Gözlerimi Kör Eden David Bowie Sevgisi
“İlk öpüşün coşkusu unuttuğumuz” der ya rahmetli İlhan İrem… (Esasen bir nokta koymuştum bu girizgâh cümlesinden sonra. Fakat kalemim akmadı. Akamadı. Üç nokta koydum. Bir üçüncü göz gerek kalemime şu hayatta. Noktalama işaretleri benim için, üçüncü göz gibi. Üç nokta koyunca, kalemim aktı. Bunu ifade etmeliyim.)
David Bowie için şu yaşımda eriyorum. O, iki farklı göz rengine sahip devasa bir glam rock efsanesi ve benim hayatta şekillenmemi sağlayan ana figür: Uzaylı!
Yüksek derecede, içinde David Bowie’nin olduğu, kaybolduğum bir dönem var. Beni içine çektiği ve içinde kaybolmamı sağladığı bir dönem. Üniversiteye başladık 1991 sezonu. Matematik okuyorum. Matematik kontenjanları az kişiden oluşur esasen. Sanıyorum hâlen, az kontenjanlı temel bilim bölümleri… Sınıfta bir çocuk var. Saç kesimi David Bowie gibi. Doğal sarışın, beyaz tenli, küt kesilmiş saçlar gözlerini örtüyor. İlk hafta idi henüz. Blok yapılan Calculus -1 dersi bitti ve ara verildi. Mola verildiğinde, mevcudu 18 kişi olan sınıf, yapacak başka eylem olmadığı için, birlik ve beraberlik duygusu içinde, kantinde soluğu aldı. Bahsettiğim David Bowie saç kesimli çocuk, kahve sırasında önümde saçlarını savurdu. (Kırmızı keten bir gömlek giymişti). Sağ elimle sağ omzuna dokundum, kahve sırasında tam arkasında olduğum için. “Pardon” dedim. “David Bowie’ye inanılmaz benziyorsunuz ve elim ayağıma dolaşıyor sizi izlerken.” Ukala bir şekilde başını arkaya çevirerek bana baktı ve “O kim?” dedi.
“Ahhh!… Ssss!!” dedim… Şoklardaydım. Yıkılan hayallerime mi üzüleyim, yoksa dialoğumun havada asılı kalmasına mı? Acaba David Bowie anlatıp, bir kişi, bir kişidir, diyerek, müritler arasına alsam mı onu? Yoksa “ne halin varsa gör, elbet bir gün David Bowie öğrenirsin” mi desem?
Dumur olmuş bir şekilde iken ben, hayat öyle aktı ve geçti. Nasıl da masumdu her an ve her duygu o yıllarda, özellikle günümüze bakınca…
Peki günümüzü nasıl aşacağız?
Uçurum kenarında dolaşmak istemiyorum. Bowie de henüz ben gibi, hayatın mastürbasyonlarına tav iken, 14 yaşındaydı. 80’li yıllarda Glam Rock dinliyordum ve David Bowie’nin tanımlanamaz bir karizması vardı.
Bir gün, David Bowie ile alakası olmayan, adı sanı bilinmedik bir grup ve havadan inme bir şarkı eşliğinde coşuyor ve Bowie yazıyordum. Bukowski ise karşıdan sadece gülüyordu bana. Ona şöyle dedim: “Bu salak şarkının içinde psychedelic tınıları hissedince orada kal!!!! Kal orada Charles!“.
David Bowie, kelimenin hemen her anlamıyla zamanının çok ötesinde bir sanatçı. Bizlere, geleceği şekillendiren fantastik müziğini bıraktı. Ziggy Stardust‘tan Aladdin Sane ve The Thin White Duke‘e kadar benimsediği kişilikleri emanet etmesinin yanında, neden rock’ın en büyük icat ustası olarak saygı duyulduğunu defaatle hatırlattı. Herifçioğlu günlük yaşamında bile başka bir dünyaya benziyordu benim için. Tanımlanamaz bir şekilde karizmasını destekleyen, iki gözünün rengi birbirinden farklıydı.
Biri açık mavi, diğeri karamsar bir kahverengi tonu. Peki neden? İşte şimdi size bu hikâyeyi anlayacağım.
Bowie’nin gözleri uzun süre spekülasyon kaynağı oldu. Bazıları onun Londra, Brixton’da David Jones olarak doğduğunu kabul etmek yerine, gözlerinin onun gerçekten başka bir gezegenden gelen bir uzaylı olduğunu kanıtladığına ve o meşhur alter egolarından biri gibi dünyaya zorunlu iniş yaptığına inanmayı tercih etti. 1987 yılında Blue Jean dergisi çıktığında en son sayfalarda okuyucu mektupları paylaşılır ve tartışılırdı. Bowie göz rengi ve alter egolarını her ay yazışarak konuşurduk. Düşünsenize teknoloji bu kadar ileri değildi. Bir ay beklemek zorundaydık. Oysa canım babaannem ve anneannem için “fenler ilerideydi” (Burada kahkahamı duymalısınız. Bu söylemi ancak belirli bir nesil hatırlayacaktır.)
Bowie’nin hayatı boyunca en iyi arkadaşlarından biri George Underwood idi. Birlikte ilk ve ortaokula gittiler. Kızlara olan ilgilerinin artması, 1962 baharında Bowie’nin görünümünü sonsuza dek değiştirecek beklenmedik bir yüzleşmeyle sonuçlandı.
1962 yılında, David ve George’un okuduğu orta okulda, Carol Goldsmith adında, çok popüler bir kız vardı. George 15. doğum gününe, Carol’ı da davet etmişti. David Bowie, yakın arkadaşı George’un doğum gününde, Carol’a kur yaparak, onunla çıkmaya başladı. Bu duruma çok içerlenen George ertesi gün kendini kaybedecekti.
Yıllar sonra, George Underwood, The Telegraph ile yaptığı röportajda “David’e çok kızdım” dedi, “ve ertesi sabah okula giden otobüse bindim ve Carol hakkında konuştuğunu duydum. Çok kıskandım ve mola zamanında ona korkunç bir yumruk ile vurdum.”
Underwood, en yakın arkadaşına incinmiş olsa da, kalıcı bir hasar bırakma niyetinde değildi. Underwood’un yumruğu o kadar güçlüydü ki, Bowie’de tıbbi adıyla aniscoria yani, kalıcı olarak genişlemiş, dolayısı ile rengi değişik bir göz bebeği bıraktı. Esasen yumruk ile birlikte, tırnağı göz bebeğini çizdi. David Bowie tam üç ay boyunca hastanede tedavi görmek zorunda kaldı. Her şerde bir hayır vardır söyleminden yola çıkarsak, bu durum Bowie’ye garip, dünya dışı bir görünüm kazandırdı. David Bowie gizemi algısına katkıda bulundu.
Ne mutlu ki, iki genç adam geçici anlaşmazlıklarını çabucak düzeltti. George uzun süre vicdan azabı yaşadı. Bilinen o ki, meşum tarihten itibaren çok iyi dost oldular. 1963’te Underwood, Beckenham Sanat Okulu’na katıldı. O da Bowie gibi giderek müziğe daha fazla ilgi duymaya başladı. Sanat çalışmalarına geri dönmeden ve bir illüstratör olarak başarılı bir kariyere başlamadan önce The King Bees ile bir kayıt yaptı. Ayrıca Calvin James takma adı altında, solo single’ı “Some Things You Never Get You Never Get To”yu kaydetti.
Hatta o kadar iyi dost oldular ki, serbest çalışan bir illüstrasyon sanatçısı olarak Underwood, eleştirmenlerce beğenilen iki David Bowie albüm kapağı tasarladı. Bunlar, Hunky Dory ve The Rise And Fall Of Ziggy Stardust And The Spiders From Mars idi.
George Underwood Bowie ile sınırlı kalmayıp, İngiliz müzik sektöründe, T. Rex‘in Futuristic Dragon ve The Fixx’s gibi unutulmaz albüm kapaklarını da tasarladı. O zamandan beri reklamlar ve portreler için yüzlerce kitap ve CD kapağı yarattı. Gerçekten de, orijinal George Underwood resimleri artık özel sanat koleksiyoncuları tarafından değer görüyor. David Bowie’ye olan sevgi ve aidiyetini ise George Underwood her fırsatta dile getiriyor.
Bowie hayattayken, Underwood’un web sitesinde bıraktığı bir yazılı not ile, “George, yıllar içinde, onu şu anda İngiltere’den çıkan en iyi figüratif ressamlar arasına koyacağım noktaya kadar çalışmalarını geliştirdi” diyerek George’u öven bir yazı ile onu onurlandırdı.
Sonuç olarak, öyle görünüyor ki, iki yetenekli genç, böyle kalıcı bir hasar bırakan, öfkeli çıkışın sonucunu fırsata çevirmeyi başardı. Dostlukları bir ömür boyu sürdü, Bowie her yıl doğum gününde Underwood’a hediye yollardı.
Underwood, 2016’da BBC’ye verdiği bir röportajda hayatını değiştiren olaya ilişkin “Onu en fazla gözünü morartarak korkutmak istemiştim,” dedi. “Ama daha sonra David, ona bir iyilik yaptığımı söyledi. Sonuçta herkes gözlerinden bahsediyor değil mi? Ona gerçekten esrarengiz bir görünüm kazandırdı.” diye de sözlerine devam etti.
David Bowie’nin neden iki farklı göz rengine sahip olduğunun hikâyesi, tam olarak yukarıda aktardığım şekilde gerçekleşiyor. Siz DarkBlueNotes okuyucularından benim de naçizane bir ricam var. Lütfen bu makalenin altında yer alan yorumlar kısmına, en sevdiğiniz David Bowie şarkısını ya da albümünü yazabilir misiniz? İnanılmaz merak ediyorum hangi şarkısı ya da albümü okuyucular arasında en çok seviliyor.
Ve son olarak bir sırrımı paylaşmak istiyorum. David Bowie sevgisi, benim gözlerimi kör etti.
bir çok parçası belki fakat ben wild is the wine..
Evet İlkaycığım, Nina Simone cover’ı olarak ne güzel söyler Bowie şarkıyı…. Çok teşekkür ediyorum.
Where are we now?
Çok teşekkürler ediyorum sevgili Buse. Çok güzel bir şarkı.
O kadar cool şarkısı içerisinde ben bir de the prettiest star’ı çok severim.
Her biri o kadar değerli ki Sevgili Gülin, açtım ve dinliyorum şu an “Prettiest Star”ı ..
Lady Stardust.
ne güzel bir şarkı sevgili Ali, çok merci