Akbank Caz Festivali

Dijital Müzik 3

Star Wars üçlemesi gibi yazdığım ve dijital müzik tarafında nasıl müzik dinlemeliyiz sorusuna yanıt vermeye çalıştığım yazı dizimin üçüncü bölümüne geldik. Hatırladığınız üzere bir önceki bölümde mobil olarak nasıl hifi kalitesinde müzik dinleyebiliriz sorusuna kafa yorduk ve biraz da eğlendik. Bugün ise üçlememizin son bölümünde, evde nasıl, hem nispeten uygun hem de hifi kalitesinde müzik dinleriz sorusuna cevap arayacağız ve konu itibariyle az sulu olacağım. İşte başlıyoruz:

Buradan sonra yazımı iki ayrı bölümde ele almayı düşünüyorum. Öncelikle hali hazırda evde bir sisteminizin var olduğunu düşünüp oradan yola çıkacağız. Sorasında ise hiçbir sisteminiz yok ve bir yerden başlamak istiyorsunuz oraya yelken açacağız.

Evimizdeki Sisteme Dijital Kabiliyet Kazandırmak

Evimizde bir amplifikatör, hoparlör, hali hazırda bir müzik sisteminiz var ve bu sisteme en makul nasıl dijital müzik kabiliyeti kazandırırım diye düşünüyorsanız cevaplayacağım. Burada biraz kavramları da açacağız. Benim ana bakış açım hem hifi tadında müzik dinleyelim hem de servet harcamayalım. Yoksa öyle reçeteler sunarım ki kafamda klavyeyi kırarsınız “bu ne, kendine gel” diye. Daha önceki yazımda DAC’lara hayli açıklık getirdiğimi düşünüyorum. Mobil cihazlarınız (tablet, telefon) ana hedef olmak üzere PC ve dizüstü bilgisayarlarınıza takabileceğiniz ufak USB Dongle DAC/AMP’leri ele almıştık. Bu cihazlar yoklukta size evlerinizde de hizmet edebilir, tabii biraz gel git yaparak uzaktan kumanda şansınız olmayarak idare eder. Ancak biraz daha ayağı yere basan ve masaüstü setup diye tabir ettiğimiz (desktop) sistemlere uygun cihazları ele alalım istiyorum.

Öncelikle “abisi ne gerek var, elektrikçiden 100 – 150 TL’ye alırım bir ucu 3.5” jak bir ucu RCA kablo, takarım tabletime veya telefonuma ya da PC’me, RCA uçları da amplifikatörüme takarım dinlerim müziğimi” diyor olabilirsiniz, evet bu bir seçenek tabii ki. Bu işin bir doğrusu yoktur, kişiyi tatmin edip etmemesi önemlidir. Biz hifi kalitesinde bir iş olsun istediğimiz için daha kaliteli müzik dinleme peşinde koşuyoruz. Bir zamanlar öyle bir laf vardı “kaseti teybe tıkaram dinlerim Tanita Tikaram”. Siz de öyle elinizde ne varsa takıp amplifikatöre dinlemekte serbestsiniz 150-200 tl bütçe ile. Fakat daha kaliteli bir dinleme olsun diyorsanız okumaya devam edin.

Gürültü Değeri Nedir?

Hifi için yapılmamış cihazlar da iş görüyorlar ancak bu cihazlar genel olarak her türlü işi yapsın diye tasarlandıkları için müzik tarafında yetersiz kalıyorlar. Hifi da cihazların elektriksel olarak nasıl beslendiğinden tutun da, tasarımında kullanılan elektronik bileşenlerin niteliğine kadar dikkat edilen birçok husus var. “Audio Grade” ses sınıfı diye adlandırabileceğimiz bu bileşenler bizlere çok düşük gürültü (ESR) değerleri sunarlar ve bu anlamda endüstriyel herhangi bir bileşenden farklıdırlar. Bu sayede olabilecek en temiz ve gürültüsüz müzik reprodüksiyonu için gerekli hammaddeyi de sağlamış olurlar. İşin bu kısmında da tonla saçmalık var tabii, onlara şimdilik hiç girme niyetinde değilim, ileride belki gireriz, bol bol kafayı kırarız. Dolayısıyla ses için tasarlanmış cihazlar da bazı tasarım noktaları olmazsa olmazdır. Zaten bu prensipler ile yapılmış cihazları sisteminize ekleyip müzik dinlemeye başladığınız zaman farkı hemen duyarsınız.

