Tribute to Ella & Louis
First Lady of Song & Pops. Queen of Jazz & Satchmo. Ella & Louis.
Bu unutulmaz ikiliden geriye kalan hatıraların kelimelere sığması mümkün değil. Bu nedenle, bu sene onları müzikleriyle anacağız.
İstanbul manzaralarına, caz konserlerinden çıkıp kulağımızda kalan melodilerle bakmamızı sağlayacak Akbank Caz Festivali bu yıl otuz üçüncü yaşını kutluyor. Her sene olduğu gibi, açıklanan takvimi bize Ekim ayının İstanbul’da cazla geçeceğine dair işaretler veriyor. Ella ve Louis; sonbaharın New York’ta etkileyici olduğunu, insana evinde hissettirdiğini söylerler. Ancak Akbank Caz Festivali’nde Cemre Necefbaş ve Şenova Ülker’in birlikteliğiyle sahnelenecek Tribute to Ella & Louis sonrasında İstanbul’da sonbahar da bir başka olacak.
Ella Fitzgerald’ın hayallerin ötesindeki dalgalarda süzülen, Louis Armstrong’unsa hem trompetinden hem ses tellerinden gelen o çatallı tınıları; yıllar boyu müzik dinleyen herkesin zamansız yolculuklarının farklı duraklarında çalmıştır. Çünkü Norman Granz imzalı Verve etiketiyle çıkan unutulmaz albüm Ella and Louis; 1956 yılından beri her radyoda, plakta, kasetçalarda, CD’de, yayın platformunda… Bütün bunların ötesinde, 67 yıldır her ülkenin farklı yeraltı caz barlarında, büyük konser salonlarında, festivallerde, mikrofonlarda, trompetlerde…
İstanbul’da ise Amerika’dan başarılı eğitimi ve birçok performansının ardından dönen vokalist Cemre Necefbaş’ın ve uzun yıllardır İstanbul’da cazın var olmasında emekleri geçen Şenova Ülker’in öncülüğünde, caz kulüpte dinlenecek. Ella ve Louis’in cazı onları anmak için böyle bir proje aracılığıyla kulüpte dinlenecek. Bu ikiliye; gitarda Önder Focan, basta Aydın Balpınar, davulda Mert Can Bilgin eşlik edecek.
Ella ve Louis’le Arkadaş Olamaz Mıyız?
Yıllardır sevilen, insanlara cazı sevdiren iki güler yüzlü sanatçı Ella ve Louis’le arkadaş olmak istememizin nedeni onların yaşamlarında ve yaşadıklarından geriye kalan arkadaşlıklarında saklı.
Swing dönemi başladığında Louis Armstrong çoktan New Orleans sokaklarından kaçmış, ailesiyle Harlem’e yerleşmiş, caz tarihi kayıtlarında geçecek West End Blues’u söylemişti. Çatlak sesi ve trompetinin parıltısıyla Louis, 1930’ların başından itibaren Harlem’in altın çağı swing era‘nın ilk adımlarını atan müzisyenlerden biriydi.
Ella Fitzgerald henüz bebekken annesiyle New York’a yerleşmiş, ondan 16 yaş büyük Louis Armstrong’un kasetlerini annesi eve getirdikçe caz melodileri kulaklarına çalınmıştı. Yıllar sonra Ella on beş yaşında kaybettiği annesinden bahsederken onun eve getirdiği Louis Armstrong kasetlerini anacak, Connee Boswell gibi kadın vokallerin sesiyle caza aşık olduğunu söyleyecekti.
Ella Fitzgerald “swing era”ya ilk olarak sesiyle değil adımlarıyla, rock step ve triple stepleriyle girmişti. Çünkü gençliğinde Savoy Ballroom’daki dans gecelerine giden, lindy hop yapan dansçılardan biriydi. Yıllar geçtikçe adımları değil ağzından çıkan notalarla dansını sürdürmeye devam edecekti. Henüz on altı yaşında çıkmaya başladığı sahne ışıklarının altında duran genç kız; caz tarihinin yazılışını, sanatçıların isimlerinin yer alacağı alanları değiştirecekti. Ama bundan henüz haberi yoktu. Bu sıralarda Louis Armstrong’la yolları kesişmeye başlamıştı bile. Birlikte ilk söyledikleri şarkılar bu yazıda bahsi geçen albümlerden önce, 1940’lı yıllarda kayda geçmişti.
*
Ella ve Louis’in birlikte kaydettikleri ilk albüm Ella & Louis Verve etiketiyle 1956 yılında çıktı. Swing döneminin bittiği, bebop’ın dahi şekil değiştirmeye başladığı, müzisyenlerin Avrupa’nın farklı şehirlerine dağıldığı yıllardı. Bu albümün Phil Stern tarafından çekilen unutulmaz fotoğrafında ise Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong oradalardı. Hâlâ yan yana, Amerika’da, ekranlarda, sahnelerde, televizyonlardalardı.
