besteci ve aranjör Eric Gould, Barron’un 10 bestesi üzerine aranjmanlar yazmış. San Sebastian Kursaal Auditorium’da Rubén Gimeno yönetimindeki Basque Youth Orchestra (EGO) eşliği ile 21 Temmuz akşamı sahnede olacaklar. Bu proje içinde şuan için bir kayıt düşüncesi olmadığını belirtti ama yaratılacak müzikle fikirlerinin değişme ihtimali olduğunu da sözlerine ekledi.
Konser saati gelip çattığında İstanbul dışından dahi gelen dostlarımızla birlikte salonda yerimizi aldık. Monitör hoparlörleri kulak hizasına kadar yükseltilmişti. Sahne amirine bunun herhangi teknik bir sebebi olup olmadığını sordum. “Sanatçı tercihi” cevabını aldım. Muhtemelen birbirlerini daha dikkatli dinlemek istiyorlardı.
Davulcu Johnathan Blake’i ülkemizde en son Tom Harrell ile birlikte izlemiştik. O konserde de zillerini davulun üst hizasına kadar indirmişti. Muhtemelen fazla kilolarından dolayı zorlanmamak için böyle bir yerleşim tercih etmişti ama yerleşimin performansına negatif bir etkisi yoktu. Hızından ve dinamizminden hiç bir şey kaybetmemişti.
Konser Biily Strayhorn bestesi Isfahan ile başladı. Ardından “Yeryüzünde Monk’u Hakkını Vererek İcra Edenler Derneği” Onursal Başkanı sıfatıyla bir Monk bestesi Teo dinledik. Sıkı takipçileri olarak Barron’un kariyerinde Monk’un değişmez yerini biliyoruz. Bu parça prodüktör Teo Macero’ya ithaf edilen bir parçadır. Parçadaki Kitagawa solosunun ardından Blake’in solosu son derece akılda kalıcıydı. Haddizatında konser boyunca Blake ve Kitagawa’nın solo bölümleri konserin en ateşleyici anlarıydı. Barron’ın sakinliğine karşı ritim ikilisinin dinamizmi tempo konusunda denge unsuru olarak görev yapmaktaydı.
Ardından bir Charlie Haden bestesi Nightfall’ı dinledik. Haden’in güzel melodileri Barron’un parmaklarından ustalıkla dökülüyordu. Bireysel tecrübenin grup sinerjisiyle birleştiği konserde Barron’ın, piyanist Abdullah İbrahim için yazdığı Song for Abdullah parçasını ve ardından Aquele Frevo Axe ve Calypso gibi parçaları da canlı canlı dinleme fırsatı bulduk. Ayakta alkışlarla sahneye dönen ekibin geceye veda parçası Cook’s Bay oldu.
Latin Amerika müzikleri de dahil olmak pek çok yerel ve bütünselde caz stillerinden geniş oranda beslenen Kenny Barron’ın konseri bana tecrübenin önemini bir kere daha hatırlattı. İçimden keşke tecrübeyle kazanılan bilgelik ile gençliğin verdiği çevikliğin bir arada olma ihtimali olsa düşüncesi geçti. Sonra her dönemin kendi güzelliği var ve biz bu güzelliklere tanıklık edebildiğimiz için çok şanslıyız diyerek kendi kendime yanıt verdim.
Kenny Barron’ı canlı dinleyebilmek cazseverler için her zaman bir ritüel olmuştur. Kıymetli konserlerin öneminin her geçen gün arttığı bu dönemde Cemal Reşit Konser Salonu sahnesine konuk olan koca çınara sonsuz saygılarımı gönderiyorum. Caz hatıraları defterimize kıymetli bir sayfa daha işlenmiş oldu.