İstanbul Caz Festivali’nde Can Kozlu İle Cazlı Bir Kapanış
30. İstanbul Caz Festivali 19 Temmuz’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu sahnesinde gerçekleştirilen Can Kozlu Yaşam Boyu Başarı Ödülü Gecesi ve Festivalin 30. Yılında İstanbul Cazının Üç Kuşağı: İmer Demirer Trio feat. Ali Perret // Selen Gülün Blue Band // İpek Göztepe Quintet konseri ile sona erdi. Bu güzel akşam, festival programı duyurulduktan kısa bir süre sonra programa eklendiğinde çok mutlu olmuştum. Caz müziğe büyük hizmetler vermiş usta davulcu Can Kozlu eski dostları İmer Demirer, Ali Perret ve Apostolos Sideris ile sahnede yeniden buluşacak ve ustanın şanına yakışır bir ödül töreninde tebrikleri kabul edecekti. Böyle de oldu. Salonu dolduran caz severler anı defterlerine nefis bir sayfa daha ekledi.
“Türkiye’de caz konseri ile salon doldurmak mümkün mü?”
Programın kürasyonu bu işi hakkıyla kotarabilecek isimlerin başında gelen piyanist, besteci ve eğitimci Selen Gülün’e emanet edilmişti. 45’er dakikalık iki konser ve ardından 1 saatlik final konseri şeklinde tertip edilen gecede salon, kapalı gişe olmasa da oldukça doluydu. Salondaki tablo cazca eğlenmek isteyen seyircinin de hafife alınmayacak kadar fazla olduğunun kanıtı olarak görülebilir. Salonun bu dolu fotoğrafı “Türkiye’de caz konseri ile salon doldurmak mümkün mü?” diye soranlara bir kere daha cevap olsun.
Gecenin ilk konseri genç caz vokali İpek Göztepe ile Kaan Karadavut, Mehmet Ali Şimaylı, Engin Özşahin ve Enver Muhamedi’nin konseriydi. Göztepe’nin ismini Nardis Genç Caz Vokal Yarışması ve Genç Caz+ etkinliklerinde duymuştum ama ilk defa canlı izleme şansı buldum. Tamamı caz standartlarından oluşan bir repertuvar hazırlanmıştı. Göztepe’nin ses rengini beğenmeme karşın sakin tavrından ileri gelen vurgularındaki donukluk, kimi zaman telaffuzuna yansıdı ve kendine has tarzı sebebiyle şarkılardaki duygular bana geçmedi. Göztepe, sahnede son derece rahat ve usta müzisyenlerle çalışarak zamanla ülkenin önemli seslerinden biri olacak gibi. Gelişimini heyecanla takip edeceğim. Buna karşın ekibin diğer üyelerinden Mehmet Ali Şimaylı’nın genç yaşına rağmen ân’da kalışı, zamanlaması, kompozisyonlara kattığı yaratıcılığa bir kere daha hayran kaldım. Aynı şekilde Kaan Karadavut’un da gelecekte isminden çok söz ettirecek bir genç nefes olduğunu düşünüyorum. Karadavut, müziğe genişlik katarak etkileyici bir atmosferik hava yaratıyor. Bu gencecik isimler gecenin ilerleyen dakikalarında ara ara ustaların sahnesine de konuk oldular. Cazın nesilden nesile aktarıldığı, tecrübe sınırlarının paylaşımla, hoş görüyle aşıldığı güzel doğaçlama anlarına tanıklık ettik.
İstanbul Caz Festivali cazın nesiller arasında aktarılmasında bir köprü görevi sorumluluğu taşıyor
Caz geleneğinde en kıymetli erdem, usta-çırak ilişkisini sağlıklı kurmaktır. Usta, yetiştirdiği genç yeteneği kendi sahnesinde yer verir, deyim yerindeyse vitrinine koyar ve onun başarısı ile gurur duyar. Sevgi ve saygı karşılıklıdır. Ülkemizde hemen her yerde gençlerin başarısından gurur duymayı bilmeyen, koltuklarına, makamlarına, mevkilerine sıkı sıkıya yapışmış dinazorların köşe başlarını tuttuğu bir ortamda bu centilmenlik dolu gece bir caz gönüllüsü olarak bana mutluluk verdi, salonda yerimi aldığım için kendimi şanslı hissettim. Konser akşam salonu saran bu olumlu enerji kerameti kendinden menkul kifayetsiz muhterislere ders olur umarım.