Örneğin elinizdeki dizüstü bilgisayardan Spotify dinliyorsunuz diyelim. Yukarıda bahsettiğim tarzda bir kablo ile dizüstü bilgisayarınızın kulaklık çıkışına ve oradan da amplifikatöre girdiniz. Aşina olduğunuz bir kaç müzik parçasını arka arkaya dinlediniz ve sonra diyelim ki satın aldığınız USB Dongle DAC/AMP’i dizüstü bilgisayarınızın USB çıkışına bağladınız ve aynı kablo ile yine amplifikatörünüze giriş yaptınız, aynı şarkıları dinlediniz. Böyle bir senaryoda bile bir anda hiç şahit olmadığınız bir kalite duyacaksınız, çünkü küçücük alet bile yukarıda bahsettiğim prensiplerle tasarlanmıştır ve koca bir tabletin tek başına yapamadığını yapacaktır. Denemesi keşke bedava diyebilseydim ama değil.

Özellikle PC ve dizüstü bilgisayar gibi cihazları direk bağladığınız zaman bunların tasarımından kaynaklı yüksek gürültü üretme özellikleri vardır. Bu gürültü dijital seste bozulmalara yol açar buna jitter (dalga bozulumu) diyoruz.

Bu kısımda ister istemez biraz teknik detaya gireceğim çünkü “adam taktı arkadaş, olmaz diyor, neden olmuyormuş kardeşim, anlat bilelim?” diye soruyorsanız bunun teknik olarak karşılığını size anlatmam lazım ki ayakları iddiadan öte ayakları yere bassın!

Jitter ve Saatleme

Ses teknolojilerinde jitter özellikle dijital ses aktarımında, veri paketlerinin zamanlama hatalarını ifade eder. Jitter, paketlerin ağ veya yerel kaynak üzerinden iletimi sırasında meydana gelen gecikme dalgalanmalarıdır. Dijital ses sistemleri, analog sinyalleri dijital veriye dönüştürerek işler. Bu dönüştürme sürecinde jitter, zamanlama hatalarına neden olabilir ve bu da sesin bozulmasına yol açar. Zamanlama hatası dediğimizde bunu gidermek için clocking yani saatleme diye tabir edeceğimiz bir kavram vardır. Dijital veride zamanlama hataları verinin bütünlüğünü bozar ve genellersek bunu yapan iki önemli faktör var:

  1. cihazımızın beslemesinden veri yollarına gelen istemediğimiz gürültüler sinyalin saflığını etkiler.
  2. ağ yolunda yaşanabilecek hatalar sinyali bozar.

Sıradan cihazlarda da bu hatalara karşı önlem alınır ancak dalga bozulmasının duyulabilir kısmına çok fazla kafa yormazlar. Bu bozulmaları herkes duymuştur ancak bunların bozulma olduğunu insanlar bilmezler. Ne zaman insanlar bunun bozulma olduğunu anlar? Dalga bozulması yani jitter’ın en düşük seviyelerde tutulduğu bir hifi sisteminde müzik dinlediği zaman şöyle soldan soldan bir aydınlanma geliverir.

