Bill Evans – Waltz for Debby
Sanırım lise birinci sınıftaydım. İlkokuldan beri belli aralıklarla piyano çalıyor, geçen yıllara rağmen piyanoya bir türlü tutunamıyordum. Çaldığım klasik müzik bestelerini kendimden değil, benden çok daha iyi çalan piyanistlerden dinlemekten keyif alıyordum.
Liseye geçtiğim yıl, yeniden canlanan piyano merakımla, bir zamanlar babamın da ders aldığı genç bir piyano hocasıyla çalışmaya başladım. Notaları önüme koyar, gezintiye çıkar, ders sırasında benimle sohbet ederdi. O da bana bir süre klasik müzik besteleri verdi. Dersin sonu gelip o günkü sohbetimiz bittiğinde önüme koyduğu parçayı çalabiliyor olurdum. Öğrendiklerimiyse bir sonraki derse kadar neredeyse hiç tekrar etmezdim. Hayatım boyunca okulda gösterdiğim çalışkanlığımın aksine hiçbir zaman çalışkan bir piyano öğrencisi olmadım.
Ama önüme koyulan hiçbir nota cazla tanıştığımda yaşadığım şaşkınlığa neden olmamıştı. Hocamın bana caz dinleyip dinlemediğimi sorduğunu hatırlıyor, ne cevap verdiğimi hatırlamıyorum. Ama gerçekten caz dinlemeye başladığım anın, caz çalamadığımı fark ettiğim an olduğundan eminim.
Hocam bana Bill Evans’ın Waltz for Debby’sini bilip bilmediğimi sormuştu ve bu videoyu göstermişti.
O zamana kadar çaldığım hiçbir valse benzemeyen bu parçanın masalsı güzelliğinden o kadar etkilenmiştim ki uzun bir zaman sonra dersten eve döner dönmez notaları önüme koymuştum. Oturmuş notalara bakıyordum. Sırayla tuşlara basıyor, çıkan seslere anlam veremiyordum. Bastığım her tuştan çıkan ses o kadar yanlış duyuluyordu ki… Yan yana görmeye alışkın olmadığım notalar, anahtar dışına çıkan sesler… Daha önce duymadığım birçok şeyi bir arada duyuyordum. Sinirim bozuluyordu. Nota kağıdının bir sırasını çalabilene kadar saatler geçiyordu. Bugün yine saatlerce piyanonun başına oturayım, çalabileceğimi sanmıyorum. Waltz for Debby’nin güzel imkansızlığının içinde kaybolmuşken hocam bana bir de Gershwin’in I Got Rhythm’ını vermişti. Onu ise yerimde oturarak çalmak çok zordu. Zaten I Got Rhythm’ın üzerinden çok uzun zaman geçmeden dans etmeye başladım, piyanodan uzaklaştım. Hâlâ dans ediyorum.
Kendi adımlarımla caz parçalarına dans edebildiğim gibi kendi parmaklarımla, Bill Evans değil kendim olarak, Waltz for Debby’i çalabilmek isterdim. Çünkü onu duyduğum andan itibaren evimize giden orman yollarında Bill Evans’ın o kısa kaydını kaç kez üst üste dinledim bilmiyorum. Parça her yeniden başladığında yeniden hava kararıyor, yıldızlı orman yoluna geri dönüyorum. Belki Waltz for Debby’yle ilk karşılaştığım ana kadar hep önümdeki notaların gösterdiği şekilde çalmanın doğru olacağına inandığım için, cazın özgürlüğüyle yan yana dizilmiş armonilere kulak verememişimdir. Şimdi daha iyi anlıyorum. Ama bütün bunlara rağmen; Waltz for Debby’i hâlâ çok seviyor, hâlâ çalamıyorum.