Ankara Caz Orkestrası’na Kavuşuyor
Yılın başında özel bir iş için İstanbul’a gitmem gerekmişti. Emekli olmanın güzel bir yanı da, hiçbir işi telaşla yapmak zorunda olmamaktır ya, yolculuğu yataklı trenle yaptım. Her ne kadar, yolun sonunda Haydarpaşa’yı görememiş olsam da, pandeminin ikiye ayırdığı yaşamlarımızın ikinci bölümünde Dersaadet’e ayak basmak güzeldi. Ankara’nın telaşsızlığından, pandeminin yalnızlığından sonra İstanbul’un telaşına ayak uydurmak zor oldu; akşama doğru, işimi o gün bitiremeyeceğimi anladığımda sevgili dostum Burak Sülünbaz’ı aradım. Müzik sohbeti başlayınca bitmez; henüz o zaman adı konulmamış olsa da Dark Blue Notes üzerine ilk defa o gün ciddi ciddi konuşmuştuk. Detaylarda boğulmaya başladığımız bir anda Burak gece bir konsere gideceğini söyledi. Pratiktir, bir telefonla bana da davetiye ayarladı.
O gece Türkiye’nin en iyi kadın vokalistlerinden Selen Beytekin’i, CRR Caz Orkestrası ile birlikte dinledik. Salon zaten iyi bir akustiğe sahiptir; şef Nail Yavuzoğlu‘nun yönetimindeki büyük orkestranın haşmetli sound’u ile Beytekin’in mahir vokali öylesine eksiksiz bir uyum gösteriyordu ki, etkilenmemek mümkün değildi.
Ertesi gece dönüş yolculuğu boyunca Türkiye’nin başkentinin neden bir caz orkestrasına sahip olmadığını, Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetiminin el değiştirmesi sonrasında değişmeye başladığını hissettiğimiz kültürel iklimin nasıl olur hala böyle bir orkestranın oluşumuna vesile olamadığını sorguladım.
Meğer o gece ben istihareye yatmışım. Şehir zaten bunun hazırlığı içindeymiş.
Sayın Mansur Yavaş’ın himayesinde Ankara Büyükşehir Belediyesi Caz Orkestrası kuruldu. Şef Nail Yavuzoğlu yönetiminde çalışmalarına başladı!
Bu cümleyi kalın harflerle yazmam gerekiyor: Sayın Mansur Yavaş’ın himayesinde, ABB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Hacı Ali Bozkurt’un desteği ile; şefliğini, müzik direktörlüğünü ve aranjörlüğünü Nail Yavuzoğlu’nun, sanat yönetmenliğini bas bariton Burak Bilgili ve korno sanatçısı Ozan Göktan’ın yapacağı Ankara Büyükşehir Belediyesi Caz Orkestrası kurulmuş ve çalışmalarına başlamış!
Geçen hafta bu duyumu alır almaz derhal Nail hocamızı aradım. Her zamanki beyefendi uslübüyla, mütevazı kimliğiyle ve nezaketiyle, beni tarifsiz heyecanlandıran bu oluşumu anlatmaya başladı.
Müzisyen ve araştırmacı Canan Aykent’in “Ulus’tan Çankaya’ya Alışılmadık Sesler: Ankara’nın Caz Serüveni” makalesinde detaylarını aktardığı üzere Başkent’in kültür tarihi içinde caz her zaman önemli bir rol oynamış. Yavuzoğlu ile ABB Caz Orkestrası’nın kurulmasının, cazın daha geniş kitleye eriştirilmesinde Ankara Caz Festivali’nin düzenlenmeye başlamasından sonraki en önemli adımlardan biri olduğunda hemfikirdik.
Konserlerin Cermodern'de yapılması ve her ay için 1 konser düzenlenmesi planlanıyor.
Nail Yavuzoğlu’nun müzik adına neler yaptığını ve müzisyen kimliğini ortaya koyabilmek adına ardı ardına sorular sormaya başladım.
“Caz yaşamın içindeki birçok duyguya ev sahipliği yapar. Neşe, huzur, umut, aşk, hüzün, öfke cazın içinde her an yaşar. Bazen müziğin elle tutulamayan yaramaz çocuğudur caz.”
Cazın bir insanın ve kitlelerin yaşamına nasıl nüfuz ettiğini ve neleri değiştirdiğini sorduğumda konuşmaya böyle başladı ve anlattıkları uzun süredir cazın ne olduğu ile ilgili duyduğum en tatminkar ve ikna edici cümlelerdi:
“Müzisyeni özgürlüğe doğru, dinleyeni cesarete doğru iter. Dinlenir, birlikte söylenir, onunla dans edilir. Sohbet ederken bile dinlenebilir, büyük mekanlara ihtiyaç duymaz, her gece bir mekanda caz dinleyebilirsiniz, her çalan farklı çalar hatta her çaldığında da farklı çalar, müzisyeni aşkla çalar, onunla yaşar, ömrünün sonuna kadar daha iyi çalabilmek için çalışır, zevkini alan bu müziği çalmayı ve dinlemeyi bırakamaz adeta bir virüs gibi beyne yerleşir.”
...zevkini alan bu müziği çalmayı ve dinlemeyi bırakamaz adeta bir virüs gibi beyne yerleşir.
Ya bir müzisyen nasıl caz yoluna girer?
“Bilinmelidir klasik armoni dışında kendine özgü armonik sistemi en fazla gelişmiş müziktir. Enstrümanları için sonunda caz çalma ile bitecek bir metodu yoktur. Önce klasik müzik temelli metotlar çalışılır, enstrümanda ileri bir seviyeye gelindiğinde sonucu bilinmeden bir yola girilir. “
Haklıydı. Caz öğretilmiyor ancak öğrenilebiliyor. Miles Davis’in dediği gibi, bir müzisyenin önce her şeyi öğrenmesi ve sonra öğrendiklerini unutup damıttıklarını, içinden nasıl geliyorsa öylece çalmaya başlaması gerekiyor. Cazın en temel unsurlarından olan doğaçlama, ancak ve ancak bir müzisyenin enstrumanı üstündeki yetkinliğini üst düzeye taşımasıyla ortaya çıkabiliyor.
“Caz bir dildir. Bu dilin cümleleri, her icracı tarafından farklı şekillerde kullanılır ve herkes kendi cümlesini ve tınısını bu dile ilave etmeye çalışır. Barok dönemin sonunda unutulan doğaçlama caz ile tekrar müziğin içine girmiştir. Caz denilince doğaçlama akla gelir ve müziğin ve müzisyenin en üst noktasıdır doğaçlama; inanılmaz bir çalışma ve tecrübe gerektirir, müzisyenin kimliğini belirler. Kimi teorik bir bakışla çalar; kimisi, içinden geldiği gibi; kimse doğrusu şudur diyemez, buna dinleyenin kalbi karar verir. Her ne şekilde olursa olsun teori her basılan sesin hesabını sorar çünkü kulağın yönlendirmesiyle doğadan gelmiştir.”
Peki ya cazın diğer müzik türleriyle ilişkisi?
“Günümüzde caz müziği ile sentezlenen farklı coğrafyaların özgün müzikleri, bu sayede kendilerini oldukça geniş bir kitleye dinletebilmektedir. Aynı zamanda bir müzik elçisidir caz.”
Yeri geldi; müzik ve caz üzerine böylesine olgun ve yetkin tarifler sunan bir müzik insanını tanıtmaya çalışayım.
Yavuzoğlu davulcu amcasının orkestra hikâyeleri ile büyümüş. Caz kelimesini ilk defa ondan işitmiş. Devir, düğün salonlarında çalan orkestraların bile caz orkestrası olarak tanındığı zamanlar. Eline geçen her müziği dinlemeye ve müziğin dinamiklerini anlamaya vakfetmiş kendisini. 15 yaşında bas gitar ve elektrikli piyano çalmaya başlamış. O zamanlar Avrupa’da ve Türkiye’de çok popüler olan James Last ve Paul Mauriat Orkestraları’nı keşfetmiş; kalabalık orkestralardaki enstrumanların bir arada ürettiği enstrumantal müzik onu cazın efsanelerine yöneltmiş: “Sonrasında ise, piyanistlerden Bill Evans, Oscar Peterson; gitaristlerden Joe Pass, Barney Kessel; orkestralardan Duke Ellington, Count Basie başucumda sürekli çalardı.“
Konservatuvarda flüt öğrencisi iken üst dönemden klarinet öğrencisi Kamil Özler’le yakın arkadaş olmuşlar ve Özler, Yavuzoğlu’na yol gösterici olmuş ve birlikte çeşitli orkestralarda çalmaya başlamışlar ve böylelikle caz, bir daha ayrılmamak üzere, hayatının merkezindeki konumuna yerleşmiş.
1984’de mezun olmasının ardından İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda eğitmen olarak göreve başlamış, yetişme döneminde tecrübe ettiği, müzikle ilgili Türkçe kaynak eksikliğini gidermek için arka arkaya müzik teorisi ile ilgili kitaplar hazırlamaya başlamış. Bugün 16’ı basılmış 20 kitabı var Nail Yavuzoğlu’nun: “Bunlardan biri de 1990 yılında hazırladığım Caz Müziğinde Akor Dizileri kitabımdı. 1993 yılında basıldı ve hala 2 senede bir basılıyor. Bugün tanıdığım her caz müzisyeninin hayatına bir şekilde dokunduğunu görüyorum.“
Caz kadar öğrenmeye gelişmeye açık bir müzikle yaşadığım için çok mutluyum. Her günümü hayatımın ilk günüymüş heyecanıyla yaşıyorum.
İlk caz ve oda müziği orkestrasını Bakırköy Belediyesi’ne bağlı olarak İspirtohane Kültür Merkezi’nde 2001 yılında kurmuş.
Sonrasında da 2006 yılında kurulan CRR Caz Orkestrası’nın şefi olmuş ve orkestra hâlen onun yönetiminde seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Bestelerinin çalındığı ve kendisinin de bas çaldığı Modal Jazz Quartet ve Bass & Bone gruplarıyla aktif müzik yaşamını sürdürüyor.
Etkileyici, değil mi?
Nail Yavuzoğlu 45 yıldır her gün asgari 4-5 saat enstruman çalışıyor; her gün yeni bir şeyler öğrenmeye, öğrendiklerini öğrencileriyle paylaşmaya devam ediyor: “Caz kadar öğrenmeye gelişmeye açık bir müzikle yaşadığım için çok mutluyum. Her günümü hayatımın ilk günüymüş heyecanıyla yaşıyorum.“
Peki, Ankara Büyükşehir Belediyesi Caz Orkestrası kurulması süreci nasıl başladı?
“CRR Caz Orkestramızın mali işlerinde bize yardımcı olan ve orkestramızı, yazdığım düzenlediğim müzikleri yakından takip eden, korno sanatçısı Ozan Göktan ve opera sanatçısı, bas bariton Burak Bilgili ile birlikte, benim sanat yönetmenliğini, şefliğini ve aranjörlüğünü üstlendiğim bir projeyi Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne sundular. Sayın Mansur Yavaş’ın desteğiyle kabul edildi ve bu projeyi uygulamaya geçirdik.”
Projenin hedefi; orkestranın, Ankara'da caza gönül veren müzisyenlerin hayalini kurdukları şekilde, bir ekol ve okul haline gelmesi, ulusal ve uluslararası enstrüman ustalarını, kompozitörleri, vokalistleri seçkin Ankara seyircisiyle buluşturmak.
Yavuzoğlu bu noktada kısa bir sessizlik yaşıyor. Başkent’in kültürel iklimini zenginleştireceğinin farkında olan ve yaşamını caza vakfetmiş bir insanın haklı sevincini hissediyorum onun bu duraklamasında.
“Projenin hedefi; orkestranın, Ankara’da caza gönül veren müzisyenlerin hayalini kurdukları şekilde, bir ekol ve okul haline gelmesi, ulusal ve uluslararası enstrüman ustalarını, kompozitörleri, vokalistleri seçkin Ankara seyircisiyle buluşturmak.”
Bunun anlamı şu ki, Ankara, askeri oluşumlar dışında en geniş kadroya sahip ve düzenli olarak sahne alacak ilk caz orkestrasına sahip olmak üzere.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası’nın şefi Kemal Günüç de projeye önemli katkı sağlayan isimlerden. Prova salonu da dahil her türlü imkanı seferber etmiş. Hatta Kent Orkestrası’nın üyelerinden ve dışarıdan orkestraya hizmet veren müzisyenlerden bir kısmı da Caz Orkestrası bünyesine katılmışlar. Yavuzoğlu, yıllardır Ankara’da yaşayan müzisyenlerle fikir alışverişinde bulunmuş ve neticede big band tecrübesi olan, teknik ve icra açısından üst düzeyde müzisyenler seçmiş.
11 kişilik yaylı sazların da yer aldığı ABB Caz Orkestrası, 2 alto, 2 tenor ve 1 bariton saksofon, 4 trompet, 3 trombon, 1 bas trombon ve piyano, gitar, kontrabas ve davuldan oluşan ritm seksiyonu içeriyor.

Repertuvar ve düzenlemeler için de sözü Yavuzoğlu’na bırakalım:
“Solistlere eşlik ettiğimiz için repertuvar ağırlıklı olarak caz standartlarından oluşacak; Latin müziğine ait eserler de çalacağız. Ayrıca bestesi bana ait parçaları da icra edeceğiz. Tüm orkestral düzenlemeler bana ait.”
“Orkestraya yazarken orkestra yazısını kullandığım gibi, sololarda bir trio yazma ve çalma mantığını da göz ardı etmiyorum. Bu yüzden klasik müzik gibi tamamen yazılı bir müzik çalmıyoruz. Her parçada en az bir chorus olmak üzere, 4 farklı enstrüman solo çalıyor. Solistler de tam chorus ccat söylüyorlar. Doğaçlamanın ön planda olduğu, kendimize özgü bir yazımız var.”
Yavuzoğlu ilk konserin yakın zamanda gerçekleşeceğini, orkestranın yoğun bir prova dönemi yaşadığını ekliyor.
Bir değişiklik olmaz ise, sezon programının yakında duyurulması; konserlerin Cermodern’de yapılması ve her ay için 1 konser düzenlenmesi planlanıyor.
Ne dersiniz? Ankara seyircisinin ilgisi Caz Orkestrası konserlerinin daha büyük sahnelere taşınmasına neden olur mu?
Bence evet!
Sizi bilmem ama ben ilk konseri heyecanla bekliyorum. Klasik müzik açısından her daim zengin içerik sağlayan Ankara, artık caz orkestrası ile de şehrin müzikseverlerini mutlu edecek.
Bir müziksever olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Mansur Yavaş’a ve onun nezninde bu projenin gerçekleşmesi için çaba harcayan tüm yetkililere ve tabii ki Nail Yavuzoğlu’na teşekkürü borç biliyorum ve…
“Her şey çok güzel olacak!” cümlesini tekrar etmekten kendimi alamıyorum.