Bildiğini Oku ve Hisset! Zoot Sims

Henüz küçük bir çocukken, Lester Young ve Ben Webster‘ın tarzından etkilenen Zoot Sims, oldukça eğlenceli bir saksofoncuydu. Caz dünyasının keskin zekalı ve espritüel müzisyenlerinden biri olduğu biliniyor. Ayrıca belirtmeliyim ki, Zoot’un çok fazla alkol tükettiği ve sarhoş bir şekilde sahne aldığı, ona ait bilinen önemli detaylardan biri.

Ben de Zoot Sims’i bu yazımda anekdotlar ile anmak istedim. Sims, caz müziğin önemli temsilcileri, büyük grup liderleri, eşlikçileri ve solistlerinden bazılarıyla birlikte çaldı. Aradan yıllar geçtikten sonra, kendisi de gruplara liderlik etti. Hiçbir zaman trendleri takip eden bir müzisyen olmadı. Benimsediği iki ilke vardı. Daima boyun eğmez bir dokunuşla çal, yani bildiğini oku ve bir de bir dizi tanıdık akor değişiminden derlenebilir sonsuz çeşitliliğe güven ve duyguyu hisset.

1925 yılında doğdu. Adını John Haley Sims koydular. Ailesi California’da yaşıyordu. Anne ve babası vodvil sanatçılarıydı. Ailenin en küçük çocuğu olarak büyüdü. Çok sevildi. Mutluydu. Ailesi tiyatroya gittiği günlerde, bazen yanlarında Zoot’u da götürürlerdi. Bazı günlerde de, evde Zoot’dan daha büyük çocuklar varsa, Zoot’u evdeki diğer çocuklara emanet ederlerdi. Sims evde kaldığı o günlerde, anne ve babasının arada bir tiyatroda kullandıkları klarnetini çalmaya başladı. Caz müziğe olan ilgisi, ağabeyinin Ben Webster ve Lester Young’ın yer aldığı kayıtları içeren plak koleksiyonunu keşfetmesi ile alevlendi. Çok yetenekli idi. Sadece dinlediği kayıtlar ile çok hızlı yol aldı. Genç bir delikanlı olduğunda ise Bobby Sherwood ve Ken Baker’ın büyük gruplarıyla birlikte sahne alıyordu.

Woody Herman and His Orchestra – 27 Aralık 1947. Four Brothers Sound.
Sololar: Zoot Sims (tenor), Serge Chaloff (bariton), Herbie Steward (tenor) ve Stan Getz (tenor).

Sims’in kendine özgü stili, 1940’lı yılların başında, Los Angeles’ın bereketli Central Avenue sahnesinde performans sergilemeye başladığında oluştu. Klarnetçi ve grup lideri Benny Goodman onu keşfetti ve hemen grubuna dahil etti. 1947 yılında Sims, saksofoncu arkadaşları Stan Getz, Herbie Steward ve Serge Chaloff ile birlikte Woody Herman‘ın ünlü Second Herd grubuna katıldı. Saksofonculardan oluşan dörtlü, kendileri için yazılmış bir Jimmy Giuffre bestesinden sonra Four Brothers adı ile tanındı. Burada devreye farklı bir şekilde girmeliyim. Bir taraftan TOOL dinliyorum ve evriliyorum, hiç alakasız, geçecek, biliyorum… lakin şöyle: yıllar geçer… Amerikan basınından birileri, Stan Getz ve Four Brothers ile ilgili yazı yazmak ister ve Zoot’a ulaşırlar. Zoot’a aynı klasik soruyu sorarlar: “Stan Getz nasıl bir müzisyendi?”

Esasen bu tarif edilemez çoğu müzisyen tarafından. Zoot ise hiç itiraz etmez. Anlatır ve arkasını dönüp gider. “Stan Getz, bir grup müzisyenidir!”

Derken zaman geçti ve bir müddet sonra Four Brothers grubundan Zoot ayrıldı. New York’a döndü. İstikrarsız bir serbest çalışma döneminden geçti. 1953 yılında, düzenli maaş sağlayan Stan Kenton grubuna katıldı. Kenton’ın sert bir tavrı vardı. Sahnede hiyerarşi oluşturmaya çalışıyordu. Zoot Sims ile anlaşamamaya başladılar. Bir turne dönüşünde, Pennsylvania otoyolunda kaza yaptıktan sonra, Sims Kenton’un grubundan ayrıldı. Bağımsız olarak nerede iş bulsa çalıyordu. O dönemde, New York Greenwich Village’de, büyük ve eski bir kulüp olan Half Note’ta sık sık çalmaya başladı.