Amerika savaştan sonra tüketim çılgınlığı yaşamaya başladığında; bu bolluğun sonucu olarak Hollywood bütçeleri artmış, filmler ve reklamların ölçekleri büyümeye başlamıştı. Ancak endüstri büyüdükçe ayrımcılıkların önü kesilemez hâl alıyor, bir yanda ünlü beyaz aktörler tüm dünya televizyonlarındaki yerlerini alırken, Amerika’daki cazcılarsa big bandlerden küçük gruplara geçmeye, caz kulüplerinin arka kapılarından geçerek konserlere çıkmaya devam ediyorlardı. Bütün bunlar yaşanırken Amerikan halkı tarafından sevilen, Hollywood filmlerinde boy gösteren Louis Armstrong ve yakın arkadaşı Marilyn Monroe’nun desteği sayesinde hak ettiği muameleyi görmeye başlayan Ella Fitzgerald iki taraf arasındaki duvarları yıkacaktı. Ama bunu onlardan beklenen isyanlarla değil; kendi kibarlık, nezaket ve güler yüzleriyle yapacaklardı. Akşam esintisinin ağaçları okşadığı gibi, şefkatle…
İki beyaz sandalyenin üzerinde oturan, orta yaşlı Louis Armstrong’un yüzündeki gülümseme, elinde trompeti, Ella’nın elbisesiyle uyumlu mavi renkteki tişörtü ve taktığı gözlükler. Ella Fitzgerald’ın kibar ifadesi, uzun elbisesi, beyaz kolyesi, siyah ayakkabıları. Bu sade arka planlı fotoğrafın içindeki küçük detaylarda 1956, Ella ve Louis’in cazı ve ağızlarından dökülecek romantik sözlerin sade güzelliğiyle ilgili çok fazla şey gizli. Yayımlandığı dönem herkesin zihninde çoktan yer etmiş Irving Berlin, George ve Ira Gershwin, Vernon Duke gibi çoğu bestecinin parçaları Ella ve Louis’le başka bir doğallık ve berraklığa kavuştular. Londra’nın sisi Alabama’ya düşen yıldızlara karıştı. Yağmura yakalandığımız için mutlu olduk. Sanki dans ettikçe cennete çıktık. Bunların hepsi için sadece iki şey yeterliydi: Ella ve Louis.
*
Albümün açtığı kolların verdiği sıcaklığın üzerinden henüz bir sene geçmemişken Ella ve Louis yeniden buluştu. “Ella and Louis Again” yine bir Verve yayını olarak 1957 yılında evlere, evlerdeki aşıklara, ailelere, çocuklara, bebeklere ulaştı. Ama bununla kalmadı. Bugün 2023 yılındayız. Savoy Ballroom uzun yıllar önce kapanmış olsa da, günümüzde yapılan dans partilerinden Ella ve Louis’nin swing eden melodileri eksik olmuyor. Ahşap dans pistlerinde, ışıklı sahnelerde, karanlık dans gecelerinde ayaklarımızı yere vurmaya devam ediyoruz.
Ella ve Louis’i dinlerken hem Fred Astaire’i Ginger Rogers’a “Dans Etmeyeceğim” derken hayal etmek, bir yandan da bu şarkı eşliğinde dans etmek mümkün. Bu nedenle, Ella ve Louis’nin bize sunduğu yolculuklar zamansız ve mekânsız.
–
Yaz günleri sona erdi. Sonbahar geliyor. Yaşamak yazın olduğu kadar kolay olmayacak, balıklar sıçramayacak belki.
Ella and Louis Again’in üzerinden bir yıl daha geçtiğinde Ella ve Louis’in birlikte kaydettikleri ve en ünlü düetlerinden biri, yine bir Gershwhin bestesi “Summertime”ı içeren “Porgy and Bess” 1958 yılında yayınlandı.
Summertime’ı yazın sakinliğinde, denizin dalgalarına bakıp yüzeydeki minik kıpırtıları yaratan balıkları izlerken dinlemek ne kadar güzelse sonbaharda yazı hatırlamak da bir o kadar güzel olacak. Yazı hatırlamak, yaz rüzgârını hissetmek ve zamanı yavaşlatmak gerek bazen, özellikle de İstanbul gibi büyük şehirlerin kalabalığıyla sokaklarda savrulurken.
İşte o günlerden birinde, 4 Ekim akşamı 21.30’da Ella ve Louis’in kibar sessizliği ve sessizliğin ötesindeki mavi notaların verdiği tatla cazı kulüpte dinleyeceğiz. Ella ve Louis’in arkadaşlığını anacak, cazın güzelliğinin ve cazın güzelleştirdiklerinin farkına varacak, İstanbul’a dinlediğimiz romantik melodilerin ardından, Nardis’ten yer yüzüne çıktığımızda, yeni gözlerle bakacağız. Beyaz sandalyelerde caz dinlemek, ayaklarımızı yere vurmak, dans etmemek için kendimizi tutmak için caz bize yetecek, daha fazlasını istemeyeceğiz.
Gece olduğunda Ella’nın sesi ve Louis’in trompetindeki gizli hüznün üzerlerimize örttüğü mavi battaniyeyle uykuya dalacağız. Üzerimizde yıldızlar, gece bizim olacak. Ella ve Louis sayesinde.
*
Tribute to Ella & Louis biletleri BURADA.
Gökçen Sena Duman’ın Dark Blue Notes’daki Ella Fitzgerald portresi.
Mine Gürevin’in Dark Blue Notes’daki Louis Armstrong portresi.
Harlem Rönesansı ve Lindy hop hakkında daha detaylı bilgi.