Gecenin ikinci konserinde 2022 yılının başarılı albümlerinden biri olan Blue Band ile Selen Gülün ve ekibi dinleyicileriyle buluştu. Blue Band albümü hakkındaki yorumlarımı BURADAN okuyabilirsiniz. Selen Gülün bir yıldızlar karması ile sahnedeydi. Sahnede cazı memlekete yaymak için yıllardır ter döken kahramanlardan bir kısmı olan Engin Recepoğulları, Serhan Erkol, Barış Ertürk, Bulut Gülen, Halil İbrahim Işık, Barış Doğukan Yazıcı, Ozan Musluoğlu ve Berke Özgümüş yer alıyordu. Konserde en keyif aldığım anlar sinematik formda çalan orkestranın bazı kısımlarda Mingusvari yükselişleri ile Diloy Suite’deki isli, puslu, melankolik, kasvetli havanın yarattığı kontrast oldu. Yazılı partisyonlar ve kontrollü doğaçlamalar ile birinci sınıf bir caz işçiliği sahnedeydi. Ayrıca Selen Gülün’ün 2013 yılında yayımlanan Başka albümünde yer alan “Your Star” parçasında Elif Çağlar’ın yer aldığı kısımları seslendirmesi için İpek Göztepe’yi sahneye davet etmesi konserin değerli anlarından bir diğeriydi.
Blue Band konserinin ardından Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Can Kozlu iki hususa dikkat çekmek istedi. İlk husus; dijital dinlemelerin artmasıyla caz müzik gibi popüler olmayan, yaratıcı müziklerin kazançlarının oldukça azaldığı konusuydu. Hep dert yandığımız popüler olanı önümüze “iyi müzik” diye çıkartan acımasız düzene karşı bazı müzisyenlerin hiç bir şansı yok.
Ancak İKSV ve Garant BBVA gibi sorumluluk sahibi kurumların kol kanat germesiyle, canlı müziğin sürdürebilirliği sağlanabilir. Bu konuda hem biz yazarlar, hem dinleyiciler, hem de festival düzenleyen kurumlar hassas davranalım. Yapıcı ve sorumluluk sahibi olalım. Elimizdeki fırsatları yılda belki bir kere sahne alacağı prestijli sahne için bizden destek bekleyen yaratıcı ama popüler olma şansı yakalayamamış müzisyenlerden yana kullanalım. Ben festivalin uzun süreli bir takipçisi olarak bu misyonu sürdürmekteki kararlılığına güveniyorum. Büyük balıkların küçük balıkları yutamamasını ancak bu şekilde sağlayabiliriz.
Kozlu’nun teşekkür konuşmasındaki bir diğer husus ise ailesiyle ilgiliydi. Bir çocukluk anısıyla annesinin kendisine müziği sevdirdiğinden bahsetti ve ödülü annesi Fatma Emel Kozlu’ya ithaf etti.
Can Kozlu’nun yazarımız Canan Aykent ile hayat ve müzik üzerine sohbeti BURADA
Gecenin son konserinde ustalar Ali Perret, İmer Demirer ve Can Kozlu’ya Türkiye aşığı dostumuz Apostolos Sideris eşlik etti. Konser boyunca en çok dikkatimi çeken Kozlu’nun baştan sona mutlak dikkat ile İmer Demirer’in her notasına karşılık verecek bir konsantrasyonla çalmasıydı. İyi müzisyenin önemli özelliklerinden biri sahnedeki diğer müzisyenleri çok iyi dinlemesidir. Kozlu, genç nesillere ders niteliğinde bir akşam yaşattı. Ustaları bir arada izlemenin keyfine birde konserin sonlarına doğru Selen Gülün’ün piyanoyu devralması ve Serhan Erkol, Barış Ertürk, İpek Göztepe ile Mehmet Ali Şimaylı’nın da sahnede doğaçlamalar ile eşlik etmeleri eklenmişti. Konser boyunca Türkiye’deki caz müziğin (ufak bir kesit olarak da olsa) dünü, bugünü, yarını mozaiği oluşmuştu.
Her şey değişecek, dönüşecek ama caz müzik bâki kalacak.
İstanbul kaosuyla, mutluluğuyla, yağmuruyla, trafiğiyle, boğazıyla, aşkları, kavgalarıyla, hüzünleriyle bu şehirde yaşayan caz müzisyenlerini beslemeye devam edecek ve şehirli bir müzik olarak caz, nesiller boyu biz caz severlere ilham olmaya devam edecek. Her şey değişecek, dönüşecek ama caz müzik bâki kalacak. Gelecek sene yine İstanbul Caz Festivali’nde konserlerde buluşmak üzere.
İstanbul Caz Festivali ile ilgili tüm içeriklere IKSV’nin resmi sayfasından BURADAN ulaşabilirsiniz.