Anlayacağınız, kulaklarınızın da bu uğurda biraz eğitilmeye ihtiyacı vardır. Standart bir dijital kaynaktan (cihazdan) müzik dinleyip “benim kulağıma çok batıyor bu dijital müzik çok keskin” dediğiniz şeylerin büyük bir kısmı dalga bozulması yüzünden dijital veri yeniden oluşturulurken orijinal veriye göre bozulma ihtiva etmesidir. Bir önceki yazımda elinizdeki bütün dijital elektronik cihazlarda DAC var demiştim, aynı cihazlarda dalga bozulma hatalarını düzeltmek için clock dediğimiz saat ve bununla ilgili devre kurguları vardır. Ancak bu saatleme işlemi ve kullanılan saatler veri kaybı yaşanmadan yapılabilsin diye basitçe tasarlanır, ucuz bileşenler seçilir ve sistemin tasarımına eklenir. Veri kaybı yaşanacak kadar bozuk bir sinyal gelirse o sinyal ister ses, ister görüntü olsun yeniden oluşturulamaz ve çıktı veri kaybından dolayı başarısız olur. Genel amaçlı üreticiler böyle bir bozulmanın yaşanmaması için tasarım yaparlar daha ötesi için değil. İşimizi görelim yeter mantığını güderler, haksız da sayılmazlar.

Bizim hifi’da istediğimiz ise sadece verinin yeniden oluşturulması değil verinin standart cihazlara göre çok daha düşük dalga bozulma değerlerine sahip olmasıdır. Genellikle 1 piko saniye (ps) veya daha düşük olmalıdır. Bu sayede daha temiz, doğal ve net ses sağlanmış olur. Mühendisler hifi cihazlarda bütün tasarımlarını buna göre yaparlar ve bu tasarımlarda kullandıkları, hifi için yeterli sayılabilecek seviyelerden başlayarak ultra düşük (sub-pikosaniyeye) değerleri sağlayabilen daha pahalı yaklaşımlara kadar birçok farklı tasarım ortaya koyabilirler. Hifi tarafındaki cihazlarda ürünün marka değerine ödediğiniz para hariç fiyatları bir anlamda “yeterli”den başlayıp “çok çok iyi dediğimiz” performans seviyeleri işte biraz da bu tasarımlar ile belirlenmiş oluyor.

Bölüm 1: Dijital Müzik Nedir?
Bölüm 2: DAC: Digital to Analog Converter ve Kulaklıklar

DAC’ların içinde gelen dijital veriyi saatlemek için saatleme devreleri kullanılır (PLL). Akıtıcı hifi cihazları (streamer) içerisinde de zamanlama hatalarını kaynak noktasında minimize eden saatler ve PLL devreleri kullanılır. Sadece bu devreler değil aynı zamanda dijital çıkış ve girişlerde sinyali gürültüden ayırmak için galvanik izolasyon teknikleri de uygulanabilir. Çeşitli yazılımlarla destekli entegreler veya FPGA entegreleri kullanarak daha gelişmiş ve markaya özel hata önleme teknikleri de kullanabilirler. Bütün bunların tek bir hedefi vardır, olabilecek en düşük gürültü ve dalga bozulma değerlerini yakalamak.

Elimizin altındaki standart elektronik dijital cihazların hiçbirinde tasarım noktasında bu hassasiyete önem vermedikleri ve “işini yapsın yeter” mantığıyla tasarladıkları için standart tablet, telefon, bilgisayar vb. gibi cihazları hem kaynak (streamer) hem çözücü (DAC) olarak kullanırsanız sonuç bol dalga bozulması içeren bir müzik sunumu olacaktır.

Bunu nasıl mı duyarız? Jitter, “dalga boyu bozulması” özellikle yüksek frekanslarda metalik ve yapay tonların duyulmasına neden olur ve müzik sizi kısa zamanda yorar. Müziğin doğal ve organik duyumunu ve müziğin akıcılığını bozar, rahatsız edici bir dinleme deneyimi yaratır. Bahsettiğim şey netlik ve yüksek detaydan kaynaklanan yorgunluk değildir. Dinleyici ne zaman bir müziksever olarak daha doğru ve iyi bir sunum duyar, işte o vakit geri dönüş zordur. Bereket var ki, bunun için servet harcamaya gerek yoktur, en azından başlangıç seviyesinde.

