Görünenin İki Yüzü
Çok enteresan! Bu yazıyı yazmaya başladım, bir kaç gün sonra ağır bir diş ağrısıyla sabahın köründe mahallemdeki dişçilerin listesini çıkarır buldum kendimi!… Sabah olunca bir tanesinin kapısında dikildim hemen. O gün geçici bir çözümle eve yolladılar, ama ağrısı 3-4 gün sürdü, geçmek bilmedi. Sonra dişimi çektirdim de, bir nevi “kökten çözüm” sağlandı! O ağrı bitti, bu sefer bel ağrısı başladı. Sanki bu yazıyı “hissederek” yazmam için evren bütün imkanları seferber ediyordu!
Şimdi bir düşünsenize, bir caz müzisyenisiniz; konsere saatler kalmış, bir diş ağrısı tutuyor ya da konserde sahneye çıkalı 1 saat olmuş, belinizde bir ağrı başlamış!… Ne yaparsınız ya da ne yapıyorlar?
Burada değinmek istediğim konu, caz müzisyenlerinin yaşamlarını caz müziğine adamaları ve o uğurda yaptıkları fedakarlıklar! Fakat burada söz konusu olan Damien Chazelle’in yönettiği 2014 yapımı Whiplash filminde abartılan, daha iyi davul çalabilmek için kanayan/soyulan parmaklar değil! Daha gerçek anları yakalamak istiyorum.
2010 Eylül’ünde Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’ndaki Remembering Weather Report konseri Miroslav Vitous‘u canlı deneyimlemek için güzel bir fırsattı. Larry Coryell, Jan Garbarek, Freddie Hubbard, Herbie Mann, Michel Petrucciani, Terje Rypdal, Wayne Shorter, Stanley Clarke, Billy Cobham, Joe Zawinul, Joe Henderson, John McLaughlin, Herbie Hancock, Jack DeJohnette ve Joe Chambers gibi efsane cazcılarla sahne almış Miroslav için ne söylenebilir ki!… O zaman 63 yaşındaydı ve konserde yaşına göre bayağı iyi performans gösterdiğini hatırlıyorum. Konserden sonra kuliste kendisiyle tanışmak için can atıyordum. Yanına gittiğimde bir sandalyede oturuyordu ve yüzünden acı çektiği anlaşılıyordu. Hatırını sorduğumda, bel ağrısının olduğunu söyledi. Yormak istemedim, geçmiş olsun dileklerimi söyleyip, yanına eğilerek hızlıca bir fotoğraf çekilip, kendisini acılarıyla başbaşa bıraktım. Sonra düşününce, müzisyenlerin ne tür zorluklar çektiğini, ancak kuliste bu şekilde denk gelirsek anlayabiliyoruz ya da bir röportajında bu konuya değinilirse. O gece bize çektiği acıyı hiç yansıtmamıştı. Görünenin iki yüzü var: Sahnede ve sahne arkasında.
Dans, müzik, tiyatro gibi sahne ve gösteri sanatlarında kişinin performansını iyi ya da kötü anlamda etkileyebilecek bir çok unsur var. İyi anlamda olabilecekleri bir gözümüzün önüne getirirsek: Mekandaki iyi bir ses sisteminin ve başka unsurların yarattığı bir konfor olabilir!… Bir açıkhava konserinde hava durumunun iyi olması da sanatçıları iyi yönde etkileyebilir… Bunların yanında kötü unsurları düşünürsek: Sanatçının bir sağlık sorunu olabilir, bir yakınını kaybetmiş olabilir, yoğun tur programında yol yorgunu olabilir, belki yaşlanmıştır ve bedenini eskisi gibi kullanamıyordur… Ne olursa olsun, seyirci bir etkinliğe gittiğinde iyi vakit geçirmeyi arzular ve karşısındakilerin belkide en iyi performanslarını sunmalarını bekler. Ama işte bize sunulanın arkasında neler var neler.
Aynı anda 3 üflemeli çalgıyı (alto saksofon, tenor saksofon, manzello) çalmasıyla tanınan görme engelli caz müzisyeni Rahsaan Roland Kirk’ün 1975’de geçirdiği inmeyle sağ tarafı felç kalmıştır. Bu talihsiz olay her zamanki hızında performans sergilemesini kısıtlasa da, 1976’da Boogie-Woogie String Along for Real kaydını gerçekleştirmesinden kendisini alı koyamamıştır! Ayrıca konser vermeye de devam etmiştir, fakat eskisi gibi aynı anda 3 enstrümanı çalamamaktadır.
Medeski Martin & Wood grubunun klavyecisi John Medeski ise kariyerinin daha başlarındayken ağrılı tendinit sorunlarıyla uğraşmış. 17 yaşındayken, New England Konservatuarı’na başlamadan hemen önce, kollarında ciddi bir gerginlik ve ellerinde karıncalanma hissi olması şikayetiyle doktora başvurmuş. Doktor artriti (eklemde iltihaplanma ve sertlik) olduğunu söyleyip, bir miktar kortizon vermiş. Doktoru bu ilk ziyaretinden sonra arabasına bindiğinde, ölesiye korkmuş ve içinden “Dostum, işte bu! Bir daha asla klavye çalamayacağım!” diye düşünmüş.
