Her Şeyi Anlamak Çabasından Sıyrılmak: Soul
İyi müzik nedir? Bu sorunun cevabı olabilecek tanımlama içinde kaç fazla niteliği barındırmak zorundadır? İlla ki bunun anlamlı bir cevabı olmak zorunda mıdır?
Bazen anlamak, bir şeyleri sadece anlayarak hayatımıza katmaya çalışmak başımızın belası boş bir uğraş olabilir. Farkında olmadan peşinden gideriz o isteğin. Sanki anlar ve bu konuda bir şeye ikna olursak yaşadığımız şeyin gerçekliğini kendimizden başka herkese ispat etmiş gibi hissederiz. Her hareket, her söz, her davranış bir anlamdan doğmak zorunda değil ya da yaşaması için bir anlama muhtaç değil. Hayat var işte, hepsi o kadar. Ve o hayat bazen bizim farkımızda bile olmaz. Çoğu zaman hayatımıza katılan, üzerimize yapışan şeyler anlamak belasından kendimizi sıyırarak yaşadığımız şeylerdir. Bazen ufacık bir his yeter bize. Gerisi zaten o his ve duygudan önce ya da sonra bir şarkıya denk gelmekle ilgili. Yazının başındaki sorumun cevabını kendimce vermeye çalışırken teknik birçok detaydan tanımlamamı azat etmek istiyorum. Bence iyi müzik dediğimiz şey; kendini ona kaptırarak içindeki duyguları ve etrafındaki insanları yanında götürmek düşüncesini tüm bedeninde taşıyacak kadar güçlü hissetmektir.
Yaşamak İstediğini Yaşayamadan Göçüp Gitmek Arafın Kendisidir.
Bir okulda müzik öğretmeni olarak çalışan Joe Gardner’ın en büyük hayali bir caz orkestrasında piyanist olarak yer almaktır. Bir gün arkadaşı tarafından Dorothea Williams’ın yanında çalması için teklif alır. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Joe, başarılı geçen seçme sonrası işe alınır. Görüşme sonrası yaşadığı mutlulukla içi içine sığmayan Joe, kalabalık sokakları dans ederek yürür. Sonunda kıymetli bir şeyler yapabileceği düşüncesinin mutluluğu yaşama hevesini artırmış gibidir. Tam bu sırada beklenmedik bir olay olur ve Joe bir çukurun içine düşer. Artık öteki dünyadadır. Babasının çabalarıyla müzikle ilişki kuran Joe, başlarda bu zaruriyetten zevk almasa da yıllar içinde müzik içini ve hayatını kaplamaya başlar. Yaşamının yegane amacı başarılı bir müzisyen olmak olur. Tüm çırpınışları, direnişleri, savaşları ve yenilgileri bu amacın peşinde olmaktan gelir. Müzikle ilgili kurduğu hayallerini henüz gerçekleştiremeyen fakat tam bu eşiğe yaklaşmışken yaşamını yitiren Joe, hayata geri dönmek için elinden geleni yapacaktır. Yaşamak istediğini yaşayamadan göçüp gitmek arafın kendisidir. Hem fiziki olarak hem de ruhsal olarak arafta kalan Joe’nun hikayesi, ‘arayış ‘ta olmanın önemine dair varoluşsal mesajlar veriyor.
Kıvılcım Yaşamaya Hazır Olmaktır
İnsanlar kendi endişe ve takıntılarından vazgeçmeyerek hayattan kopar ve kaybolmuş olurlar. Hayatımı nasıl yaşıyorum ben sorusu yakamıza yapışır. Yapışması bir şanstır. Farkındalık yaşayıp bizim onu bulmamız da bir şanstır. Dünyada yaşarken kayıp ruh haline dönmemek için bu önemlidir. Yaşam yolculuğumuzu tamamlamak mı önemli, yoksa devam edebilmek mi önemli? Karar bize ait.
Hayatımız anlamsız gelebilir, başarısızlıklar altında ezilebiliriz, yanılabiliriz. İşin içinde bunlar hep olacak. Ruhların, kişiliklerin kıvılcıma ihtiyaçları vardır. O kıvılcım bizi harekete geçirir, devam etmemizi sağlar, direnmemiz için bize güç verir. Bir şeyi yaptıktan, oldurduktan sonra büyük haz anlarında ben bunun için doğmuşum hissine kapılırız. Böyle anlarda bir şey yakalamış oluruz. Kendi içinizde adlandırırsınız onun ne olduğunu. Soul filminde buna ‘kıvılcım’ diyorlardı. Ben yazmaya kıvılcım ile başladım, öyle devam edeceğim. Kıvılcımı aramak önemli. Her sabah bunun için kalkmalı, her gece bunun için uyumalı. O kıvılcımı merak salar, heves doğurur, tutku büyütür. Kıvılcım; amacın ya da tutkun olmak zorunda değil. Kıvılcım, aslında tüm bunları yaşamaya hazır olmaktır.