Hifi için tasarlanmış bir DAC cihazının içerisinde hifi sunumu için yeterli kalitede düşük dalga boyu bozulma değerlerini yakalayan PLL (Phase-Locked Loop) devresi bulunur. PLL, DAC’ların zamanlama sinyallerini stabilize ederek bozulma dalgasını azaltır ve daha dengeli bir saat sinyali sağlar. Bu, dijital ses sinyalinin doğru bir şekilde analoğa dönüştürülmesini ve yüksek kaliteli bir ses çıkışı elde edilmesini olanaklı kılar. Benzer bir işlem akıtıcı tarafında da yapılır. Verinin iletim protokolüne göre farklı metotlar uygulanabilir.

PC veya dizüstü bilgisayarı kaynak olarak kullanıyorsanız (tablet ve akıllı telefonlar pilli olduğu için biraz daha bu anlamda iyidir) mühendisler bu cihazlarda USB veri yollarını yeteri kadar temiz tasarlamazlar. Örneğin genelde güç kaynaklarından yüksek miktarda gürültü ana karta ulaşır veya ana kart üzerinde veri yolları paylaşımlı olabilir, bazı durumlarda her ikisi birleşip Voltron’u oluştururlar. Bu cihazlardaki güç kaynakları, gürültü filtreleme anlamında çok zayıftır. Bu da istenmeyen gürültünün kaynak cihaz üzerinden DAC cihazına taşınmasına yol açar. İdeal bir Hifi kurgusunda hem akıtıcı hem de DAC tarafında bu tarz gürültü kaynaklı veri bozulmalarının mümkün olduğu kadar önüne geçmeye çalışırız. Besleme de veri yolları da buna göre tasarlanır. Hatta kablolarımızı bile buna göre seçeriz ancak kablo başka bir yazının konusu. Evet, DAC üreticiniz bir PLL ile buna karşı önlem almıştır ama gelen sinyal ne kadar az bozulma içeriyorsa o kadar iyi performans alırsınız. Sinyalin çalma noktasında temizlenmesi kadar kaynaktan temiz akması da aynı derecede hatta belki daha çok önemlidir. Hifi camiasında bile dijital kaynaklara “ne olacak abi 1 ve 0 veri işte” diye bakanlar vardır maalesef.

Bu kadar teknik bilgiden sonra hala beyin loplarınız “yolla abi yolla, daha alırım ben” diyorsa devam edelim.

Bu nedenlerden ötürü standart elektronik cihazlarımız hifi’da genellikle yetersizdir. Akıtıcı olarak ve çalma noktası olarak bizi tatmin etmez. İkinci bölümde yazdığım o minicik USB Dongle DAC/AMP cihazlarında bile bütün bu hata ve bozulmalara karşın yeterli düzeyde önlem alınmıştır. Onun için küçücük bir cihazı takar takmaz “La noluyor? Ne güzel çalıyor bu” dedirtir insana. Kısacası elektronikte hifi cihazı tasarlamak genel elektronik tasarımdan başka bir disiplin konusudur.

Network Player/DAC (Ağ oynatıcı/DAC)

Evlerimizde hali hazırda bir amplifikatörünüz varsa ve arkasında analog girişleri mevcutsa (çoğunlukla bu bir RCA giriştir) sisteminize bir Network Player/DAC katarak sisteminize bu kabiliyeti kazandırabilirsiniz. Bu cihazlar streaming yani akıtıcı rolü ile dijital çözücü DAC rolünü aynı cihaz üzerinde birleştirirler. Son dönemde ülkemizde satılan en uygun fiyat etiketine sahip olup benim en çok beğendiğim, Wiim markasının ürettiği ürünlerdir. (Hemen bu aşamada not edeyim, ne şahsım ne de Dark Blue Notes olarak bu yazıda geçen markalarla herhangi bir ticari ilişkimiz bulunmamaktadır.)

Wiim Mini, Wiim Pro, Wiim Pro Plus ve Wiim Ultra: bunlar 5 bin TL – 22 bin TL fiyat aralığında etikete sahip ürünler grubu. Hepsi tablet, telefon gibi cihazlardan uygulama ile kontrol edilebiliyor ve size tüm dijital müzik akıtıcı (music streaming services) sistemlerini kullanmanıza olanak sağlıyor (Apple Müzik hariç). Ürün grubu içerisinde bunları hifi odaklı tasarımlar ile yapmakla kalmıyor size dengeleme (EQ) özelliklerinden tutun da daha birçok farklı özelliğe kadar seçenek sunuyor. Dâhili DAC’ları ile aynı cihaz üzerinde dijital müzik verisini analoğa çevirip amplifikatörünüze iletiyor. Wiim sadece bir örnek ve hifi başlangıç seviyesi için çok kabiliyetli cihazlar. İstenirse daha sonra bu cihazları sadece akıtıcı olarak kullanıp daha iyi bir harici DAC edinebilir ve müzik kalitesini daha üst seviyelere taşıyabilirsiniz. Bence ürün grubu içerisinde en iyi iki ürün Wiim Pro Plus ve Wiim Ultra.

Diyelim elinizde hem bir sisteminiz hem de sevdiğiniz bir DAC var ancak bu DAC’a PC üzerinden vb. veri yolluyorsunuz işte burada da yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı DAC’a gelecek sinyali kirlettiğiniz ve DAC üzerindeki PLL mekanizmasını sınırına kadar zorladığınız için böyle bir cihazı akıtıcı (streamer) olarak katabilirsiniz. Size sağlayacağı bir diğer önemli yetkinlik ise bahsettiğim iki üründe üreticinin size dijital oda düzeltme (DRC) kabiliyeti kazandırması.

Aslında işin bu tarafına hiç girmeyecektim ancak kısaca ses enerjisi odanız içerisinde hareket ederken -fizik kuralı gereği- yüzeyler ile etkileşime girer. Bu etkileşim ses frekanslarında bozulmalara, patlamalara veya frekansların çarpışmasından dolayı birbirini iptal etmesine yol açar. Bunun önüne fiziksel olarak geçmek çok zordur, pahalıdır, meşakkatlidir. Fiziksel düzeltme işin en zor ama en ideal noktasıdır. Birçoğumuzun bu ülkede bunu yapabilmek için fiziksel yer imkânı olmadığı veya eşlerden birinin arıza çıkarması nedeniyle sıradan ortak odalarda bu işlemleri yapamadığının altını çizeyim. Öyle örnekler oluyor ki akustik düzenlemeyi yapanlar odanın orta yerine duvar koyalım diyebiliyorlar.

Dijital müzik dinlemenin bir güzel tarafı da bu fiziksel düzenlemeyi, frekansları dijital olarak odaya göre üretip, dijital oda düzeltme ile bize sunmasıdır. Her sistem bunu yapamıyor buna özel sistem kurgusu gerekli ancak bu bahsettiğim marka kendi uygulaması içerisinde önce odanızı telefonunuzun mikrofonu ile dinliyor daha sonra sizin belirlediğiniz dinleme eğrileri ile sisteminizin cevabını dengeliyor. Dolayısıyla odanızın yarattığı sorunlardan da %90 oranında kurtulmuş oluyorsunuz. Ben bizzat denedim son derece başarılı yapıyor diyebilirim. Bu yazı biraz Wiim reklamı gibi oldu ama piyasada ki en uygun cihaz Wiim ve kişisel olarak fiyat/performans noktasında benim favorilerimden. Tam olarak bir derya deniz misali bu marka haricinde yüzlerce farklı marka ve model piyasada mevcut. 1000 avro’ya da 60 bin avro’ya da cihaz var.

Benim elimde hiçbir sistem yok hifi’a giriş olsun, uygun olsun diyorsanız, ortalama bu iş içinayırmanız gereken bütçe ile başlayayım. Bu bütçeyi cihazları sıfır aldığınızı var sayarak veriyorum, ikinci el vb. farklı olabilir.

Streaming Amplifier (Akıtıcı Amplifikatörler)

Bu ürünler bütünleşik üzerinde dijital müzik çalmak hatta analog kaynak girebileceğiniz tek noktada işi çözebileceğiniz cihazlardır. Bir hoparlör ve bir streaming amplifier satın alarak hifi tarafında yolculuğa başlayabilirsiniz. Yine burada size iki marka vereceğim:

Başlangıç olarak en iyi bu tarzda ürün Wiim Amp ve Wiim Amp Pro, Wiim serisi ortalama 21 bin TL gibi inanılması güç bir fiyattan başlıyor. Bir diğer marka da Bluesound PowerNod N330 ancak burada fiyat yaklaşık iki katına yani 42 bin TL seviyelerine çıkıyor. Bu iki üründe de tek cihaz üzerinde Streamer + DAC + Amplifikatör olmak üzere 3 işlevli bütünleşik bir çözüm sunuyor. Burada size ekstra masraf olacak bu cihazların güç çıkışlarına uygun ve sürebileceği bir set hoparlör daha almanız. Aynı zamanda bazı ürünler çeşitli analog ve dijital kaynakları da cihazda birleştirmeye olanak veriyor. Mesela HDMI ARC ile TV ünitenizi bağlayabiliyorsunuz (ARC, tek bir HDMI kablosu aracılığıyla sesi her iki yönde iletebilmenizi sağlar. Bu, TV’yi ses sistemine bağlarken ekstra ses kablosu kullanmanız gerekmediği anlamına gelir).

Optik veya Coax girişleri varsa (birinden biri mutlaka oluyor) CD çalar vb. gibi dijital bir kaynağı da cihaza bağlayabiliyorsunuz. Bazı cihazlarda pikap bağlamanıza olanak sağlayan phono katı da var veya phono katı üzerinde olan bir pikap da kullanabilirsiniz. Ayrıca bas sevenler için SUB Woofer ünitesi bağlamak amacıyla direk çıkış sunanlar mevcut. Size verdiğim her iki üründe de bu özellik mevcut. Hifi Adamlar diye bir YouTube kanalımız var orada üçüncü bölümümüzde Wiim Amp ve Cabasse MC170 hoparlörler (ikisinin fiyatı toplamda 1200 Avro) incelemesini yaptık, dileyen izleyebilir. Sizlerin kafasında oturması açısından da yardımcı olabilir.

Active Speakers (Aktif Hoparlörler)

Aktif hoparlörler, içerisine üretici tarafından bir amplifikatör yerleştirilmiş hoparlörlerdir. Farklı amaçlara hizmet eden aktif hoparlörler mevcut ancak benim burada tanıtmak istediğim türler, içerisinde tamamen bütünleşik DAC, Streamer katları olanlar. Phono katları, dijital girişleri ve analog girişleri ile amplifikatör, DAC, akıtıcı ve hoparlörlerin birleşimi olan bu yararlı cihazların en büyük artısı amplifikatör ve hoparlör arasında yakalamamız gereken uyumun üretici tarafından bize sağlanıyor olmasıdır. Anlayacağınız üretici bu uyumu en iyi şekilde sağlamak için bir tasarım yapar, bu sayede aldığınız ürün nokta atışı bir üründür. SUB çıkışları sayesinde Sub Woofer da bağlayabilirsiniz ki odanız büyükse oluşacak az bas sorununu da gidermenize yardımcı olur. Dezavantajı ise ses renginden sıkıldığınız zaman çok yapabileceğiniz bir şey yoktur ve ürünü elinizden çıkardığınız vakit elinizin altında hiç bir şey kalmaz. Başta bahsettiğim gibi tamamen bütünleşik bir çözümdür ancak alayım kafam rahat etsin diye düşünenlere de biçilmiş kaftandır. Burada örnek olarak vermek istediğim ürünler:

Triangle Aio Twin: Fono preamp (pikap ağlayabilme), Bluetooth® 5 APTX,  dijital optik, analog RCA ve USB girişleri ve bir Sub Woofer çıkışı içerir. Uygulama üzerinden akıtıcı servisleri kullanabilirsiniz. Fiyat olarak ortalama 40 bin TL gibi bir fiyatı var.

KEF LSX II LT: Bluetooth, HDMI-ARC, dijital optik, analog 3,5’ giriş ve USB girişleri ve bir Sub Woofer çıkışı içerir. Uygulama üzerinden akıtıcı servisleri kullanabilirsiniz. Aktif DSP sayesinde ön tanımlı dengeleme özellikleri ve Sub Woofer dengelemesi yapabilirsiniz. Fiyat Olarak yaklaşık 52 bin TL gibi bir fiyatı var.

Klipsch the Fives Heritage Series: Fono preamp (pikap bağlayabilme), Bluetooth® 5, HDMI-ARC, dijital optik, analog RCA ve USB girişleri ve bir Sub Woofer çıkışı içerir. Uygulama üzerinden akıtıcı servisleri kullanabilirsiniz. Aktif DSP sayesinde ön tanımlı dengeleme özellikleri ve Sub Woofer dengelemesi yapabilirsiniz. Fiyat Olarak yaklaşık 45 bin TL.

Kavramları Öğrenmek Neden Önemli?

Bütün bu verdiğim öneriler hifi’ya nereden ve uygun bütçe ile başlarım (50 bin TL) sorusuna cevap niteliğinde olan önerilerdir. Bu cihazların ikinci ellerini de bulabilirseniz ve satıcıya güvenirseniz alabilirsiniz, çok daha farklı cihazlar da bulabilir ve alabilirsiniz. Tavsiyem sadece cihazların marka modelleri değil kavramları yani aktif hoparlörler, akıtıcı amplifikatörler, akıtıcılar, ağ oynatıcıları gibi kavramları ve farklılıklarını öğrenirseniz arayışınızda size daha fazla yardımcı olacaktır.

Şimdilik bu kadar. İleriki yazılarımda daha farklı konulara değiniyor olacağım. Müzikle kalın!

Bölüm 1: Dijital Müzik Nedir?
Bölüm 2: DAC: Digital to Analog Converter ve Kulaklıklar
Analog mu Digital mi? Plak mı CD mi? Hangisi daha iyi?
Dijital Ses ve Hi-fi Sound Facebook Grubu
Hifi Adamlar

Erim Erdi

Erim Erdi, 1977 Ankara da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara da tamamladı. Daha sonra üniversite eğitimini Ankara Bilkent Üniversitesin de İşletme alanında tamamladı. Bilişim alanına merak duyduğu ve bu alanda çalışma arzusu nedeniyle San Diego da University of San Diego California da Microsoft Sistem Mühendisliği ve İş Geliştirme üzerine eğitim aldı ve University of Phoenix de Information Systems okudu. Yaklaşık 10 sene kadar ABD de San Diego şehrinde yaşadı ve bilişim üzerine çalıştı. Türkiye’ye döndükten sonra bilişim alanında çalışmalarına devam etti. Çeşitli alanlarda kendi ticari iştiraklerini kurdu ve yönetti. Bu iştiraklerden biri de Fil Audio adı altında dijital müzik çalarlar başta olmak üzere çeşitli hifi ekipmanları tasarlayan ve üreten bir girişimdir. Müzikle daima iç içe olmuştur, lise yıllarından beridir de bateri çalar, ABD ve Türkiye de çeşitli gruplar kurmuş ve sahne almıştır. Evli ve bir kız babasıdır.

Erim Erdi 'in 7 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Erim Erdi ait tüm yazıları gör

Avatar photo