O Bir Süper Yıldız: Dominic Miller CRR Sahnesindeydi
İstanbul seyircisi gitar büyücüsü Dominic Miller’ı çok uzun süredir heyecanla bekliyordu. Aslında Sting ile birlikte İstanbul’a gelmişti ama kendi grubuyla ilk gelişi 16 Aralık akşamı Cemal Reşit Konser Salonu’na nasip oldu. Bu sezonun yakut konserinde Miller, basta Belçikalı Nicolas Fiszman, davulda İsrailli Ziv Ravitz ve piyano ile tuşlu çalgılarda İsveçli Jacob Karlzon ile sahnedeydi. Miller’ın müziği albümlerinde de çok iyidir ama sahnede canlı canlı izlemek çok daha dokunaklı ve güzel bir müzikal deneyim olarak anı defterlerimize kaydoldu. Miller’ın konser takvimindeki son konser İstanbul konseriydi. 2022’ye yakışır bir final performansıydı.
Miller’ın kimi zaman parçaları arasından menüden seçer gibi seçtiği kimi zaman ise doğrudan doğruya doğaçlama icralardan anlık oluşturduğu set-list profesyonelliğin doruklarında bir icracılığın sahnelenmesine sebep oldu. Koyu İrlanda yeşili bas gitarı ile Fiszman’ın yanıbaşında Miller Mi (kalın), La ve Re’de çelik tel ardından Sol, Si, Mi (ince) de naylon tel bağlanmış klasik gitarı ile birbirleriyle sohbette iki dost gibi sahnede yan yanalardı. Davulcu Ravitz sağda ve piyanoda Karlzon soldaydı. Miller onlara doğaçlama alanları açtıkça eşlikçi müzisyenler bilinmeze yolculuğa çıkıyor, doğaçlamalarını daha da serbest bırakma şansı yakalıyorlardı. Onlar doğaçladıkça müzik zenginleşiyor ve bu bilinmeze yolculukta katedilen başarılı yollar Miller’ın sahne arkadaşlarına güvenini daha da perçinliyordu.
Sting’in repertuvarından tanıdığımız Fields of Gold, Shape of My Heart, Fragile gibi başyapıtları bizzat bestecisinden canlı canlı dinlemek bizim gibi bu parçalarla büyüyen nesil için eşsiz benzersiz bir hatıralara yolculuk fırsatıydı. Miller’ı tanıtırken ister istemez Sting ile ilişkilendiriyoruz. Ama Dominic Miller için yalnızca “Sting’in gitaristi” demek haksızlık. Kendi ifadeleriyle “Sting, Miller’ın vokalisti”. İşini şakası bugün Sting’in hafızalara kazınan pek çok önemli bestesi aslında Miller’ın mahir müzisyenliğinin alameti farikası. Mahareti, özgünlüğü, duygu hakimiyeti, kompozisyon becerisi ve proje liderliği sıfatlarının hakkını veren bir müzisyen.
Konseri izlerken aklımdan çocukluk günlerim geçti. Her nasılsa nasip olamayan bir hayal. Bir gitarist olmak isterdim. Ama öyle sıradan bir gitarist olmak değildi hayalim, Miller gibi bir gitarist olmak isterdim. Miller’ı izlerken bu hayalim yeniden gözlerimin önünden geçti. Ama şanslıyım ki bu hayalimi kendisiyle sohbetimiz sırasında paylaşabildim. İlham verici bir müzisyen olmanın verdiği gururla gülümseyerek, teşekkür etti. Bugün bir gitarist olmak için geç kalmış sayılmam ama Miller gibi mahir bir müzisyen olabilmek için koca bir ömre daha ihtiyacım var. Hayallerimi bir tarafa bırakıp konsere döneyim.
Konseri izlerken bir şey daha düşündüm. Muhtemelen izleyiciler arasında pek çok kişi bu konser sırasında müziğe başlama hayali kurmuştur. Belki de kararsızlar, kararlarını netleştirip enstrüman almak için bir müzik dükkanın yolunu bile tutmuştur. Bu düşüncemi konser sonrası sohbet ettiğim müzik yazarı büyüğüm Murat Beşer ile paylaştığımda yorumu beni ters köşe etmişti “Bence bu konser sonrası müziğe başlamak isteyenden ziyade, bu seviyede müzik yapamayacağı için müziği bırakanlar olmuştur” demişti. Haklılık payı vardı. O akşam her saniyesi akıllarda kalan etkileyici, ustaca kurgulanmış, akıcı ve güzel kokulu bir konser izledik. Müziğin lezzeti yalnızca kulaklarımıza değil tüm duyularımıza sirayet edecek kadar etkiliydi.
Müziğin beste aşamasında dinleyicinin ilgisini yakalayacak nitelikte kurgulanan ulaşılabilirlik seviyesi canlı performans sırasındaki ustaca oluşturulan entonasyonla bir araya geldiğinde konserden beklediğimiz tatmini tam olarak almamızı sağladı. Miller konser sırasında arkasında gördüğünüz diğer gitarı kullanmaya ihtiyaç duymamıştı. Çünkü konserin başından sonuna kadar kullandığı gitardan tam olarak istediği sesi yakalamıştı ve ânın büyüsünü bozmak istememişti.
