Akbank Caz Festivali

Chet ile Konuşmalar 9

Chet!… Canım Chet!..

Ne çok yazmak istedim sana. Uzun zaman oldu, telafi etmek istiyorum bu durumu. Bu gece sana derinden zaman ayıracak, ruhuna büyük bir özlem ile dokunacağım.

Neredeyse on sekiz aydır görüşmüyoruz. Bu süreçte, her ihtiyaç duyduğumda, içimi sana ivedilikle bırakmak istedim. Kalemi defalarca elime aldım, kerelerce de geri bıraktım. Hesapsızca sınırsız yaşamak istediğim şu hayatta, tenim buruşma evresine geçmeden evvel, seninle ayrı kaldığımız on sekiz ayın bir değerlendirmesini yapacağım. Böylelikle teknik olmayan uçarı ve havai dünyamı bu mektup aracılığıyla bırakabileceğim. 

Güzel bir künefeci biliyorsan yiyelim mi?

Dünya dönüyor. Öyle de dönüyor, böyle de. Gel hadi, tatlı yiyelim tatlı konuşalım Chet. Güzel bir künefeci biliyorsan oraya gidelim. Gir koluma yürüyelim. Zirâ hava yeterince soğuk.

Umutlarım, yanıcı maddenin oksijen ile temas edip alevlenmesi misali yok olmadan ve hayallerim, suyun üstünde seyreden bir gemi gibi, denizin dibine batmadan evvel kucakladım yeni yılı. 

2024 yılında eğlendim, dans ettim, seviştim, güldüm, ağladım, kaburgalarımı kırdım, delirdim, aşık oldum, yükseldim, iyileştim, sevdim, sevildim, güzelleştim ve şahane bir yaş daha aldım Chet!… 

Kenny Barron Konserinden ( Fotoğraf: Burak Sülünbaz)

Hayata tutunma gücüm deli neferimden, motivasyonum ise hiç susturmadan dinlediğim müziklerden geliyor. Bazen o kadar içselleştiriyorum ki bu durumu, müzisyen ve şarkı hikayelerine olan merakım baskın çıkıyor. Sürekli okuyor ve araştırıyorum. Seni yıllardır terketmeyişim de bu yüzden. Kadim dostum olarak sana ulaşamadığımda, Miles Davis’e sığınmam, arada bir onun koynuna girmem de bu yüzden. Bu yıl ne çok Miles Davis makalesi yazmışım Chet. Gel yeniden yakınlaşalım. 2025 buna bir vesile olsun. 

Bir hikayesi olmalı insanın

Chet!… Canım, sende de oluyor mu? 

Daha çatalı elime alıp, ilk kez künefeye batırıp ağzıma atmak istediğimde, içindeki tuzsuz keçi peynirinin uzamasına tav oluyorum. Sonra tabaktaki künefeyi bitirene kadar, o uzamayı tadarak tecrübe edip, hallenmeye bayılıyorum. 

Ruh halime göre, anlık şekillenen müzik tercihlerimde de, künefenin içindeki peynirin uzama hazzını aratmayan, kronik mânâda ikonik yükselişler yaşıyorum. Müziğin içinde hissettiğim bu uzamaları, gece uykumuzda gördüğümüz rüyaların saatlerce sürmesi gibi derinden yaşıyorum. Oysa o rüyalar, maksimum yirmi saniyeyi geçmiyor. Bütün bu reel rakamlara bir matematikçi olarak, rasyonel seviyede hakîm ve sevdiğim bir parçayı dinlerken, kendimi saatlerce süren bir film senaryosunun içindeymiş  gibi hissediyorum. İşte o uzamada müzik hikâyeleri dimağıma düşüyor. 

Bunu ben bir nevi yastık sohbetine benzetiyorum. “Yastık sohbeti”, hikayeler ve sırlar barındıran, yatakta geçen zamanların uzamalarına vesile olan, güzel zamanlar silsilesine, benim taktığım bir tamlama. Seninle de ne çok hikaye biriktirdik. Her yastık sohbetinde, belirli aralıklarla bana teslim ettiğin sırların bende kaldı. Merak etme çiğ süt emmedim. Anamı dört ay emmişim ama helalinden beslenmişim. Bu gece yapacağımız yastık sohbetlerinde ise sana 2024 yılı müzik hikayelerimi anlatacağım.  

Rabih Abou Khalil (Fotoğraf: Burak Sülünbaz)

Bu yıl kaç konsere gittim bilmiyorum Chet. Güzel hikayeler birikti. Mart ayının ikinci haftası, Cemal Reşit Rey Konser Salonunda izlediğim, Rabih Abou Khalil’in, şarkıcı Elina Duni ile gerçekleştirdiği proje çok özeldi. Lübnanlı ünlü besteci ve ud sanatçısı Rabih Abou Khalil, Alman ve Fransız edebiyatından şiirleri bestelediği son projesini grubu ile CRR’de bir performans ile sergiledi. Vokalde, ECM Records şarkıcılarından, Arnavut asıllı, Elina Duni vardı. Gerçekten şahane bir konserdi. Abou Khalil’i sahnede üçüncü kez izledim. Her defasında ona, yeteneğine ve espri gücüne hayran kaldım. Doğal ve espritüel halleri bence, ona ait en önemli sahne özelliği. Uluslarası grubu ile devam projeleri yaratan sanatçı, davulda Birleşik Devletlerden Jarrod Cagwin ve kemanda da Polak Mateusz Smoczynski ile biz hayranlarını derinden mest ettiler.

