Üç Renk: Mavi – Krzysztof Kieślowski
Krzysztof Kieślowski‘nin “özgürlük, eşitlik kardeşlik” gibi temel kavramlar üzerine ve bu kavramların günümüzde yaşanan bireysel hayatlara bağlama ve böylece bu terimlere yeniden anlam katma çabalarını anlatan Trois Couleurs/Three Colours (Üç Renk Üçlemesi) serisinden Bleu / Blue (Mavi) filmi için Zbigniew Preisner tarafından bestelenen Song For The Unification of Europe (Julie’s Version) müziğini açıyorum.
Her İzlediğimde Elimi Uzatıp Nereye Gideceksen Birlikte Gidelim Demek İstiyorum
Trois Couleurs: Bleu (Three Colours: Blue) (Üç Renk: Mavi) filminde, bir kaza sonucu kızını ve besteci olan kocası Patrice de Courcy’yi yitiren Julie’nin yaşama tutunma çabası anlatılmaktadır. Bir felaketin ağırlığı altında Julie, bir savrulma halinde yaşamına devam ederken kendine bağ olan, bağ olabilecek her şeyden kendini sıyırmaya çalışır. Film, bir kaybın yasını tutma halinin inkârını, kabullenişini, üstesinden gelinmeye çalışmasını fazla söz söylemeden, fazla şey göstermeden kendi kararında yaşatır. Acılarımız farklı olsa bile, benzer durumlar karşısında aynı süreçler içerisinde geçebiliriz. Bu yanıyla film, izleyicisini karakterinin yanında sürüklemeyi kolaylıkla başarıyor. Ben filmi her izlediğimde Julie’ye elimi uzatıp nereye gideceksen birlikte gidelim demek istiyorum. Onun acısıyla birlikte yan yana kalmak ve sonrasında o acıyı, yas halini birlikte azat etmek istiyorum. Ve tüm bu süreçte dünyanın tanıdığı en büyük bestecilerden biri olan, yokluğunu kimsenin kabullenemeyeceği besteci kocasının bestelediği her müziği Julie ile birlikte duyuyorum. Müzikler hem karakterin hem de benim peşimi bırakmıyor.
Bir İnsanı Her Yanıyla Bilmeden Ondan Vazgeçemiyoruz
Julie, yas sürecinde geçmişten gelen bağlarını bir bir koparırken, kendine bağ olabilecek her hissi, her ilişkiyi sonlandırmak adına kendi etrafına nesnelerden uzak, kendi değerini herkesleştiren cümlelerle bir duvar örüyor. Örneğin seviştiği adama ”Terliyorum, öksürüyorum. Çürüklerim var. Beni özlemeyeceksiniz. Bunu kesinlikle anlamalısınız. Giderken kapıyı çekmeyi unutmayın.” der. Yine annesine “Artık yapmam gereken tek bir şey olduğunu anladım: hiçbir şey. Ne mal mülk, ne hatıralar, ne arkadaşlık, ne aşk, ne de bir bağ istiyorum. Bunların hepsi birer tuzak.” diyerek kendine korunaklı bir alan inşa etmeye çalışır. Ama yine geçmişten gelen bir şey ayaklarına takılır. Çünkü kaybettiğimiz şeyin üstesinden gelmek için onu gerçekten tanıyabildim diyebilmemiz gerekmektedir. Julie’nin peşini bırakmayan bir müzik, bir tamamlanmamışlık vardır. Kocasıyla ilgili kendisini aldattığı gerçeğini öğrendikten sonra Julie biraz daha yaşamaya başlar. Bir giz ortadan kalkmıştır. Avrupa Birliği’nin kuruluşunu kutlama amacını taşıyan bu bestenin tamamlanmaya çalışılması sürecinde, eski çevresinden ve arkadaşlarından kopar ve besteci kocasının sağlığında yardımcısı olan Olivier Benoit ile yakınlaşır. Kocasından arda kalan müziği birlikte tamamlarlar. Beste tamamlandığında Julie yaşamının önünde uzanan geleceğe kendini bırakır. Bir insanın her yanını bilmeden ve ondan arda kalanı yoksunluk hissini ortadan kaldırmadan o kişiden vazgeçemiyoruz galiba.
Ve konçerto şu sözlerle tamamlanır:
“Eğer peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem ve her türlü bilgiye sahip olsam, eğer dağları yerinden oynatacak kadar büyük bir imanım olsa ama sevgi olmasa hiçim. Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi her şeye dayanır, her şeye inanır. Sevgi asla son bulmaz. Ama peygamberlik ortadan kalkacak, diller sonra erecek, bilgiler ortadan kalkacaktır. İşte böylece, kalıcı olan iman, ümit ve sevgidir. Bunlardan en üstün olanı da sevgidir.”