Yeni Müzik Yoldaşım Timi
Nedir bu Timi diye soruyorsunuzdur. Anlatayım.
Müzik dinlemek bizim gibi müzikseverler için her zaman bir rütuel olagelmiştir. Bir ses tutkunu için doğru, dengeli, karakteri olan bir ses sunumu eşsiz ve konsantre yaşam deneyimidir. Yıllardır konser salonlarında izlediğim yüzlerce konserin ve dinlediğim binlerce albümün ardından kulağım artık yavaş yavaş eğitimli bir hale geldi. Çok fazla ekipman deneyimleyen, yurt dışındaki hi-fi fuarlarına giden bir profesyonel olamasam bile müzikteki canlılık, ayrışma, matlaşma, boğulma vb. artık kolayca radarıma takılıveriyor. Yine de kendimi yetkin bir odyofil ve bilirkişi olarak asla görmedim, mütevazi bir koleksiyonu tatminkar bir müzik sistemiyle dinliyorum.
Zaman zaman her şeyi bildiğini sanan ortam otoritelerinin ses sistemlerini parasına göre sınıflandırıp kendilerini komik duruma düşürdükleri yorumlarını görüyorum. Tasarımına, geliştirilmesine zaman ve emek harcanmış ömürlük bir yol arkadaşını satış rakamıyla sıfatlamak son derece itici ve cahilce.
Öte yandan, bir ses tutkununun ses sistemine harcadığı parayı eleştirmek, başka bir şeyle kıyaslamak, bilgisi olmadan altı boş yorumlar yapmak, düpedüz cahillik ve uzanamadığı ciğere mundar demek. Herkes ses tutkunu olmak, bu tutkunun peşinde koşmak zorunda değil ama ses tutkusunun çok sayıda insanın hayatlarında hayati yer tuttuğunun farkında olmak ve buna göre bilinçli yorumlar yapmak önemli. Unutmamalı ki insanlar bir rehber veya referans arayışındayken onların heyecanlarını aşağı çekmek ya da yanlış yönlendirmek de çok yanlış.
Evde müzik dinlemek canlı müzik kadar ciddi saygı ve özen gerektiren bir konudur.
Odyofil olmak başka bir hassasiyet gerektiriyor. Doğru sesi duymaya çabalarken müziğin güzelliğini de geride bırakmamalı. Bana göre doğru olan canlıda duyduğumuz enstrümanı evimizde de duyabilmek için çabalamaktır. Evde müzik dinlemek canlı müzik kadar ciddi saygı ve özen gerektiren bir konudur.
Ses sistemimizin birbiriyle en uyumlu parçalarını bulabilmek ve bu deneyimi yaşamak için geçiririz zamanlarımızı. Bütçemiz dahilinde tatminkar bir ses sistemi kurabilmek, akustik yalıtımın da katkılarıyla doğru dengeyi yakalayabilmek için dinleriz de dinleriz. Bu konuda sınır gökyüzü olduğu için doğru müdahalelerle durumu toparlamak tercih olmalı. Her zaman pahalı olan en iyidir diye bir kural yok, önemli olan sizin damak zevkinize daha doğrusu kulak zevkinize göre hangi sesin doğru geldiğidir.
Ses sisteminde müzik dinlerken müziğin hakettiği azami konsantrasyonu yakalamak her zaman önemli. Haddizatında kaydedilmiş müzik de canlı müzik kadar saygıyı ve tatmini hak eden bir süreç. Sistemlerimize belirli bir mesafede tam karşısına denk gelecek şekilde otururuz. Hoparlör eğer tüm gövde ses veren cinste ise ya da bas kanalları gerideyse gerisiyle belirli bir mesafede olması, iki hoparlör arasının dolu olmaması, titreşimin spike ayaklarla absorbe edilmesi gibi temel kuralları sağladıktan sonra dinleme maceramıza koyulabiliriz.
Dinlediğiniz kaynak bazen dijital bazen ise analog bir kaynak olabilir. İki farklı kaynağın hangisinin sizin zevkinize daha çok hitap etttiğini anlamak için sizi ancak deneyimleriniz yönlendirecektir.
Evinizin elektriğinden, kullandığınız priz girişlerine, dinlediğiniz kaynağın parazitlenmesine veya statiklenmesine kadar sayısız değişken duyduğunuz sesi etkileyecek. Bir doktorun hastasına özel teşhis koyması misali ürün satın aldığınız yerde size yönlendirme yapacak tecrübeli bir kulak, ihtiyaçlarınız doğrultusunda doğru teşhis ve gerekli tedaviyi önerecektir.
Live at Blue Llama, mükemmel ses kalitesi sunan bir canlı performans
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Turgay Yalçın’ın Allan Harris – Live at Blue Llama yazısında yer alan “Live at Blue Llama, mükemmel ses kalitesi sunan bir canlı performans.” yorumunu bizzat test etmek ve teyit etmek için CD’yi taktım müzik çalarıma ve dinlemeye başladım.
Bir şekilde içine çekmişti beni müzik ama tuzunda biberinde ufak bir sorun vardı sanki. Ruhum müziğin derinlerinde daha önce tanışmadığım bir renkliliğin var olduğunu duyumsuyordu ama tanışmadığım bir sesi arıyor da olabilirdim.
Sonra eksiğin ne müzik sisteminden, ne kaynaktan ne de ses sistemi bileşenlerinden tamamen bağımsız olarak bir dokunuş gerektirdiğini keşfediverdim. Size neler olduğunu aktarmaya çalışayım.
Neler olduğunu pek anlayamadım ama içinde şeytan tüyü içeren bir şey bu Timi
Sıklıkla uğrayıp yeni ses evrenleri keşfettiğim ses sistemleri mağazası Timpani Audio’nun “Küçük sihirli kutu Timi” diye bir ürün tanıttığını duydum. Ufacık ahşap bir kutunun içinde beyaz bir elemandan bahsediyoruz. Kapağı açık şekilde ses sistemizle aranıza bir sehpa üzerine yerleştiriyorsunuz o kadar. Sisteminize herhangi bir bağlantıyla bağlanmıyor sadece yanıbaşınızda sizinle birlikte müzik dinliyor.
Başka bir yerde duysam hiç ehemmiyet vermez “para tuzağı, zengin eğlencesi” işte der güler geçerdim. Bir kablo kadar ya da kaynak kadar etki yaratabilir mi? Ama Adnan Arduman’ın dürüstlüğüne güvenirim. Denemesi bedava. Farklı kaynaklar ve farklı müziklerle uzun uzun deneyimledim. Dinlediğimiz ses sisteminde dinleme zevkini arttıran daha gelişkin bir komponente yükseltmişiz kadar fark hissediliyordu.
Ürünü hoparlörünüzle aranıza koyduğunuzda hissedilir bir sahne artışı hissediyorsunuz. Sanki bir anda orkestra ile aranızdaki perde kalkıveriyor ve sesler etrafınızda uçuşmaya başlıyor. Deyim yerindeyse şeytan tüyü içeren bir şey bu Timi.
Muhtemelen havanın akustik geçirgenliğinde bir iyileştirme sağlıyor veya belki de kendimize itiraf etmekte zorlansak bile psikolojik bir etki yaratarak enstrümanları birbirinden ayrıştırıyor, seste aydınlanma hissi ve hatta biraz da volümde artış hissediyorsunuz.
Seste referans frekans ölçümlemeleri sadece kağıtta kalan yaşamayan bilgilerdir. Önemli olansa kulağınızdan içinize akan hislerdir. Şarap tadımında olduğu gibi iyi şarap ve sirke arasındaki fark nasıl sadece damağınızla ayrışabiliyorsa çamur gibi sesle kristal bir sesin arasındaki tek fark sizin kulağınızdır. Bu sebeple her tadım veya dinleme, önolog ve odyofilin kişisel beğenilerine göredir ve kesin bir karar veya kabul içermez.
Timi ile ilk yolculuk Allan Harris Live at Blue Llama ile oldu
Yeni müzik dinleme yoldaşım Timi ile birlikte ilk dinlediğim albüm Allan Harris’in Live at Blue Llama albümü oldu. Dinleme deneyimine yepyeni bir sayfa açılmıştı. Muhteşem crooner Harris’in sesi alabildiğine gürleşmişti. Sanki cümle sonlarındaki nefes alış verişlerini duymaya başlamıştım. Norman Edwards’ın bagetinden gelen ritimler çok daha canlanmıştı. Albümün havasına muazzam etki katan Arcoiris Sandoval’ın yumuşak tuşesi iyice belirginleşmişti. Ama devrimsel nitelikteki değişikliği Marty Kenney’nin bas icrasındaki değişimde hissettim. Her bir vuruşu tek tek sayabileceğim netliğe kavuşmuştu.
Rahatlıkla söyleyebilirim ki Allan Harris Live at Blue Llama odyofil sınıfı ekipmanlarını test ederken tercih edebileceğiniz geniş bir sahne ve enstrüman çeşitliliği içeren kaliteli bir caz albümü.
Velhâsılıkelam aradığım Timi gibi sessiz ama aktif katkı sağlayan bir dinleme arkadaşıymış. Yeni arkadaşımla daha pek çok yolculuk için şimdiden hazırım. Yolda hissettiklerimi sizinle paylaşmak için de sabırsızlanıyor olacağım.
çok güzel, anlamlı ve aydınlatıcı bir yazı olmuş. çok etkilendim. şahsım ve tüm müzikseverler adına teşekkür ederim
Çok teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim.