Avangart Şöleni
Ahmet Uluğ, Mehmet Uluğ ve Cem Yegül’ün, tutkuyla sevdikleri müziği, yaşadıkları şehirde canlı olarak dinleme arzusuyla kurdukları Pozitif ile Akbank’ın işbirliğine girip Akbank Caz Festivali’nin birincisini düzenlemelerinden bu yana 34 yıl geçti. Caz etkisinde geçen sonbaharlar, bizden ve dünyadan modern cazın usta isimlerini şehrin müzikseverlerinin huzuruna çıkarmakla kalmadı, ülkemizde caz kültürünün oluşmasına muazzam katkı sağladı.
… ve İstanbul 34. kez caz etkisinde geçecek iki haftaya hazırlanıyor.
Başlangıçta Avangart Vardı
34. Akbank Caz Festivali programı, daha önce de dile getirdiğim üzere, ana akım cazla avangardın, bildiğimiz cazla yeni nesil cazın arasında tesis ettiği denge ile cazseverleri mest edecek nitelikte. Eklektik karakterdeki bu programın, ana akım cazın dışına da çıkarak serbest cazdan, serbest doğaçlamaya ve spiritüel yaklaşıma kadar farklı renkler taşıyan ve Afrika kökleriyle birlikte siyahi müziğin tamamını kucaklayan sanatçıları dahil etmiş olması benim gibi müzikte avangart tavrı sevenleri ziyadesiyle mutlu edeceğe benziyor.
Serbest cazdan, serbest doğaçlamaya ve spiritüel yaklaşıma kadar farklı renkler taşıyan ve siyahi müziğin tamamını kucaklayan sanatçıları dahil etmiş olması cazseverleri ziyadesiyle mutlu edeceğe benziyor.
Bu yıl sahne alacak avangart sanatçılara bakınca, gayrı ihtiyari olarak Akbank Caz Festivali’nin ilk yılını hatırladım. Yaşı yetenler şöyle bir 34 yıl öncesine gitsin, internetin olmadığı bu yıllarda Türkiye’de bir avuç insan caz dinliyordu, ülkede çok az müzisyen caz yapıyordu ve istisna sayılabilecek birkaçını bir kenara bırakırsak yerli ya da yabancı çok az sanatçı için sahne imkanı vardı.
İşte Akbank ve Pozitif, caz ve doğaçlama müzik açısından bu denli çorak bir ülkede 1991’de festival düzenlemeye başlamış, beş konserin birinde seyirci efsanevi caz davulcusu Max Roach ile tanışmış ikisinde ise sadece ülkemizde değil aslında dünyanın geri kalanında da ancak azınlığın tanıdığı ve takdir ettiği iki avangart grup sahne almıştı: Ahmed Abdullah & the Solomonic Sextet ve Art Ensemble of Chicago.
Müthiş, değil mi?
Şık Bir Selam
Size ilk festivali hatırlatmamın sebebi şu: 34. Akbank Caz Festivali, Kahil El’Zabar Ethnic Heritage Ensemble, Isaiah Collier & The Chosen Few ve Tomas Fujiwara 7 Poets Trio olmak üzere, avangart caz konserleri ile yıllar öncesine, festivalin ilk yıllardaki ödünsüz müzik sunma tavrına şık bir selam gönderiyor.
Festival komitesinin şöyle bir amacı da var mıydı bilmiyorum ama ister istemez bu seçimleriyle rahmetli Mehmet Uluğ‘a, Ahmet Uluğ‘a, dönemin Akbank genel müdürü Hamit Belli‘ye ve iki tarafın bir araya gelmesine aracı olan rahmetli Erol Pekcan‘a da saygılarını sunduklarını keşfetmek ya da zannetmek beni mutlu ediyor.
Daha da ilginci, 1991 ile 2024 arasında bir başka benzeşme daha var.
Kahil El’Zabar Ethnic Heritage Ensemble
1991’de sahneye çıkan Art Ensemble of Chicago, Chicago’da 1960’ların ortasında filizlenen AACM akımının en önemli gruplarından biriydi. Bu yıl 10 Ekim’de Akbank Sanat sahnesine çıkacak olan Kahil El’Zabar, aynı şekilde AACM’in, “Büyük Siyah Müziği: Geçmişten Geleceğe” (Great Black Music: Ancient to the Future) mottosuna azami ölçüde sadık bir müzisyen.
Genç yaşında AACM kolektifinin başkanlığını da yapmış olan spiritüel cazın efsanevi müzisyeni, vurmalılar ustası Kahil El’Zabar, 50. yılını kutlayan grubu Ethnic Heritage Ensemble ile geliyor. Geçmişinde Chicago ekolünün korkusuz isimlerinin birçoğunun üyesi olduğu grubun mevcut üyeleri -trompette Corey Wilkes, bariton saksofonda Alex Harding ve çelloda Ishmael Ali olmak üzere- heyecan verici isimler.
Bu yıl yayınlanan albümde olduğu gibi caz klasiklerini de yorumlayacaklar mı, yoksa Pan-Afrikan özgün bestelerini mi çalacaklar bilinmez ancak kendinizi, Afrika’nın kadim müzikal ve ruhani köklerini sentezleyerek bugünün ve yarının müziğinin organik bir bileşeni haline sokan muazzam caz geleneğinin önemli müzisyenleriyle birlikte yükselmeye hazırlayın derim. Sahne kostümlerinin bizzat El’Zabar tarafından tasarlandığını da not edeyim.
Isaiah Collier & The Chosen Few
34. Akbank Caz Festivali programıyla birinci festival arasında bir benzeşme daha var. 1991’de sahneye çıkan Ahmed Abdullah & the Solomonic Sextet ile 2 Ekim’de Babylon’da sahne alacak Isaiah Collier & The Chosen Few, birçok açıdan benzer tavra ve yaklaşıma sahip.