Bir gece, ön masalarda oturan bir adam, Zoot’u hayran hayran izliyordu. Zoot kalibresi kaymış gibi, bir sağa, bir sola sallanıyor, ayakta duramıyordu. Hayranlıkla onu izleyen adam, Zoot’un sahnede aralıksız coşkuyla içtiğini de gözlemliyordu. Çalma stilinde swing ezgiler olduğu için, “ne yetenekli bir müzisyen, hem çalıyor, hem dans ediyor!” diye içinden geçiriyordu. Grubun performansı sona erdiğinde adam, Zoot’un yanına giderek “Bütün gece sizi izledim. Ne kadar çok içtiğinizi de gördüm. Ama bütün gece harika çaldınız ve dans ettiniz. Bunu nasıl başarıyorsun dostum?”

Zoot dili dolaşarak cevabı yapıştırdı: “Çok basit. Sarhoş çalışıyorum!”

Sonraki yıllarda California’ya yerleşti. Zaten orada büyümüştü. O dönem iş bulamamıştı, müziğini sahneleyemiyordu. Ev boyacısı olarak çalışmaya başladı. Bariton saksafoncu Gerry Mulligan, Zoot’u ünlü piyanosuz dörtlüsünü genişletmeye davet ettiğinde onu boyacılık işinden de kurtardı. Gerry ile çok iyi anlaşmaya başladılar. O yıllarda genç bir piyanist, Zoot ile bir konserde çaldığı için çok heyecanlıydı. Etrafındaki insanlara sanki Zoot ile daha önceden tanışıyormuş imajı yaratmaya çalışıyordu. Zoot’a insanların içinde sordu. “Peki, en son ne zaman birlikte çaldık? Zoot’un cevabı kısa ve netti. “Bu gece.”

1950’li yılların ortalarında ve sonlarına doğru, Mulligan’ın grubundaki başarısıyla yeniden canlanan Zoot, lider olarak birçok kayıt yayınlamaya başladı. Örneğin 1956 yılında 10 farklı kayıt yaptı. Dönemin pek çok ünlü ismi ile bir işbirlikçi oldu. 1957 yılında Zoot, eski bir arkadaşı olan tenorcu Al Cohn ile bir band kurdu. Birlikte, Zoot’un kariyerindeki belki de en başarılı ortaklığı oluşturdular. Uzun yıllar aynı grupta eş lider olarak çaldılar. Zoot ve Al bir gece, iki set arasında, birlikte çaldıkları bir kulübün arka sokağında duruyorlardı. Yanlarına bir evsiz geldi. “Bir içki alabilmek için sadece yetmiş beş sente daha ihtiyacım var, lütfen bana yardımcı olur musunuz? dedi. Zoot cömert bir adamdı. Elini cebine attı ve parayı ona verdi. Evsiz ara sokaktan uzaklaştıktan sonra, gecenin karanlığında, Zoot adamın peşinden koştu. Onu durdurdu. “Bir dakika bekle. Köşeyi dönüp bir kase çorba almayacağını nereden bileceğim? Paranı içkiye yatır ahbap, yoksa bozuşuruz!” dedi. İşte Zoot Sims böyle doğal bir adamdı.

Bir kaç yıl sonra Chet Baker ile Avrupa turnesine gitti. Chet Zoot’tan, dönem İtalya’sının en iyi caz sanatçılarından biri olan, faşist diktatör Benito Mussolini’nin oğlu Romano Mussolini ile tanışmasını istedi. Romano politikaya bulaşmamış, ailesinden uzakta yaşayan, babasından utanan bir müzisyendi. Chet, Zoot’a “Romano ile tanıştığında lütfen güzel şeyler söyle. Ailesinin siyasi hayatından utanıyor. O yüzden siyaset ile ilgili hiç cümle kurma.” dedi. Zoot ise sanki Chet ile bu konuşmayı yapmamış gibi, Romano’nun elini sıkarken, “Babanızın yaptıklarından dolayı üzgünüm.” dedi.

1980’li yılların başında, zayıflamış bir karaciğer, Sims’i içkiyi bırakmaya zorladı. İlk başta sağlığı düzeldi, ancak kısa süre sonra kanser olduğunu öğrendi. “Saksofon çalamazsam ne yapabilirim?” Bu soruyu ölmeden sadece birkaç ay önce bir röportajında, basçı Red Mitchell’e sordu. Zoot Sims, 1985’teki ölümüne kadar performans göstermeye devam etti. Çalma stilini her zaman canlı tutan swing ezgiler ile bağını hiç bitirmedi.

Caz dünyasında, sadece caz dünyasında da değil esasen, uzayı geniş tutarsak, müzik dünyasında unutulmaya yüz tutmuş o kadar çok müzisyen var ki… Her biri karakteristik özellikleri ve müzik kariyerlerindeki kısa ya da uzun başarıları ile anılmayı hakediyor.

Zoot da onlardan biri. Zekası ve sevencenliği ile…

Mine Gürevin

Yeme içme kültürüne düşkün bir matematikçi. Fermantasyon etkisinde müzik yazıları üretmeyi seviyor.

Mine Gürevin 'in 61 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Mine Gürevin ait tüm yazıları gör

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir