Magnus Öström – A Room For Travellers (Jazzland Recordings, 2023)
İsveç’in gururu sayılan müzisyenlerden biri ve efsane ekip Esbjörn Svensson Trio’nun kurucu kadrosunun davulcusu Magnus Öström’ün yeni albümü A Room For Travellers geçtiğimiz Mayıs ayında Jazzland Recordings etiketiyle yayınlandı. Albümde Öström’e gitarda Andreas Hourdakis, piyano ve klavyede Daniel Karlsson ve bas gitarda Thobias Gabrielson eşlik ediyor. Albüm, Öström’ün şu ana kadar yaptıklarının üstüne kat kat fazla kalite koymakla kalmıyor, Öström’ün müziği kullanarak inşa ettiği yeni ve kişisel ifade biçimleri, bu albümde kendine yer buluyor. A Room For Travellers, üslubu ve akışıyla ziyadesiyle etkili ve heyecan verici bir yolculuk.
Magnus Öström, A Room For Travellers ile özel bir anlatıya imza atıyor. Baştan sona bir bütün hissiyatı oluşturduğu albümünde belli paternlerin tekrarları ve ilerleyen dakikalarda kendini tekrar hissettirmesi, albümün hisler açısından güçlendirilmiş bir temele oturmasını sağlıyor. Hikaye anlatıcılığının temellerinden biri bence bu. Bir hikaye anlatıcı, hikayesinin başından sonuna kadar yalnızca olay örgüsünü korumak ve kollamakla yükümlü değildir. Hikayenin başında sahip olunan duyguyu çeşitlendirmek ve en çok da güçlendirmekle yükümlüdür. Bu, bana göre böyle. Albümün başından sonuna hissettiğim şey ise Öström’ün bu albümde hikaye anlatıcılığı kaslarını çok kuvvetlendirdiği. Güçlü, duygularını birbirini takip eden parçalar arasında taşıyan, tutarlı, özgün ve kendisi olmaktan gocunmayan bir albüm A Room For Travellers. Hatasıyla, sevabıyla, günahıyla kendini dinleyiciye kabul ettirmeyi kendine görev ediniyor. “Ben buyum, böyleyim ve sana vermek istediklerim bunlar” diyor. Tıpkı ustalıkla senaryolaştırılmış bir film fikri ya da bir romancının “magnum opus”una dönüşen üçüncü romanı gibi. Bütünleşmiş duygular, ayakları üzerinde duran bir kurgu, sarmal ama çözümlenen bir olay örgüsü ve enstrümantal yetkinlik… A Room for Travellers, tüm bunların birleşimi.
Magnus Öström’ün daha önceki albümlerinde başına bela olan bir takıntısı vardı: Aşırı mühendislik veya bir başka deyişle aşırı düşünme… Bu albümde bu “aşırı”lıktan eser yok. Kompleks bir olay örgüsü, tüm kompleksliğine rağmen sadelik içinde ve çoğunlukla da fazla kafaya takılmadan ele alınıyor. Bu albümün en güçlü noktalarından biri bu. Kendisiyle birkaç yıl önce röportaj yaptığımda Rymden grubuyla İstanbul’a gelmek üzereydi. Grubun kompleks müziği ve J. S. Bach’a dokunan müzikal anlatı ütopyası olarak gördüğüm albümü “Reflections and Odysseys”, aralıklarla da olsa bu takıntının kurbanı oluyordu örneğin. Ancak Öström, kendi müziğinde bu aşırı düşünmelerin çıkış yolunu bulmuş gibi görünüyor. A Room For Travellers, bazı anlarda kompleksleşmiş gibi görünmesine rağmen aslında enstrümanların tamamını takip edebildiğiniz, sizi yolun ve yolculuğun içinde sürekli konforlu bir seyahat halinde tutan bir albüm. “Mükemmelleştirme” yolunda kalabalıklığın kurbanı değil. Çoğu zaman dinleyiciye doğrudan dokunuyor. İfade biçimini dinleyicinin konforunu sağlayarak biçimlendiriyor. Üstelik bunların hiçbirini kendini “basitleştirmeden” ve müziği de zayıflatmadan yapıyor. Hem etkili, hem kendine has, hem de kendini Öström diskografisinin en tepesine yerleştirmekten çekinmeyen bir albüm bu.
Açılış parçası Safe And Sound’da dinleyicilerini tek tek bu albümün müzisyenleriyle tanıştırıyor Öström. Söze öncelikle kendisi başlıyor, sonra tek tek arkadaşları hikayenin anlatıcıları olarak yerlerini alıyor. Birlikte konuşmaya başlıyorlar. Bas yürüyüşüyle basitliğe ve pratikliğe dikkat çeken Flowfly, Safe And Sound’un peşinden gelerek dinleyiciyle ilk gerçek teması sağlıyor. Bas gitarın girişiyle birlikte “Ah, anladım” dercesine kafanızı sallıyorsunuz. Flowfly’ın sonundaki dokunuşları da es geçmemem gerek. Albümün en “Evet, burada çok güzel şeyler oluyor” dedirten parçası olabilir. Peşinden gelen Oceans nazikçe başlayan ve tematik tekrarların üzerine nazikçe inşa edilmiş bir köprü. Pacific ise içinde olduğumuz aracın camından etrafı izlediğimiz bir zaman dilimi ayırıyor bize. Teker teker yürüyen insanları, birbirine benzeyen binaları izleyerek yolculuğun tadını çıkarıyoruz. On The High In My Life, albümün rengini bir anda değiştiren enfes bir sos. Cıvıl cıvıl bir panayırı izliyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Son parça All Those Years ise nazik, ümitvar bir veda tınısı içeriyor. El sallarken bir daha buluşacağınıza emin olduğunuz insanlara gülümsemek gibi bir his yaratıyor.
Daha önceki albümlerinde (özellikle solo kariyerinde) edindiği alışkanlık, takıntı ve düşünce sarmalından kurtulan Magnus Öström’ün kendini ifade etmek için sözcük ve nota yığınlarına ihtiyaç duymadığı bütüncül bir anlatı A Room For Travellers. Uzun yolda da dinlenir, cuma akşamı bir kadeh içkiyle ferahlarken de. Aşırı düşünmenin ve ertelemenin sarmalından kurtulmayı bekleyenlere özenle tavsiye… Mükemmel olmak için binlerce katı üst üste inşa etmenin, yazılan her kelime ve notanın üstünü çizip tekrar tekrar yazmanın alemi yok. Bazen zafer, basitliğin mükemmelliğiyle ışıldayan bir gülümsemedir. Bu gülümsemenin devamını arzulayandan olun. Tıpkı Öström gibi…
Albümü bandcamp üzerinden satın almak için LİNK BURADA
Andaç Üzel’den Aki Rissanen – Hyperreal albüm tanıtım yazısı BURADA