Abdullah Ibrahim
Sahnede bir piyano, bir tabure ve bir piyanist.
Piyanist tuşlara yumuşakça dokunuyor, çekiç tele dokunuyor; sertçe vuruyor, çekiç de tele sertçe vuruyor. Çekiçler ve teller, tuşeye, piyanistin dokunma şekline öylesine mükemmel cevap veriyor ki, bu olsa olsa bir sihir. Nasıl ki parmakları vücudunun organik bir parçası, piyano ona cevap verdikçe parmaklarıyla tuşlar birleşiyor, piyanist o devasa enstrumanla yekvücut oluyor.
Tuş da piyanist, tel de, pedal da, çekiç de…
Mindiff işte böyle başlıyor.
Abdullah İbrahim, 32. Akbank Caz Festivali kapsamında, 6 Ekim Perşembe gecesi, İstanbul’da AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alacak. Tıpkı son albümü Solotude‘de olduğu gibi tek başına çalacak. Bir farkla ki bu sefer koltukları müzikseverler dolduracak.
Kaydedildiği koşullar düşünülünce hakikaten de “Solotude”, albüme verilebilecek en uygun isimmiş.
Her yılın Ekim ayının dokuzunda, yani doğum gününde Almanya’nın Riedering şehrinde bulunan Hirzinger Hall‘da solo konser veren Abdullah İbrahim, 2020 yılında, yine salondaki piyanonun taburesine yerleşmiş. Öncekilere göre bir farkla; konser, pandeminin ağır koşullarında uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle seyircisiz şekilde yapılmış; parça aralarındaki alkışın yerini sessizlik almış halde kaydedilmiş. Abdullah İbrahim’in tek başınalığı solo ise, bu yalnızlık ve ıssızlık halinin İngilizcedeki karşılığı da Solitude.
Aslında albümün adını üretmek için kullanılan “solitude” kelimesi Abdullah İbrahim’in yaşamında başka bir anlam daha taşıyor; kelime İbrahim’i Duke Ellington‘a bağlıyor.
Daha sonra en önemli bestelerinden biri olarak kabul edilecek şekilde, Duke Ellington’un 1934 yılında, sadece 15 dakikada yaptığı bestesinin adı (In My) Solitude.
Abdullah İbrahim ya da o zamanki adıyla Dollar Brand, Güney Africa Cumhuriyet’indeki ırkçı rejim nedeniyle ülkesini terk ettikten sonra, daha sonra karısı olacak olan şarkıcı ve besteci Sathima Bea Benjamin‘in aracılığıyla Duke Ellington’la tanışmış. Büyük Üstad, çalışını beğendiği İbrahim’in Batı’daki ilk albümünü Frank Sinatra‘nın şirketi Reprise Records’dan çıkarması için gerekli girişimlerde bulunmuş; albüme adını dahi koymuş: Duke Ellington Presents The Dollar Brand Trio. Albüm, İbrahim’in Avrupa’da radyo ve televizyon programlarına konuk olacak denli tanınmasına vesile olmuş. Solotude kelimesinin türediği Solitude ile Abdullah İbrahim, müzikal kariyerine büyük katkı sağlamış olan Duke Ellington’a nazik bir gönderme yapmış.
Ne solo çalmak ne de yalnızlık hali aslında İbrahim’e yabancı kavramlar değil. 1965’de İngiliz Black Lion şirketi tarafından yayınlanan Reflections‘dan başlayarak Solotude’a kadar, bana göre başlıcaları Dreamtime (2019 Enja), Senzo (2008 Sunnyside), African Breeze (1974 East Wind), The Song Is My Story (2015 Sunnyside) olmak üzere, 20 civarı solo albüm yayınlamış İbrahim. Bu kadar çok solo kayıt yapmış başka bir piyanist tanımıyorum.
Abdullah Ibrahim, telaşla yaşanan bir ömrün sonuna yaklaştığı şu zamanında telaşsızlığı yaşıyor ve çalıyor. Şarkılarından yola çıkıyor; her birini, uçlarından diğerine düğümlüyor; onlardan yaptığı halıyı içinde bulunduğu mekana ve zamana seriyor.
“Notayı çaldıktan sonra yapabileceğim hiçbir şey yok. Geçmiş ya da gelecek yok, sadece o an var, içinde bulunduğumuz biricik an. Yapmam gereken, o anda yapmak istediğimi tüm samimiyetimle yapmak. Seyircinin işittiği ile bir bütün olmasını sağlayabildiğimde, deneyimlemesi gereken neyse seyirci onun içine gömülebilir. Ne hissettiklerini, düşündüklerini bilemem. Yapabileceğimin en iyisi yaptıktan sonrası seyircinin işi.”
O gece dinleyeceğiniz bir caz konseri değil. Salonu dolduracak olan sesler de bir piyanonun sesi değil. Hissettiği gibi çalan, çaldığı gibi yaşayan bir insanla bir piyanonun oluşturduğu bütünün ses denizini işiteceksiniz. Anlamaya, anlamlandırmaya çalışmayın, düşünmeyin; sadece dinleyin.
Konser bittiğinde, salonda geçirdiğiniz süre boyunca, bir piyanoya dönüştüğünüzü fark edeceksiniz.