JazzTimes’da Neler Oluyor?
Basılı dergi çıkartmak zor iş. İnsanlar her geçen gün fiziksel ortamda okumaktan biraz daha uzaklaşıyor; dijital içerikleri de çoğunlukla okumadan, fikir sahibi olmaya yetecek kadar okuyor. Bu durum, sadece, bizimki gibi gelir dağılımının bozuk olduğu, varsıllıkla okuma kültürünün ters orantılı olduğu bir ülkede değil, dünyanın her yerinde dergileri kapanmaya ya da basılı yayından dijital ortama dönmeye zorluyor. Öyle ki, özgün ve kaliteli içerik sağlayıp fiziksel baskı da yapan dergi yok denecek kadar az.
ABD’nin ve dünyanın en önemli caz dergilerinden JazzTimes, 2009’da yaşadığı mali krizden sahip değiştirerek çıkıp yoluna devam etmişti ve geçen aya kadar yılda 10 sayı olmak üzere basılı dergi yayınlamaya devam ediyordu. Zararda mıydı, bilmiyorum ama bir kaç hafta önce, JazzTimes’ın sahibi olan Medavor Media’nın The BeBop Channel Corporation adlı bir şirket tarafından satın alındığına dair kısa haber internete düştü.
Dergiciliğin tüm dünyada zora girdiği zamanda bu tip bir el değiştirmenin anormal sayılması için bir sebep görmemiş ve nedeni, nasılı üzerine düşünme gereği de hissetmemiştim. Ancak bir kaç gün önce sosyal medyada, JazzTimes’ın mevcut bütün yazarlarıyla ilişiğini kestiğini okuyunca olağan dışı bir şeylerin döndüğünü düşünmemek mümkün değildi. Hakikaten de öyleymiş. Anladıklarımı aktarayım.
Öncelikle, JazzTimes’ın yeni patronu, başka kimliklerinin yanı sıra bir müzisyen. 1961’de ABD’nin North Carolina eyaletinde doğan Gregory Charles Royal, Wikipedia’daki makalesine göre, 17 yaşında Art Blakey’nin dikkatini çekmiş; bir süre üstadın evinde yaşamış, ardından da The Messengers‘a katılmış. Makalede, Royal’ın, 1989-99 arasında Duke Ellington Orchestra‘da çaldığı yazılı ancak discogs.com‘da kendi adına yayınlanmış bir kaç albüm haricinde bu orkestralarda eşlikçi olduğu bir kayda rastlamadım. Zaten bir noktadan sonra görsel sanatlarla ilgilenmeye başlamış gözüküyor; öyle ki, sınırlı da olsa ilgi görmüş olan It’s a Hardbop Life ve God Doesn’t Mean You Get To Live Forever gibi müzikaller yazmış ve World’s Not for Me adını taşıyan kısa filmi yönetmiş. New York Jazz Film Festival’inin de kurucusu olan Royal, eşi Sue Veres Royal ile birlikte, münhasıran caz kültürüne odaklanan televizyon ve dağıtım kanalı, The BeBop Channel Corporation’ı kurmuş. Anlaşılan o ki, caz dergiciliğinin dev isimlerinden JazzTimes’ı da bu vizyon çerçevesinde satın almış.
Peki bu satınalma sonrasında JazzTimes’ın geleceği nasıl olacak?
*
Yeni yönetimin ilk aksiyonu, şirketin planları hakkında bir açıklama yapmadan derhal yazarları işten atmak oldu. Websitesinde ilk sayının Mayıs sonunda basılacağına ve derginin sayfalarını müzisyenlerin bizatihi hazırladığı içeriklere açacağına dair kısa bilgi notları paylaşıldı. Farklı bir dergicilik anlayışı olacağının diğer bir ipucu ise, doğrulama, düzeltme, haber yazımı gibi işlevlerin, gönüllü olarak çalışacak olan öğrenciler tarafından yapılacağının duyurulması.
