Akbank Caz Festivali

James Brandon Lewis Borusan Sahnesi’ndeydi.

ENGLISH IS HERE.

“Caz artık tükendi, başka türlere kapı açmalıdır. Doğası gereği komşu türlere ev sahipliği yapmalıdır. Dünyada zaten gelenekçi yaklaşımla müzik üreten müzisyenler de kalmadı.”

Zaman zaman karşıma çıkan bu gerçeklikten kopuk söylemlere -artık- çok gülüyorum. Sahi siz bu safsatalara gerçekten inanıyor musunuz? Bunlar caza ihanetten ve daha önemlisi, ürettiği müziğin alt türü, içeriği her ne olursa olsun, yaptığı işe saygı gösteren caz müzisyenlerinin alın terine hakaretten başka bir şey değil.

Uluslararası Caz Günü‘nün amacının, caz kültürünün toplum yaşamına dokunduğu alanları genişletmek ve küresel bir farkındalık yaratmak olduğunu biliyoruz. Bunu ürkek bir sesle, zayıf bir şekilde değil, Tavizsiz Kasırga olarak yansıtan vaiz ise James Brandon Lewis.

Günümüz cazında geleneği somutlaştıran ve aşan bir saksafoncu ya da bir müzisyen ismi sorarsanız size sayacağım üç beş isimden biri Lewis olur. Ve ne şanslıyız ki, Uluslararası Caz Günü’nün namına yakışır konserlerden en önemlisi, James Brandon Lewis Trio konseri Borusan Müzik Evi Sahnesindeydi. Bu vizyoner tutumu ve güne yakışır sanatçı tercihi yüzünden Borusan Sanat’a bir tebrik gönderelim. 

30 Nisan Istanbul konseri, Lewis’in yeni albümü Eye of I’ın Avrupa turnesindeki ilk konseriydi. Konserde kendisine, uzun süreli yol arkadaşı Chad Taylor’la birlikte gruba yeni katılan Josh Werner eşlik etti. Werner, Roots Tonic, Matisyahu, Ghostface Killah, Cibo Matto, Lee Perry gibi isimlere eşlik etmiş bir elektrik basçı. Werner’ı önceki çalışmalarında dinlediğimi hatırlamıyorum ama ilk defa canlı izleme şansı olan biri olarak hakkında ilk intibam son derece olumlu.

Werner, icra tarzı ile bana hissiyat olarak punk müzisyenlerini hissettirdi. Ve grup kimyasına muazzam katkı sağladığını düşünüyorum. Konser boyunca ritim köprüsünü kurması, funk’lı groove’lu dokunuşları ve genel grup sounduna olumlu katkıları ile dinleyiciden tam not aldığını gözlemledim. 

Chad Taylor ise takdime ihtiyaç duymayan efsanevi davulculardan biri. Kimi zaman son derece sakin tempoda bir uyum yakalarken kimi zamansa Lewis’in soloları sırasında hem ritim hissiyatı verirken eş zamanlı olarak son derece ateşleyici olabiliyordu. Bas merkezli ritim hattına son derece başarı ile uyum sağlıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam Lewis ile Radiant Imprints, Live in Willisau, Molecular, Jesup Wagon ve Code of Being albümlerinde çalışmışlardı. 

Grup lideri Lewis çok üretken bir müzisyen. Sıkı takipçileri bile Lewis’in üretim hızına yetişebilmekte zorlanıyor. Bu üretkenliği muhtemelen kendisini de mental ve fiziksel olarak yoruyor olmalı. Ama özgünlüğünün ve yaratıcılığının bedeli de bu yoğun tempo ile ödeniyor. Genç sayılabilecek bir yaşta olmasına karşın farklı kombinasyonlarda müzikler üretti ve sanırım artık yakın bir dönemde öncü kuşaktaki önemli caz müzisyenlerinin de bir şekilde yolunun kesiştiği yaylı orkestra ile de müzik üretme noktasına girme zamanı geldi. Eminim Lewis, bu türde de özgür ve özgün bir üretim ortaya çıkaracaktır. 

Afrika müziğinin köklerine dönüş yolculuğunda henüz gün yüzüne çıkmamış çok hazine var. Cazdan temel aldıktan sonra yolu saptırılarak popüler kültüre teslim olan müziklerin her taşın altından belirdiği günümüz müzik dünyasında Lewis’in müziği katışıksız yapısı ile tam bir kutsal kase. Bileşeninde Afrika müzikleri var ama bunlar bağdaştırıcı unsurlar olarak yapı çekirdeğine hizmet ediyorlar.

Lewis’in müziği hayatın kendisi ve daha da ötesi. Sert ve köşeli anlar da var, sakin anlara karşılık gelen yumuşak baladlar da. Bitmek tükenmek bilmeyen fikir zenginlikleriyle dolu kükreyen doğaçlama anları da var, sarraf terazisi ile binbir ölçü ile tane tane üflenen kararlı tekil notalar da. Lewis’in muhteşem tempo kontrolü sayesinde müziğinde algı sınırlarını zorlayan özgür doğaçlama arayışlarına alan açtığı anlar da var, funky diye tabir edilebilecek kadar tempo tutacağımız anlar da var. Hatta Lewis’in müziğinde hayatın içinde sahip olamadığımız özgürce uçuş anları ve güvenli şekilde, sakince yere inişler de var. 

Konserin sonlarına doğru bir bölümünde solosunda aralarına 3-4 nefes üfleyerek icra ettiği, caz klasiklerinden birer ölçülük hatırlatmadan oluşan potpuri, dinleyiciye adeta radyo frekansları arasında gezinirken aralarda birer caz klasiğine denk gelme deneyimi yaşatmıştı. Çok zekice kurgulanmış, akılda kalıcı, espirili bir solo bölümüydü.

Lewis’in de aralarında yer aldığı, etki alanlarını sürekli genişleten yeni ve özgür caz üreticileri bize çok kıymetli bir şey gösterdi. Fikir zenginlikleri ve sıkı duruşları ile alternatif yollara sapmaya ihtiyaç duymadan ‘caz’ca bir üretim alanının mümkün olduğunu…

Fiziksel görünümü, grup konfigürasyonu ve ton güzelliği açısından Lewis, tarihin en değerli caz saksofoncularından Sonny Rollins’in ruhunun yansıması gibi boy gösteriyor. Ve Coltrane, Ayler gibi isimlerin de yer aldığı caz pantheonun kapılarının henüz kapanmadığı, yeni isimlerin zamanla orada hak ettikleri yerlerini alacaklarını müjdeliyor. 

Lewis’in caz ilahilerinin etkisiyle geçirdiğimiz nefis canlı müzik deneyimi sona erdiğinde Ankara’dan gelen dostlarımızla salondan ayrılırken dudaklarımızda Fear Not’ın ve Someday We’ll All Be Free’nin cesaret verici melodileri dolaşıyordu. 

Bülent Seyitdanlıoğlu, Turgay Yalçın, Burak Sülünbaz, James Brandon Lewis

Konsere dostum Turgay Yalçın’ın YAZISINDA ifade ettiği gibi “James Brandon Lewis, İstanbul’a, en koyusundan, en siyahından caz çalarak Caz Günü’nü kutlamaya ve serbest cazın korkulacak bir müzik olmadığını kanıtlamaya geliyor.” sözlerinde yarattığı beklenti ile gelmiştim. Yüzde yüz bir fikir birliği ve tatmin ile ayrıldım. 

Lewis’in konserde ifade ettiği gibi, sanatçılar gittikleri her yeni yerin havasından, suyundan, yemeklerinden, ağrılanmasından ve seyircinin sahneye yaydığı enerjisinden etkilenerek bize müziklerini iletiyorlar. Yani aslında boş tuvali biz konukseverliğimizle, ilgimiz ve heyecanımızla dolduruyoruz. Bu yönüyle bir tebrik de biz seyircilere gelsin. Canlı müziği desteklemeye ve en önemlisi keyif almaya devam edelim.

İyi ki varsın James Brandon Lewis

James Brandon Lewis Trio Concert in Borusan Müzik Evi

Photo: Özge Balkan Photography

“Jazz is dead now, it should open it’s the door to other genres. By it’s nature, it should be home to neighboring genres. There are no musicians in the world who produce music with a traditional approach in Jazz today.” I laugh a lot at these bullshit statements that I come across from time to time. Do you really believe these nonsense? These are nothing but insults to the work of jazz musicians, who respect the sub-genre of music they produce, regardless of their content, and do not betray jazz. We know that the purpose of the International Jazz Day is to expand the areas where jazz culture touches community life and to create a global awareness. James Brandon Lewis is the preacher who reflects this in a timid voice, not weakly, but as “The Brave Whirlwind “

If you ask the name of a saxophonist or a musician who embodies and transcends tradition in today’s jazz, Lewis would be one of the 5 names I will count. And we are fortunate that the most important concert worthy of the International Jazz Day’s reputation was the James Brandon Lewis Trio concert at Borusan Müzik Evi Stage. Let’s send a congratulations to Borusan Sanat for this visionary attitude and the choice of artists worthy of the day.

The April 30th Istanbul concert was the first concert of Lewis’ new album Eye of I on their European tour. Josh Werner, who has just joined the band with his long-time companion Chad Taylor, accompanied him at the concert. Werner as an electric bassist who has accompanied names such as Roots Tonic, Matisyahu, Ghostface Killah, Cibo Matto, Lee Perry. I don’t remember listening to Werner in his previous works, but as someone who had the chance to watch it live for the first time, my first impression of him is extremely positive.

Werner made me feel like he is a powerful punk musician with his style of performance. And I think he contributed tremendously to the group chemistry. During the concert, I observed that he got full marks from the audience with his rhythm bridge, funk and groove touches, and positive contributions to the overall group sound.

Chad Taylor is one of the legendary drummers that needs no introduction. Sometimes he achieved a harmony in a very calm tempo, while sometimes he could be extremely igniting while giving a sense of rhythm during Lewis’s solos. He was very successful in adapting to the bass-centered rhythm line. If I remember correctly, they worked with Lewis on Radiant Imprints, Live in Willisau, Molecular, Jesup Wagon and Code of Being albums.

Photo: Özge Balkan Photography

Bandleader Lewis is a very prolific musician. Even his staunch followers are struggling to keep up with Lewis’ production pace. This productivity must probably be tiring him out mentally and physically. But the price of originality and creativity is paid with this intense pace. Although he is at slightly young age, he produced different combinations of music and I think it’s time to enter the point of producing music with a string orchestra, where important jazz musicians in the pioneering generation have crossed paths in the near future. I’m sure Lewis will produce a free and original production in this genre as well.

On the journey back to the roots of African music, there are many treasures that have not yet come to light. In today’s music world, where the music that was based on jazz and surrendered to popular culture by deviating from the path appears under every stone, Lewis’ music with its pure structure is a holy grail. It has African music in its component, but these serve the building core as unifying elements.

Lewis’ music is life itself and beyond. There are hard and angular moments, and there are soft ballads that correspond to calm moments. There are also roaring improvisational mothers full of endless wealth of ideas, there are also determined singular notes that are blown one by one with a thousand and one measures by the moneychanger’s scales. There are even moments of flying freely and safely landing in Lewis’ music, which we cannot have in real life.

There are moments in his music that open up space for free improvisation, which pushes the limits of perception, thanks to Lewis’s magnificent tempo control, and there are moments where we can keep the tempo up to what can be called funky.

Towards the end of the concert, the medley, which he performed in his solo by blowing 3-4 breaths between them, and consisting of a reminder of one measure from the jazz classics, gave the listener the experience of encountering a jazz classic in between while wandering between radio frequencies. It was a very cleverly constructed, catchy, humorous solo episode.

Photo: Özge Balkan Photography

New and free jazz musicians, who are constantly expanding their sphere of influence, including Lewis, showed us something very valuable. That a jazz-like production area is possible without the need to deviate from alternative paths with its richness of ideas and firm stances.

In terms of his physical appearance, group configuration and tonal value, Lewis appears as a reflection of the spirit of Sonny Rollins, one of the most valuable jazz saxophonists in history. Lewis will take its rightful place in the jazz pantheon after its pioneers Coltrane and Ayler very soon.

When the delightful live music experience we had under the influence of Lewis’ jazz hymns came to an end, the encouraging melodies of Fear Not and Someday We’ll All Be Free were on our lips as we left the hall with our friends from Ankara.

I m totally agree with my friend Turgay Yalçın’s statement about his music. “James Brandon Lewis is coming to Istanbul to celebrate Jazz Day by playing jazz from the darkest and deepest and to prove that free jazz is not music to be feared.” and completely satisfied.

As Lewis expressed at the concert, the artists convey their music to us by being influenced by the air, water, food, pain and energy of the audience radiating to the stage in every new place they go. In other words, we fill the blank canvas with our hospitality, interest and enthusiasm. In this respect, let us congratulate the audience. Let’s continue to support live music and most importantly enjoy it as much as we can do.

I’m so glad to listen to your music James Brandon Lewis.

Burak Sülünbaz

Co-Founder, Jazz Writer // Kurucu Ortak, Caz Yazarı

Burak Sülünbaz 'in 190 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Burak Sülünbaz ait tüm yazıları gör

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir