Akbank Caz Festivali

MSG Sphere ve Post-truth

Sosyal medyadaki ve özellikle yabancı haber kanallarındaki küre muhabbetini yakalayabildiniz mi?

Açılışı 29 Eylül’de rock grubu U2’nun konseri ile yapılan, ABD’nin Las Vegas şehrindeki küre biçimli eğlence mekanını kastediyorum. The Sphere at the Venetian Resort ya da kısa söylenişle Las Vegas Sphere, 54 bin metre karelik iç yüzeyinde 1.2 milyon LED’den oluşan 16K çözünürlüklü yekpare bir ekranın olduğu, 18,600 kişi kapasiteli devasa bir yapı.

Ekranın kapladığı alana ve döşemeye 167 bin hoparlör sürücüsü yerleştirilmiş, yazılımsal oyunlarla dört boyutlu ses üretiliyor. Ekrandan yayılan görsel şölenin etkisi, sersemletici ses düzeninin yanı sıra rüzgar efektleri ve koku ile de pekiştiriliyor. Ekran kürenin üçte birlik bölümünü kapsıyor, üçte ikisi de seyirciye ayrılmış durumda. Amfi tiyatro düzeninde olduğu için sahne -bildiğimiz anlamdaki sahneyi kastediyorum- her açıdan ve her seviyeden görülebiliyor ve sanal sahne, yani başınızın üstünden başlayıp sağlı sollu, önlü arkalı genişleyen ve fiziki sahnenin ufkuna erişen ekran, seyirciyi çepeçevre kuşatıyor.

MSG Sphere olarak da adlandırılan tesisin sahibi New York’daki ünlü kapalı salon Madison Square Garden’ın işletmesini yapan firma.

 

…ve tüm bu şatafatın 2 milyar 300 milyon ABD Doları‘na malolduğu söyleniyor.

 

Bu tespit siyaseten de yanlış olmayacaktır; ABD büyüklüğü sever. Malumunuz, büyük devlet olunca bunu göstergebilimsel açıdan da kanıtlamak gerekir. Arabalar, yollar, binalar, posiyonlar, insan gövdeleri, evler… her şeyin büyüğünü seviyor Amerikalılar. Las Vegas Sphere bu azamet merakının yeni bir nesnesi.

U2 konserleri sold-out. Bu ‘deneyim’i yaşayanlar anlata anlata bitiremiyor. Haksız olmayabilirler, biz de orada olsak herhalde etkileniriz. Aksi mümkün olmaz zaten, adamlar etkilemek için ellerinden gelen her şeyi yapmışlar.

Bir zamanlar küreselleşme karşıtı olarak tanımlanan grubun gitaristi The Edge, bu fantastik kürenin büyüsüne kapılmış gözüküyor, gösterinin bir çeşit kuantum sıçraması olduğunu, hatta daha da ileriye gidip yeni bir sanat biçimi olduğunu savlıyor: “Bilgisayar tarafından yaratılmış ama tamamen inandırıcı dünyalara götürme fırsatı yaratıyor.”

Görselliği bir kenara bırakır da ses sunumu açısından bakarsak, stadyum ya da açıkhava konserlerinde seyircinin bir bölümü yüksek sese boğulurken büyükçe bölümünün kötü sese maruz kaldığı açık. U2 konserine gidenler, MSG Sphere’in sonik açıdan muhteşem bir tatmin sunduğunda hemfikir.

MSG burada durmayacakmış, Londra’da ikincisinin inşaatı devam ediyormuş. ‘Eğlence’ sektörünü büyütmenin yeni aracı olarak dünyaya yayılırsa şaşırmamak gerek. Öyle ya, herkesin eğlenmeye hakkı var. Yeter ki bilet parası cebinde olsun.

Böyle bir eğlence için ne kadar ödemek gerektiğini merak ediyorsunuzdur. Oturduğunuz yere göre değişiyor, bilet fiyat ortalaması 194.90 ABD Doları. Sahneye en uzak bölümler 62.00 ABD Doları iken özel locada seyretmenin bedeli 10,428.00 ABD Doları. Bunlar resmi satış bedelleri, karaborsaya düştüğünde nereye yükselir, varın siz düşünün.

U2 sonuncusu 16 Aralık’ta olmak üzere toplam 25 konser verecekmiş. Ticketsmarter web sitesi şimdiden 1,134 etkinliğin programa alındığını yazıyor. Anlaşılan o ki, MSG firması için Sphere yatırımının geri dönüşü uzun sürmeyecek.

Teknolojinin ve sektörün, sessiz sinemadan ya da fonotograftan 100 yıl içinde geldiği noktaya bakınca afallamamak mümkün değil. MSG Sphere, devasa boyutlarda ciro üreten eğlence sektörünün, teknolojinin olanaklarını sonuna kadar kullanarak yarattığı yeni oyuncak. Seyirciyi sanal bir gerçeklik alemine ışınlıyor, tüm duyu organlarına -aynı anda ve eşit şiddette- hücum ediyor ve algılama biçimini ustalıkla manipüle ediyor.

Nihayetinde eğlendiriyor diyeceksiniz ama vasat olanı makyajlayabilme, onu olduğundan farklı sergileyebilme ve gerçek olmayanı inandırıcı şekilde sunabilme gücü beni tedirgin etmiyor değil. Sanal dünyanın temel özelliği bu, haklısınız. Hiç bir şey, artık, göründüğü gibi değil ve MSG Sphere post-truth çağının tezahürü.

Bir de karşı taraftan bakayım. Şu anda ‘eğlence’ye açtığı olanakların sanatın ve özellikle sinema sanatının kullanımına açılması durumunda neler üretilebileceğini tahmin bile edemiyorum. Olmaz ya, misal, Nuri Bilge Ceylan’nın Kuru Otlar Üstüne filmini bu teknoloji ile çektiğini ve MSG Sphere’de seyrettiğinizi hayal edin. Veyahut, şimdinin değil, 40 yıl öncenin Roger Waters’ının eline bu oyuncağın verildiğini… Ya da mevcut formülü terse çevirip, sese görsellik ekleyerek değil, görselliğe ses ekleyerek üretilebilecek sanat eserlerine böyle bir sahne olanağı verildiğini…

Sanmam ki MSG’nin böyle hedefleri olsun. Çoktan Hollywood’u yöneten şirketlerle masaya oturmuşlardır ve MSG Sphere, sanatı değil sabun köpüğü filmleri ve Billboard listelerini işgal eden isimleri ağırlamaya başlayacaktır.

Zenginin parası züğürdün çenesini yordu.

Alas!

*

Turgay Yalçın’ın Dark Blue Notes’daki diğer yazılarına BURADAN erişebilirsiniz.

Turgay Yalçın

Yayın Yönetmeni, Kurucu Ortak, Yazar, Radyo Programcısı.

Turgay Yalçın 'in 205 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Turgay Yalçın ait tüm yazıları gör

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir