Jeff Beck: Büyülü Parmakları ve Arabaları
Jeff Beck’in 78 yaşında menenjit yüzünden ani kaybı, müzik dünyasında bir şok etkisi yarattı. Rock müziğin öncü ismi Beck; caz, opera, elektronik, blues, punk gibi çeşitli müzik türleri kapsayan çalışmaları ile kendine has geniş bir yelpaze yarattı. İkonik müziği, yenilikçi yaklaşımıyla, evrensel düzlemde saygı duyulan ve elektrik gitar çalma tekniği ile hayranları üzerinde devasa etkiye sahip biri olarak saygıyla hatırlanacak. Dark Blue Notes dergisine Jeff Beck’in vefatının ardından bir minnet ve anma yazısı yazmıştım. Bu kez Jeff’in otomobil tutkusundan ve koleksiyonundan bahsetmek istiyorum.
İki kez Hall of Fame seçilen Beck, ikinci kez seçilip kürsüye çıktığında, kalabalığa şunları söyledi: “Hissettiğim gibi çalıyorum, çünkü bu, mümkün olan en hastalıklı sesleri çıkarmamı sağlıyor. Mesele de bu değil mi zaten. Kurallar umurumda değil. Aslında, her şarkıda en az on kez kuralları çiğnemezsem işimi düzgün yapmıyorum demektir. Duygu, hata yapmaktan çok daha önemlidir. Bu yüzden aptal gibi görünmeye hazır olun. Fazla tedbirli ve fazla işlenmiş olursanız, müzik kendiliğindenliğini ve içgüdüsel hissini kaybeder.”
Otomobil seçimleri ve koleksiyonu söz konusu olduğunda, Beck için kurallar yine böyle işledi.
İngiliz GQ Magazine dergisinden edindiğim bilgiler eşliğinde, biraz da benim naçizane otomobil tasarım kültürüne olan tutkumla, Jeff Beck’in müzik dışında gelişen aziz yeteneklerine odaklanmak istedim. Jeff inkar edilemez bir şekilde birinci sınıf bir gitaristti. Rolling Stone dergisi tarafından tüm zamanların en iyi beşinci gitaristi seçildi. Gitaristler için parmakları çok önemlidir. Onlar en hassas ve iyi bakmaları gereken uzuvlarıdır. Ancak, Jeff Beck için bu geçerli değildi. Hayatının neredeyse yarısını otomobil motorlarının sesini dinleyerek ve otomobillerin altına yatıp onları tamir ederek geçirdi. Parmaklarını bu zevki için feda etti. BBC ye verdiği bir röportajda, “Parmaklarım için endişelenseydim, elime asla bir pense almazdım” dedi.
Beck penseyi mızrap gibi kavrardı. Otomobil tutkusu 60 yıl öncesine uzanıyordu. The Yardbirds’e katılmadan önce geçimini sağlamak için bir araba tamirhanesinde çalıştı. Yıllar sonra para kazandıkça satın aldığı ve modifiye kültürü ile yapılandırıp biriktirdiği otomobillerini muhafaza etmek, onlara gerekli bakımı yapabilmek için Surrey’de bir malikane satın aldı. Mükemmel bir garaj tasarladı. Belki de dünyanın en iyi garajlarından birini yarattı. The Yardbirds’ten kadim arkadaşı Eric Clapton, o sıralar Ferrari koleksiyonu yapıyordu. Bir gün Clapton, Beck’i Ferrari koleksiyonunu görmesi için garajına davet etti. Beck, etkilenmemiş olacak ki, lafını esirgemeden “Bunları herkes satın alabilir” yorumunu yaptı. Olaya esasen marjinal ve orijinal bakıyordu. “Benim için otomobil modifiye yarış arabaları anlamına geliyor.” dedi. Rest çekti. Surrey’e Clapton’u davet edip ağırladı.
Esasen Jeff’in hikayesi şöyle başladı. Sutton’da doğmuştu ve ebeveynleri ile Londra’ya her zaman gidemiyorlardı. Londra’ya gittiklerinde ise, maaile alışveriş yaparlar, gezerler ve eve dönerlerdi. Oldukça hareketli bir çocuktu.
1953 yılında yine bir gün Londra’ya alışverişe gittiler. Dokuz yaşında yaramazlık yapan bir çocuğu mutlu tutmak için çaresiz olan babası, oğluna Rod & Custom dergisinin bir kopyasını aldı. Jeff Beck dönemin en iyi otomobil dergisi olan Rod & Custom’a bir anda tutkuyla bağlandı. Yukarıda bahsettiğim gibi yıllar önce BBC ye verdiği röportajda, “Bütün bu krom motorların neden bu kadar güzel olduğunu anlamak istiyordum. Oysa motorların her zaman kirli olduğunu düşünmüştüm. Sonra bunun biraz araştırılması gerektiğini fark ettim.” dedi. Düşünsenize, çok fantastik. “Motorları incelemek” başlığı altında Beck’in kendi elleriyle 30’dan fazla arabayı dizayn edip modifiyelediğini tahmin ediyorum. Vefat etiğinde, garajında on dört adet modifiye yarış arabası (hot rods) ve üç adet Corvette’i vardı. Ki buna, tesadüf eseri bir geri dönüşüm gazetesinde tek satırlık reklamını gördüğü 1932 model üç pencereli bir coupe’de dahil. Otomobilleri sadece satın almakla kalmadı, aynı zamanda efsanevi modifiye yarış arabası tasarımcısı Roy Brizio‘ya da bazı otomobillerini restore etmesi için gemiyle California’ya gönderdi.
1970’li yıllarda pek çok yarışçı gibi, Jeff Beck de George Lucas‘ın 1973 yapımı American Graffiti filminden büyük ölçüde etkilenmişti. Gerçekten de filmin ikonik sarı Deuce Coupé‘sini Lucas’tan uzun yıllar almaya çalıştı. Film çekildikten sonra araba 1.200 dolardan alıcı bulamamıştı ama film ikonik statüsüne ulaşınca fiyat etiketi bir anda yükseldi. Beck 4.000 dolar teklif etti. Maalesef çok daha yüksek bir fiyata otomobil müzayedede başkasına satıldı.
Jeff Beck, Deuce Coupe’yi satın alamayınca, hiç yapmadığı kadar hırs yaptı. Koleksiyonuna katamadığı Deuce Coupe’e benzer bir otomobil bulmaya çalıştı. Halihazırda üç inçlik bir parçaya sahip olan 1932 model bir Deuce Coupe’yi anında koleksiyonuna kattı. Elbette yine BBC ye verdiği demecin devamında “Bu satın alma hikayesi benim için pek doğru bir hareket değildi. Filmdeki Deuce Coupe’in bire bir aynısını yaratabilmek için, fotoğraflara bakıp ölçtükten sonra üstten bir inçlik bir mesafeyi çıkarmak zorunda kaldım. Bu yapılacak en aptalca şeydi.” dedi. Hatta aradan geçen 23 yıl sonra, gerçek orijinal plakayı satın aldı. Plakayı satın almadan önce, göz koyduğu orijinal THX 138 plakasını kendine bir hediye olarak araç için yeniden yaptırdı.
Deli bir koleksiyoner ve tasarımcı olan Beck, arabaları için bayilerden, dergilerden ve takas toplantılarından, bu işin her santimetrekaresi için parça tedarik etti. Ancak beş pencereli coupe’sinin gövdesini sabitleme şekli, standartlarına göre bile alışılmadık bir durumdu.
Beck’in tüm arabaları, bahsettiğim geniş garajında durmuyordu. 1932 model Ford Deuce Roadster’ı ile giderken keskin bir virajda bir araba ile çarpıştı. Esasen Beck, Eric Clapton’la parti yapıyordu; o sabah erkenden evinden ayrıldı ve keskin bir viraja ulaşana kadar henüz bir mil yol kat etmişti. Bir otomobil onu sıkıştırınca virajı alamadı ve kaza yaptı. Yoldan geçen bir kadın tarafından kurtarıldı. Sonra bu modifiye yarış arabasnı Roy Brizio’ya tamir etmesi için gönderdi. Araba ABD’de süresiz kaldı. Artık Jeff’in garajında değildi. Jeff vefat ettiğinde de araba Birleşik Devletler’de idi.
Küçük bir çocukken, Jeff Beck hafta sonlarını, küçük bir tamir atölyesi olan, araba delisi amcasının evinde geçirirdi. Beraberce amcasının üstü açık MG’si ile gezintiye çıkardı. Çocukluk anılarını anlattığı bir müzik dergisine “O yaşlarda, bunun çok havalı olduğunu düşünüyordum. Bazı yollarda amcam motoru açıp 75mph’ye çıkarırdı. Babamın arabasında hiç böyle bir şeye tanık olmamıştım. Babam 45mph hıza bile çıkamazdı. Bu tecrübe benim için olağanüstüydü” dedi.
Beck’in ilk otomotiv aşkı bahsettiğim gibi modifiye yarış arabalarıydı. Ancak Corvette’e olan hayranlığı su götürmezdi. “1963 yılında, The Yardbirds’e katılmadan önce, aynı yıla ait, küçük bir Chevrolet Corvette Stingray’in önden fotoğraflanmış posterini gördüm. ‘Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel araba ve benim olmalı’ diye düşündüm. İki yıl sonra arabayı satın alabildim.” dedi. Jeff Beck, bu Stingray’ini kurcalayarak kendi kendine aracın karmaşık mekaniği öğrendi.
Beck’in tüm arabaları eski model değildi. 2007 model bir Corvette Z06 sı vardı. 3.7 saniyede 100 km hıza çıkan ve 198mph azami hıza sahip mükemmel bir otomobildi. Corvette resmen tekerlekli bir kasırga gibiydi.
Özetle Jeff Beck’e hayranlığım, şahsi olarak, su götürmez. Onun en çok karakterini, elektrik gitarda ve tasarımda parmaklarını kullanma yeteneğini seviyorum. Ki bu yetinin ana sebebi Jeff’in tamirci parmakları. Onu her izlediğimde duygulanıyorum. Ağlıyorum dönem dönem… Gözümden yaşlar iniyor. Hiç bir rock ikona nasip olmayacak sadakatli duruşu ise beni mest ediyor.
Şu an mı? Şu an, Jeff’den “Cause We’ve Ended As Lovers” dinliyorum. Ve göğe bir selam çakıyorum.
Saygıyla ve yüksek özlem ile…