Loreena McKennitt ile Destansı Bir Müzikal Deneyim
Türlerin birbirine harmanlanarak sınırların silikleştiği çağdaş müzik dünyasında, Kanadalı müzisyen, besteci ve multi-enstrümantalist Loreena McKennitt yapıtları sıradanlık çemberinin dışına çıkıyor ve uhrevi olana doğru yol alıyor. Alışıldık sınıflandırmalara meydan okuyan sounduyla esrarengiz ve yoğun bir atmosfer yaratan sanatçının Kelt, folk ve dünya müziği eksenindeki düzenlemeleri, üstün bir müzikalite sunuyor.
Günümüzde Çağdaş Kelt Müziği sahnesinin öncüsü olarak tanımlanan McKennitt’in yolculuğu çocukluk evinin yer aldığı Batı Kanada’daki mütevazı folk kulüplerinde başlıyor. Vancouver, Toronto, Dublin ve Londra gibi şehirlerin dahil olduğu bu mütevazı başlangıçlar 40 yılı aşkın kariyerinin temellerinin atılmasını sağlıyor.
McKennitt’in müziği Kelt geleneğindeki derin kökleriyle karakterize edilse de tek bir kültürel ifadeyle sınırlandırılamayacak kadar kapsamlı. McKennitt’in soundu, farklı ülkelere gerçekleştirdiği seyahatleri ve farklı kültürlerin mitolojilerine duyduğu ilgiyi yansıtan çok çeşitli küresel etkilerden besleniyor. Bu eklektizm, daha geleneksel Batı enstrümanlarının yanı sıra sıklıkla kullandığı arp, akordeon ve hurdy-gurdy’yi de içeren enstrümantasyonunda karşımıza çıkıyor.
“Bir birey olarak, sanatsal ifade yelpazesine ve doğal dünyaya hızlı ya da kolay erişime sahip topluluklarda bulunmaktan çok daha fazla keyif alıyor ve kendimi çok daha zengin hissediyorum.”
1991 tarihli albümü The Visit, sanatçının bu etkileri kusursuz bir şekilde harmanlama yeteneğinin kanıtı niteliğinde. Hafızalara kazınan “All Souls Night” ve “Bonny Portmore” gibi yapıtlar, sanatçının melodileri çağrıştırıcı hikâye anlatımıyla birleştirdiği örnekler arasında yer alıyor. McKennitt’in imza attığı her eser, büyüleyici lirikal örgüsüyle farklı zaman ve mekânlara açılan bir geçit görevi görüyor.
Loreena McKennitt’in müziğinin kalbinde enstrüman niteliğindeki sesi yer alıyor. Mistisizm kokan “Dante’s Prayer”, “The Lady of Shalott” ve “The Mummers’ Dance”, “Spanish Guitars and Night Plazas” gibi kült eserlerinde, vokalinin bestelere yeni anlam ve duygu katmanları eklediğini söylemek mümkün. Kelt perilerinin büyülü sesini andıran vokali ses dalgaları üzerinde süzülürken arp ve piyano icrası ise vokallerini tamamlıyor. Özünde Kelt köklerini arayışını konu alan eserleri, onu atalarının toprakları olan İrlanda, İskoçya, İspanya Fransa ile birlikte Türkiye, Sibirya, Çin gibi ülkelerden de ilham almasının önünü açıyor. Böylece derinlik, hüzün ve coşkuya aynı anda yer veren özgün albümler ortaya çıkıyor.
Sanatçının Mart 2024 çıkışlı son albümü The Road Back Home, Güney Ontario’da dört folk festivalinde sahne aldığı 2023 yazında kaydedildi. Albüm McKennitt’in köklerine, her şeyin başladığı Manitoba kasabasına bir tür müzikal geri dönüşü simgeliyor. Sanatsal müzikalitesinin izlerini sürebileceğimiz albümde “Searching For Lambs”, “On a Bright May Morning” ve “Sí Bheag, Sí Mhór/Wild Mountain Thyme” ıskalanmaması gerekenlerden.
Loreena McKennitt, yeni albümünün dünya turnesi kapsamında 30 Haziran’da İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu‘nda, 1 Temmuz’da Ankara Atılım Üniversitesi Amfi Tiyatro’da, 2 Temmuz’da ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu‘nda dinleyicileri ile buluşmaya hazırlanıyor. Yalnızca kayıtlarını dinlemenin bile kendi başına dönüştürücü bir deneyim olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, McKennitt’in performansına canlı tanıklık etmenin unutulmaz bir atmosfer yaratacağı aşikâr.
■ İzmir Biletleri BURADA
■ Ankara Biletleri BURADA
■ İstanbul Biletleri BURADA
■ Gökçen Sena’nın diğer yazıları BURADA