Balon Yanaklı Dizzy’nin Bükülen Trompeti
Bundan tam otuz yıl önce, 6 Ocak 1993 tarihinde Dizzy Gillespie bu dünyadan ayrıldı. Ünlü müzisyene dair, çocukluğundan itibaren yazılabilecek çok fazla anekdot var. Biyografik bir inceleme gibi değil de, bu yazımda, Dizzy’ye ait spesifik üç olaydan bahsetmek istiyorum. Matematikte bizler bu noktalara dönüm noktası diyoruz.
Dizzy’nin sizlere anlatacağım üç dönüm noktası, kronolojik olarak, caz müziğe kazandırdığı Latin ezgiler, bebop akımını Charlie Parker ile birlikte başlatması ve bükülmüş bir trompet ile markalaşması olacak.
Dizzy’nin o güzel karakterini anlayabilmemiz için, yazıma onun çok sevdiğim bir sözü ile başlamak istiyorum: “İyi bir trompetçinin sağlam kıç kaslarına ihtiyacı vardır. Yoksa altına kaçırabilir.“
Latin Cazın Vaftiz Babası
Yüzünün her iki yanındaki yanak torbalarını, trompetine üflerken balon gibi şişirebilen Dizzy Gillespie, henüz genç bir adamken, Cab Calloway ile birlikte çalışıyordu. Cab Calloway’ın orkestrasıyla, Harlem’deki Cotton Club’da sahneye çıkıyorlardı. Dizzy burada, Küba kökenli, Amerika’da yaşayan bir trompetçiyle tanıştı. Afro-Küba müziğini caz ile harmanlamayı öğrendi. Bu tekniği zamanla geliştirdi. Kısa bir süre sonra, “A Night in Tunisia” ve ‘Manteca’ gibi Latin esintili besteler yazdı. Böylelikle, Birleşik Devletlerde, Latin ezgilerini, caz müziğinin önemli bir parçası haline getiren müzisyenlerin başında gelen isim Dizzy Gillespie oldu.
Bebop Stilinin Öncüsü
1940’lı yılların başlarında Gillespie, afro-latin ezgileri müziğinin içinde kullanmanın dışında, cazın bir alt akımı olan, Bebop akımına da öncülük etti. Dizzy Gillespie, Charlie Parker ve Harlem’deki diğer bazı müzisyenler bu yeni müzik akımını henüz keşfediyorlardı. O dönem, müzik tarihine müzisyen grevi olarak geçen, “kayıt yasağı” yıllarına denk geliyordu. Tam tarih söylemem gerekirse, 1942 ve 1944 yılları arasına tekabül ediyordu. Bebop da, Charlie “Bird” Parker ve Dizzy Gillespie gerçekten tam bir öncü oldular. Bu arada Parker’ın lakabı “Bird”, Gillespie’ın lakabı da “Dizzy” idi. Dizzy ön adı değil, esasen ünlü trompetçinin lakabıydı. Bu lakap ona, esprili, dışa dönük ve konuşkan kişiliğinden dolayı verilmişti. Nihayet 1944 yılında müzisyen grevi olan “kayıt yasağı” bitti. Yeni bir tarz olan “bebop” plaklarda kaydedilmeye başlandı. Bebop’u plaklarda ilk kez duyan pek çok dinleyici şaşkın ve mutluydu. 1945 yılı ve sonraki bir kaç yılda, Dizzy’nin bebop besteleri, ‘Groovin’ High’, ‘Hot House’, ‘Salt Peanuts’ caz dünyasının sevilen standartlarından oldu.
İkinci Dünya savaşı henüz bitmişti. Gillespie sempatik kişiliği ve müzisyen kimliği ile ülkede en sevilen caz sanatçılarından biri haline gelmişti. Yıllarca çaldığı trompet sayesinde, geliştirdiği yüz kaslarının bir sonucu olan keseli yanaklarıyla kolayca tanınıyordu. Trompette inanılmaz bir virtüözdü. Dönem içinde yetişen diğer icracılardan daha hızlı ve daha yüksek çalıyordu. Lakabının hakkını veren, sahne kişiliği ve seyirciyle bağlantı kurma yeteneği ile o tam anlamıyla bir şovmendi.
Trompet Bükücü Gillespie
1953 yılında, hatta ilginçtir ki, ölüm tarihi ile aynı gün, 6 Ocak tarihinde, Dizzy’nin yanaklarından daha sükse yapan ve onunla markalaşan, bükük trompetinin hikayesi gelişti. Her şey bir tesadüften ibaretti. Gillespie karısının doğum gününde, Manhattan’daki Snookie’s’de sahne alıyordu. Karısının doğum günü pastasını kesmek için mola verdiği esnada, trompetini sehpanın üzerine bıraktı. Kulüp çok kalabalıktı. İki dansçı sahnede dans ediyorlardı. Derken dansçılar kazara sehpanın üzerine düştüler. Trompetin çanını taşıyan boru, yatayla 45 derece açı yapacak şekilde eğrildi. Gillespie hiç kızmadı, çok şakacıydı, pozitifti. Trompetini eline aldı ve çaldı. Çıkan sesi inanılmaz beğendi. Sesi beğendiğini yüksek sesle gece kulübünde bulunan dinleyicilere ifade etti. “Arka tarafta beni dinleyenler şimdi trompetimin sesini daha iyi duyacaksınız.” dedi. Üstelik zamanla, deforme olan eğri trompet ile, hatalı sesleri daha iyi duyduğunu ifade etti.
Bu olayın ardından, satın aldığı ve alacağı diğer trompetlerini, bir daha standart formda kullanmadı. Her yeni aldığı trompeti özel olarak yaptırdı. Özellikle çalıştığı bir üretici vardı. Martin Band Instrument Company ile çalışıyordu. Bir kağıda istediği tasarımı çizdi. Çizimde trompet çanını taşıyan boruyu 45 derece bükülmüş bir şekilde çizerek kendi standardını oluşturmuştu. Artık bu dizayn “Dizzy”ye ait marka değeri taşıyan bir trompetti.
Gillespie vefat ettikten sonra, Martin Band Instrument Company, Dizzy’nin ailesinin izniyle, deforme olan ilk trompetini, Nisan 1995’te New York City’deki Christie’s de müzayedeye çıkardı. Dizzy’nin trompeti, Coleman Hawkins, Jimi Hendrix ve Elvis Presley gibi diğer ünlü müzisyenler tarafından kullanılan diğer enstrümanlarla birlikte açık artırmaya sunuldu. Ayrıca bu trompet, müzayede programının resmi kapak afişi olarak kullanıldı. Trompet Manhattan’daki ünlü inşaatçı Jeffery Brown’a 63.000 $ ‘a satıldı. Bu kazanç kanser rahatsızlığı ile mücadele eden, caz müzisyenlerinin sağlık fonuna gönderildi.
Dizzy Gillespie’nin tarzı benzersizdi. Caz müziğine bıraktığı iz ve etkileri hâlâ yaşıyor. Dizzy, sayısız müzisyen ve dinleyicinin caza bakış açısını değiştirdi. Kendine has tarzı, markalaşan trompeti, besteleri, keseli balon yanakları ve müziği ile sonsuza dek yaşayacak bir efsane haline gelmiştir.
Yazımın girişinde de söylediğim gibi Dizzy’ye ait anlatılacak o kadar çok hikaye var ki, vakit buldukça siz Dark Blue Notes okuyucuları için kaleme alacağım bu anekdotları.
Şimdi müsaadenizle, Dizzy Gillespie’ı anmak için, Odyssey 1945-1952 plağımı çalmalıyım.
Seni seviyorum eğlenceli adam!