Medeski’nin New England Konservatuarı’ndan okul arkadaşı gitarist Dave Fiuczynski de 1985’de tekrarlayan stres sendromundan kaynaklı benzer sorunlar yaşamış. “Günde 11 saat gam çalışırsam, gerçekten iyi olacağıma inanıyordum… Bundan 3 hafta sonra kollarımın üst kısmı gerçekten ağrımaya başladı… İnsanlar günde 12 saat bir enstrümanı çalmanın sadece fiziksel yönüne odaklanırlarsa, bu tarz problemlerle karşılaşırlar. Teknik birçok insan için önemlidir. Şu anda Berklee’de öğretmenlik yapıyorum ve kaç çocuğun hala amansız bir şekilde hızlı çalmak istediğini görünce şok oluyorum. Bu temelde, bir kariyer katili. Vücut bunun için inşa edilmemiş!” diyerek bedeninin sınırlarını zorlayan müzisyenleri uyarıyor.
Ünlü saksofoncu Michael Brecker ise bir gırtlak sorunu yüzünden 1973’te ameliyat olması gerekmiş. Balon gibi boynuna sarılı bir gazlı bezle çalmış bir süre. 80’lerin ortalarında ise EWI (üflemeli MIDI enstrümanı) çalarak biraz rahatlamış. Aynı sorundan müzdarip trompetçi Randy Sandke diyor ki: “Michael ve benim Indiana Üniversitesi’nde birlikte bir caz-rock grubumuz vardı ve bence bu ikimizin de bu duruma gelmesinin başlıca nedenlerinden biriydi. Sesi yükseltilmiş elektro gitar ve orgun yanında mikrofon kullanıyorduk, fakat ses sistemi biraz ilkeldi ve ikimiz de duyulmak için zorluyorduk.”
Paul Motian‘ın arşivinden edindiğim bu ilginç anıyı paylaşınca, bu cazcıların fedakarlıklarını daha iyi anlayacaksınız.
Paul Motian 1987’de gitarda Bill Frisell ve tenor saksofonda Joe Lovano’dan oluşan uzun soluklu üçlüsüyle yine bir Avrupa turnesine çıkar. Bu turu farklı kılan şeyse, ilk kez İstanbul’da bir caz festivalinde çalacak olmasıdır. Türkiye, Ermeni asıllı anne-babasının doğum yeri olduğu için, tur duraklarından birinin İstanbul olmasını memnuniyetle karşılamıştır.
27 Eylül Pazar günü Bilsak Caz Festivali’nde sahne alacaktır. Bir gün öncesinde güzel bir uyku çekmiştir. Konserin yapılacağı gün ise, önce Kapalı Çarşı’ya, oradan da İstanbul zillerinin üretim tesisine gitmeyi planlamaktadır. Türk ve Ermeni zil ustaları tarafından elle yapılan bu zillerden belki bir kaçını da ona hediye edeceklerini düşünmektedir.
Pazar sabahı öğrenir ki, hem Kapalı Çarşı, hem de zil üretim tesisi kapalıdır. Bu durumda Bill (Frisell), Joe (Lovano) ve Paul (Motian) caz festivali mihmandarıyla birlikte bir müzeye gider, sonrasında öğlen yemeği yiyip, sonra “sound-check” yaparlar. Ardından Paul Motian otele gidip, duşa girer. Fakat o sırada çok büyük bir talihsizlik yaşar ve küvette ayakları yerden kesilecek şekilde çok hızlı bir şekilde yere kapaklanır. Çok acı çekiyordur. Küvetten sürünerek çıkar, sonra uzanmak için yerde sürünerek yatağa gider. Bir yeri mi kırılmıştır?…
Bir an önce akşamki konser için hazır olmalıdır. Bir şekilde giyinmeyi başarır ve otel lobisine iner. Şoföre, Bill’e ve Joe’ya neler olduğunu anlatır ve akşama çalabileceğini düşündüğünü söyler ama emin de değildir. Doktora gitmeye vakit yoktur ve tatil günüdür. Paul o akşam iyi çalmak istiyordur, çünkü ailesinin doğduğu ülkededir. Zilleri çalmak için uzandığında çok acı hissetmektedir. Bazen 2 kaburga kemiği kırılan profesyonel futbolcuların o şekilde futbol oynadıklarını duyduğunu anımsar!… Bir şekilde konseri tamamlar ve insanlar ona daha sonra ulaşıp, bu konserin festivalin en iyi konserlerinden biri olduğunu söylerler.
O gece pek uyuyamamıştır. Ertesi sabah erkenden Avusturya’ya gitmek zorundadır. Bill, Joe ve mihmandarının yardımıyla havaalanına gider. Acı dayanılmazdır; uçuş çok zorlu geçer. Her hareket ettiğinde ve hatta hiç hareket etmediğinde bile canı yanıyordur. Uçak Münih’e iner ve oradan Avusturya’daki küçük bir kasabaya tren yolculuğu yaparlar. Oraya ulaştıklarında, Paul’u sonunda bir doktor muayene eder ve röntgen çektirtir. Sağ tarafındaki sekizinci kaburganın kırık olduğu ortaya çıkar. Doktor ağrı kesici yazar ve kaburgalarını sarmak için cırt cırtlı bandaj almasını söyler. Kaburgasının iyileşmesi yaklaşık 6 hafta sürecektir. Bu arada tura devam etmek zorundadır.
Daha gidilecek yollar ve çalınacak konserler vardır!