Ancak bardağı taşıran esas damla, satınalma sonrasında websitesinde yayına sokulan ve Royal’in yakın arkadaşı basçı Clarence Seay’in karısı Mrs. Gerri Seay’in Senior Editor sıfatıyla yazdığı Wayne Shorter yazısı oldu.
Batı kültüründe bir gelenek haline gelmiş obituary yazım tekniklerine uymayan, daha ziyade kişisel bakış niteliğindeki bu yazı, en hafif tabiriyle, Shorter gibi anıtsal bir ismin anısına layık gözükmüyordu. Kariyerini doğru şekilde özetlemediği gibi, sanatsal yaklaşımına dair doğru bir tarif de yapmıyordu.
Doğal olarak yazı ve dergi, caz aleminin bilindik isimleri tarafından sosyal medyada topa tutuldu; Seay’in üslubunun lise öğrencisi düzeyinde olduğu, Shorter’ı tanımadığı, hatta cazı bilmediği eleştirileri yükselmeye başladı.
JazzTimes’ın bu eleştirilere tepkisi ise yine sosyal medyadan oldu. Attıkları önceki tivitte yazının güzel olduğunu yazmakla hata yaptıklarını ve bu sıfatı gerçekten çok güzel olarak düzelttiklerini belirten bir tivit daha atıldı. Hatta, dergi yönetimi, anlamını burada yazmaya çekineceğim nitelikte bir de küfür salladı. “scrambled eggs!”.
Trol üslubu? Evet! Küstahça? Evet!
Anlaşılan o ki, Royal oyunu sert oynamaktan hoşlanan bir karakter.
*
JazzTimes’ın yeni patronları daha nazik ve bilgilendirici bir duyuru yapacaklar mı emin değilim ancak işlerini, dergiciliğe dair konvansiyonel yöntemlerin bir hayli dışında yöntemlerle yapacakları aşikar.
Derginin yeni sahiplerinin Afro Amerikan kökenli olduklarından hareketle ve cazı yaratan insanların tarihte ilk defa cazla ilgili bir basın kuruluşunu yöneteceğini öne sürerek yeni duruma olumlu yaklaşanlar da yok değil. Dolayısıyla Stanley Crouch ve onun Wynton Marsalis gibi destekçilerinin 1980’lerde sık dile getirdiği şekilde cazın aslında siyahların müziği olduğu yaklaşımının yeni JazzTimes tarafından şiar edinileceğini varsaymak da olası. Dergi yönetiminin, Royal’ın yönettiği World’s Not for Me kısa filmini ücretsiz gösterime açması da buna işaret sayılabilir.
*
Gelişmeleri konu alan bir yazıya girişmemin nedeni ise JazzTimes’ın ortaya koyacağı pratiğin, girişte kısaca değindiğim dergi yayıncılığının içinde bulunduğu çıkmazın aşılmasına dair yeni bir yaklaşım getirip getirmeyeceğine dair merakım.
Bakalım, profesyonel müzik yazarlarına savaş ilan etmiş görüntüsü veren JazzTimes yönetimi, müziği üreten insanlardan, müzisyenlerden ve müziği tüketen insanlardan, okuyuculardan oluşan yazın takımı ile caz müziğin sunumuna yeni bir soluk getirebilecek mi? Getireceği bu yeni anlayışla, basılı dergi yayınlamaya devam edecek ve ticari açıdan ayakta kalabilecek bir yapı kurabilecek mi?
Ve daha da önemlisi, merak ediyorum, JazzTimes, tek bilgi kaynağı olarak (neredeyse) sadece sosyal medyayı ve onun konsantre içerik yöntemini önemseyen yeni nesle erişmeyi, onlarla aynı dili kullanıp kaliteli içerik üretebilmeyi ve caz müziğini yaygınlaştırmayı becerebilecek mi?
Görelim…