Her iki lider de AACM’in yaklaşımını benimsiyor ve cazla sınırlı kalmayıp siyahilerin müzikal geleneğini topyekün sahipleniyorlar. Her ikisinin de müziği serbest cazdan olduğu kadar bop stilininden ve de Sun Ra’nın kozmik müziğinden izler taşıyor.
Isaiah Collier, 2016’da 18 yaşına henüz adım atmışken AACM’in koca adamı, büyük alto saksofoncu Khabeer Ernest Dawkins tarafından müzik dünyasına sunulduğundan bu yana muazzam bir varlık gösteriyor, cazı ‘ataların mesajı’ olarak tanımlıyor ve tutku dolu saksofon çalışında Büyük Siyah Müziği nehrinin ruhani ve serbest caz kollarını birleştiriyor.
Stilinde, Pharoah Sanders ya da Albert Ayler gibi büyük nefese sahip saksofoncuların mirasını gururla taşıyor. Ama bana sorarsanız Collier, en çok da John Coltrane müziğinin özünde yatan ‘tanımlı tüm sınırların dışına çıkma’ arzusunu diri tutuyor. Ortaya koydukları, konserleri, albümleri, hedefini gerçekleştirmeye uzak olmadığını kanıtlıyor. Collier, bu kadarla da kalmıyor, müziğine elektroniği ve pedalları da dahil edip modern bir sound ile çalıyor, onları doğaçlamanın birer enstrumanı olarak kullanıyor. (Kara İmparator’u daha yakından tanımak isteyenleri şuraya yönlendireyim.)
Haksızlık etmek istemem, Art Ensemble of Chicago ve Ethnic Heritage Ensemble kendilerine özgü bir müzikal miras oluşturmuş gruplar. Keza Ahmed Abdullah & the Solomonic Sextet ve Isaiah Collier & The Chosen Few arasındaki benzeşmeler bir noktadan sonra kategorik. Anılan tüm sanatçılar ve gruplar siyahi geleneği sahiplenmiş olsalar da yüzlerini geleceğe çevirmiş şekilde kendi müziklerini yapıyorlar.
Tomas Fujiwara 7 Poets Trio
Festivalin avangart başlığı altında yer alan üçüncü konser ise, diğer ikisinde arşı aleme çıkan Pan Afrikan anlayışın bir hayli dışında olsa da en az onlar kadar heyecan verici bir grup: Tomas Fujiwara 7 Poets Trio!
Eş liderliğini yaptığı Thumbscrew ve lideri olduğu The Hook Up ve Triple Double gruplarıyla olduğu gibi, Taylor Ho Bynum, Mary Halvorson, Brandon Seabrook, Ralph Alessi, Gerald Cleaver, Anthony Braxton, Matana Roberts gibi serbest caz ve serbest doğaçlamanın usta müzisyenleriyle yaptığı çalışmalarla on yılı aşkın bir süredir New York avangart aleminin demirbaşlarından biri haline gelen besteci ve davulcu Tomas Fujiwara, çelloda Tomeka Reid ve vibrafonda Patricia Brennan‘dan oluşan grubu 7 Poets Trio ile 3 Ekim’de Akbank Sanat sahnesinde olacak.
Üçlünün bir araya gelmesinde John Zorn’un kilit rol oynadığını da ekleyelim. Grubun adını taşıyan ilk albüm 2019’da, ikincisi Pith ise 2023’de yayınlanmıştı.
Grubun müziğine ve Fujiwara’nın besteciliğine maceraperest demek kafi gelmeyecektir. Fujiwara’nın besteleri öylesine detaylı ve sıradışı ki müzisyenlerin ya da topyekün üçlünün nerede serbest doğaçlamaya kaydığını, nerede yazıyı takip ettiğini anlayabilmek -neredeyse- mümkün değil. Bu muğlaklık aslını sorarsanız müziklerinin sınıflandırılması için de geçerli, çaldıkları tipik bir serbest caz değil, klasik müzik, ambient gibi farklı türler ve zaman zaman geleneksel caz akışa giriyor, çıkıyor.
Özgürlüğün keyfini sürüyorken, hatta ahenksizleştiklerinde dahi oda orkestrası kadar da disipinli olduklarını düşünmeden edemiyorsunuz. Diğerini dinlemeyi ve özgürce konuşmayı performans boyunca sürdürebiliyor olmaları müziğin akıcılığını sağlıyor, eşsiz bireysel yetenekleri ile müziğin yönünü değiştirebiliyorlar. Dinleyiciden bekledikleri yegane şey ise kendilerini akışa bırakmaları ve anın hazzını almaya çalışmaları.
Özgürlük güzeldir
Cazın öldüğünü, eskidiğini, modasının geçtiğini, söyleyecek sözü kalmadığını söyleyenlere kulak asmayın. Başlangıçtan bu yana kendi içinden çıkardığı tüm akımlar yaşıyor, bazen otantik halleriyle ancak çoğunlukla başkalarıyla iç içe geçmiş durumda. 1950’lerin sonunda müzik dünyasını paralize eden serbest caz ya da onun ardılları olan serbest doğaçlama ve avangart caz geçmişte olduğundan daha gür bir sesle çalınmaya ve dinlenmeye devam ediyor.
Caz “kendini yeniden ve yeniden icat ediyor.”
34. Akbank Caz Festivali günümüz avangardının en önemli temsilcilerinden bazılarını sahnesinde ağırlıyor. Bir avuç mu, bir salon dolusu mu bilemem ama cazda özgürlüğü önemseyen seyirciyi, özgürlüklerini sonuna kadar kullanan sanatçılarla bir araya getiriyor.
Bize de Bravo! demek düşüyor.
■