Kuzey Afrika’dan çıkan, etnik caz ustalarına gerçekten hayranım Chet. Konudan konuya geçmek istemiyorum fakat, Afrikanın bağrından hangi müzisyen koptuysa, yüksek ilgi duyduğumu, otuzlu yaşlarımda fark ettim sanıyorum. Sana hiç yazamadım bunları. Kısmen de olsa belki Don Cherry’den bahsetmiş olabilirim hayatım. Muhtemelen bahsettim. Yeniden Abou Khalil ve Elina Duni’ye dönecek olursam, sırasıyla Rabih sekiz dile, Elina ise beş dile yetkin manâda hakimler ve o gece, bu yeteneklerini okkalı bir biçimde projeye yansıttılar.  

Konser sonrası Jacky Terrasson ile birlikte

Aklımda iz bırakan bir başka gtup, modern cazın 1990’lı yollardan günümüze uzanan ismi, aktif caz piyanistlerinden biri olan Jacky Terrasson liderliğindeki üçlüydü. Nisan ayının ortalarına doğru Cemal Reşit Rey konser salonunda sahne aldılar. İpeksi bir tekniği var Terrasson’un. Konser bana unutulmaz hisler yaşattı. Konser bittikten sonra, Terrasson’un yanında yer alan grup arkadaşları, kontrbasta Sylvain Romano ve davulda Lukmil Perez ile birlikte, Maçka Parkında bir barda oturduk. Sevgili arkadaşım Burak Sülünbaz, değerli büyüklerim Merih Akoğul ve eşi, canım öğrencim Bilge Anya, Terrasson ve triosu ile sohbet edip, bir şeyler içtik. Unutamayacağım bir tecrübeydi Chet. 

In Flames konserinden

Bu yıl beni etkileyen iki büyük konserden daha bahsetmek istiyorum sana bu gece. Biletlerini oğlum Bartu ile birlikte bir yıl öncesinden almıştık. Her iki konserde yakın aralıklarla oldu. İsveç’in bağrından çıkan gruplardan biri, gözümün bebeği “Opeth” idi. Bİr diğeri ise “In Flames”. 

Opeth, Stockholm’de kurulan bir progressive metal grubu, In Flames ise çok daha viking temalı; Göteborg’da kuruldu ve melodik death metal yapıyorlar Chet. Stockholm’lü Opeth’in gerçekten ne kadar kentli bir grup olduğuna, Göteborg’lu In Flames’in ise kırsal temalı olduğuna sahnede yakından şahit olmak bu yıl yaptığım en güzel hareketlerden biriydi. Her iki grubu da çok seviyorum. Opeth, Zorlu PSM’de iki gece boyunca sahne aldı. Her iki gecenin repertuarı da oldukça farklıydı. In Flames ise Küçük Çiftlik Park’ta sahnedeydi. Sevgili arkadaşım Barış Akpolat, DJ kabininde açılışı yaptı ve “Temor” isimli Yunan bir grup, In Flames öncesi performans sergilediler. In  Flames konserinde, 50 yaşımdan sonra “wall of death” yapma çılgınlığına erdim. Beni görmen gerekiyordu Chet. 

Opeth konserinden

Daha pek çok konser izledim. Yeni çıkan bir sürü albümü takip ettim. Bu yıl senin de beş albümün piyasaya sürüldü. Bunların hepsini içselleştirerek dinledim. Signature, In Perfect Harmony: The Lost Album, Round Midnight 79 (2024 Remastered Version), In Paris: The complete 1955-1956 Barclay Sessions ve son teklin But Not For Me (Live). 

Her yıl olduğu gibi 2024 yılında da, Spotify platformu, brövelerimizi dağıttı. En çok seni dinlemişim. Kadim dosta aidiyet işte böyle olur. Tidal’ı özlemiyor değilim. Özlüyorum. Ülkede aktif kullanılan platformların başında geldiği için yeni çıkan albümleri, takvimi ayarlayarak Spotify’dan takip ediyorum Chet!

Şimdilik içimi sana bu cümleler ile bıraktım canım dostum. Özledim. Yukarıda “kadim dosta aidiyet” dedim ya, senden iyi olmasın, ustam Bukowski bak ne diyor bu konu ile ilgili, mektubumu onun cümleleri ile bitireceğim. Seni artık ihmal etmeyeceğim, lütfen sende beni ihmal etme.

En kısa sürede görüşmek dileğiyle….

Mine’n

“…dostluğu artık hayatta olmayan ölümsüzlerde buldum. Ne bulduysam, kitaplarda, klasik müzikte buldum. Güç verdiler bana. Ama sihirli kitapların sayısı sınırlıydı, bir süre sonra tükendiler. Yıkılmaz kalem klasik müzikti.”
– Charles Bukowski

Ardından: 2024
Dark Blue Notes’da Mine Gürevin

Mine Gürevin

Yeme içme kültürüne düşkün bir matematikçi. Fermantasyon etkisinde müzik yazıları üretmeyi seviyor.

Mine Gürevin 'in 74 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Mine Gürevin ait tüm yazıları gör

Yorumlar kapatıldı.