Miller’ın konser sırasında ifade ettiği gibi konserler biraz ilk buluşma havasındadır. Siz sahnedeki müzisyeni tam bilemezsiniz, O da sizi bilmez. Ama ilk buluşmadaki pozitif elektrik yakalanırsa yıllarca devam edecek bir ilişki başlar. Bana sorarsanız salonu dolduran seyirci Miller’dan oldukça elektrik aldı ve gelecek konserlerde de kendisini takip edecektir. Listenin başına da bizzat kendi ismimi yazıyorum.
Konser öncesi albümlerinden yola çıkarak daha sakin bir performans olacağını tahmin etmiştim. Konserin başından itibaren yavaş yavaş başlayan ardından hızla tempoyu yükselten gitar merkezli bir caz-rock konserine evrilmişti. Zaman zaman Amerikana türüne de uğradığımız performans sırasında Miller’ın yol arkadaşı müzisyenleri sık sık takdim etmesi ve dinleyiciyi eğlendirecek espiriler yapması salonu iyice ısıtmıştı.
Gitarın ve piyanonun ton değerlerinin birbirine çok yakın olmasından dolayı ses dengelerini ayarlamak çok zordur. Ama Karlzon’a bırakılan solo alanları kendisinin İskandinav kökenli doğaçlama stilini müziğe iyice kaynaştırmasına yardımcı oldu. Bununla birlikte davulcu Ziv Ravitz’in muazzam tansiyon kontrolü şapka çıkartılacak düzeydeydi. Tansiyonu düşürerek piyanonun yükselişine izin verdiği anlar çok iyi bir takım oyunun sonucuydu. Ravitz’i pek çok farklı projede dinliyoruz. Ne kadar uyumlu bir eşlikçi olduğuna bir kere daha şahit olduk.
Miller’ın konser sonrası teknik masadaki arkadaşlara ve ses kurulum ekibine teşekkür gönderdiğini belirteyim. Konser sırasında sesin şiddetinden ya da etkisinden memnun olduysanız bunun sebebi teknik ekibin ve tonmaysterin sahnedeki müzisyenleri hızla tanıyarak beklentilere doğru karşılık verecek sesi yakalayabilmedeki başarısı. Günün sonunda bu çabaları dünyaca ünlü bir müzisyen tarafından da takdir görüyor olması çok güzel.
Konser sonrası kulisin kapısında bekleyen tüm müzikseverler kulise davet edildi. İmzalar verildi, fotoğraflar çekildi. Sıra bana geldiğinde konserin gerçekleşmesinde en çok emeği olan Renkli İşler’den çok değerli Özlem Köseoğlu beni Miller’a takdim etti. Bir yandan konser öncesi burada yazdığım yazımdaki ifadelerin çevirisini Miller’a okutuyordu. İfadeler şöyleydi; “Güzel bir müzik kimi zaman bir hayal imgesiyle başlar. Müzik bestelenirken seslerden renkler veya şekiller yaratılabilir mi? Sanırım Dominic Miller’in bazı doğa üstü güçleri var. Pek emin değilim. Ama yarattığı müzik içerisinde sesleri, renkleri ve şekilleri görebiliyorum.” Miller ifadeleri çok beğendiğini söyledi. Çünkü izlenimci ressamlar Lautrec ve Cézanne’ın renkler ve şekillerle ifade etmeye çalıştığı sanatsal ifade biçimini müziğe yansıtmayı hedefliyordu. Bu bağlamda yorumumu nokta atışı olarak değerlendirdi ve “yapmaya çalıştığım müzik daha doğru ifade edilmezdi” diye ekledi.
Kulis sohbetimiz sırasında yaklaşık 10 yıl önce Akbank Sanat sahnesinde izlediğim konserle başlayan dostluğumuzda bağımızı hiç kopartmadığımız piyanist Jakob Karlzon’a Miller ile aynı sahneyi paylaşmanın nasıl bir his olduğunu sordum. Miller’ı Sting dönemiyle ve özgün projeleriyle dinleyerek müzikal dilini geliştiren profesyonel bir müzisyen olarak kendisiyle sahnede yeni yolculuklara çıkmanın müzikal kütüphanesine çok olumlu katkılar sağladığından bahsetti.
Salondan çıkarken selamlaştığım ve konser değerlendirmesi yaptığım arkadaşlarımla konuşurken bir taraftan Shape of My Heart’ı mırıldanmadan duramıyordum. Dominic Miller umarım gelecek sefer gerçekleşecek İstanbul konseri için arayı fazla açmaz. Muhtemelen bu güzel konser kulaktan kulağa yayılarak büyüyen efsanesi ile seyircisi katlanarak artacak. Kaçıranlar ve yeniden izlemek isteyenler için daha büyük kapasiteli bir salon gerekecek.