Isaiah Collier & The Chosen Few: Eşsiz Benzersiz Isaiah Collier
Her cazseverin yaşamında unutulmaz konserleri vardır. Kimi Miles Davis’in Harbiye konserini kimi Keith Jarrett’ı izlediği konseri ya da Stan Getz’i izlediği konseri öve öve bitiremez. Bizim neslin en unutulmaz konserlerden birini ise 2 Ekim akşamı Babylon’da izledik.
34. Akbank Caz Festivali kapsamında Isaiah Collier & The Chosen Few, dürüstçe söylemem gerekirse bana hayatımin en inanılmaz konser deneyimini yaşattı. Müziğin etkisiyle ortaya çıkan adrenalin ile karışık serotoninin verdiği etki ile pür dikkat, şaşkınlıkla, hayranlıkla izledim konseri.
Aslında bu konsere 18 Ekim’de yayımlanacak Isaiah Collier albümü The World is On Fire’ı defalarca dinleyerek, hatmederek gitmiştim. Sahnede ne kadarına şahit olacağımdan emin değildim. Meditatif intronun sonrası Collier’in dakikalarca soluksuz devam eden bilinç akışı dinleyiciyi de beni de şaşkına çevirdi.
Bu konseri izledikten sonra bir caz konserini ya da doğaçlama konserini değerlendirmek için bir norm gerekirse Isaiah Collier’in Akbank Caz Festivali sahnesindeki konseri bize yardımcı olacak. Canlı izlemeyen müzikseverin ya da müzik yazarının bundan sonra ya da daha önce izleyeceği herhangi bir konser için elinde doğru bir değerlendirme ölçütü olmayacak. Çünkü o akşam yaşananı neyle kıyaslayabilirsiniz ki?
Yaşamda bir kere şahit olacağınız bu akşamda sahnede olan tenor saksofonda Isaiah Collier, davulda Khary Abdul-Shaheed, piyanoda Ashley Henry ve kontrbasta Noah Jackson’dan oluşan The Chosen Few, Coltrane’den Sanders’a Grimes’den Elvin Jones’a ve McCoy Tyner’a caz tanrılarının ruhlarını geçmişten alıp günümüzün müziğine transform ettiler. Henry’nin piyano tuşlarını dövüşü Tyner’dan, zilleri paralayan Abdul-Shaheed’in çalış tarzı Elvin Jones’dan ve Jackson’ın koyu ahşap tonu Grimes’den mirastı. Entonasyonları, dayanıklılıkları, yaratıcılıkları kelimenin tam anlamıyla doğaüstüydü. Afro-Amerikan köklerden filizlenerek günümüz Chicago’sunda şekillenen bu caz formundaki müzikal sohbet, Collier’in ve daha yeni yeni bir araya geldiği yol arkadaşlarının olağanüstü yetenekleriyle unutulmaz bir hal aldı.
Collier ile davulcu Khary Abdul-Shaheed’in ikili doğaçlamaları, “doğaçlamada uyum” konulu bir master programının konusu olabilirdi. Piyano üçlüsünün kendi aralarındaki ton dengesinin tarifsiz bir şekilde McCoy Tyner’ın Grimes’le beraber çaldığı Reaching Fourth ile benzeşmesi, beni caz tarihinin en değerli dönemine götürüverdi. Aslında Turgay Yalçın’ın oldukça uzun zaman önce kaleme aldığı Isaiah Collier portresi Collier’in galaksiler ötesine ulaşacak kariyerinin şifreleriyle doluydu. Hatta bu yazının son bölümü şu şekilde sonlanmıştı: “Memleketimizde caz kültürünün yeşermesine yatırım yapan sponsorlardan, festival düzenleyicilerden, caz performanslarına sahnesini açan mekanların işletmecilerden veyahut menejerlerden ricamızdır. Biz Isaiah Collier’i Türkiye’de canlı izlemek istiyoruz.” Sessimize kulak verenlere selam olsun.
O şifreleri toplayan muhtemelen hayatının en değerli caz keşiflerinden birini yapmış oldu. Collier’in tavizsiz sololarındaki devamlılık, yaratıcılık, türler arasındaki geçişlerdeki homojenlik, liderlik vasıflarını ön plana çıkartması, spoken word’lerde sosyo-politik meselelere yer vermesi, barış ve sevgi mesajcılığı ve bestelerinin çarpıcılığı benim şu zamana kadar yaşadığım en farklı müzikal deneyimleri yaşamamı sağladı. Body and Soul’u yeniden ele alarak tekrar bestelediği eserde de The World is On Fire parçasında da ya da Perspective ( Peace and Love) parçasında da seyircisinin üzerine ritmik olarak takip etmesi kolay ve enerjisi çok yüksek bir caz dozu enjekte etti.
Caz bitti, artık yeni bir söylem olamaz diyenlere inat Collier bu genç yaşında kainatın sınırına ulaşmaya aday bir yolda ilerliyor. Yeteneği ile içinde yer almak isteyeceği tüm müzik türlerine girebilir, buna rap de dahil. Konser sonrası kuliste yaptığımız sohbette benimle paylaştığı bir bilgi yaklaşımını daha iyi anlamama yardımcı oldu.
Collier, sahnede yaptıklarının belirli bir konu üzerinde, sahnedeki müzisyenlerin etrafında dönen bir sohbet olduğunu söyledi. O konu olmasa ya da o müzisyenler bir arada olmasa o sohbet yapılamazdı. Herkes sırasıyla konuşuyordu, herkes bir diğerinin hakkına saygı gösteriyordu. Birbirlerinden öğrendikleri ve birbirlerine verdikleri müzikal bilgilerin sonucu olan bir sohbetti o akşam Babylon’da sahnede izlediğimiz.
Konsere tanıklık edenler şanslıydı, konsere gelmeyenler ise başka bir babayiğitin Collier’i ülkemize yeniden davet etmesini bekleyecek maalesef.
Isaiah Collier hakkında detaylı bilgi BURADA.