Diskant Ensemble ile Yeni Müziğin Heyecanı
Klasik Batı Müziğinin 20. yüzyılın başları itibarıyla geçirdiği dönüşüm, beni 2024 yılında bile heyecanlandırıyor. Öyle ki, bu dönüşümün peşinden defalarca koştum. İstanbul’da çok az çağdaş müzik konseriyle karşılaşsam ve bundan yakınsam bile dinlemekten, dinlemeye çalışmaktan hiçbir zaman uzak durmuyorum. “Anlam” ve “anlamak” gibi kavramların üzerine düşündüren, “imge” ile kurduğu bağı farklı tınılarla işaret eden, bestelendiği ve icra edildiği dönemin ruhunu çok belirgin bir şekilde taşıyan bir müzik bu. Öyle ki, bana göre bu yönüyle günü yansıtma becerisi bakımından hem çok esnek hem de diğer müzik türlerinden çok daha öne çıkıyor. Bu nedenle çağdaş müziğe daha sık, daha dikkatli, daha derin bakışlar atmamız gerektiğini düşünüyorum. Hem ülkemizde hem de dünyanın her yerinde ilham veren, çoğunluğu genç ve günün dertlerini, günün ruhunu notalara aktarmaya çalışan pek çok “yeni müzik” bestecisinin işlerine kulak kabartmalısınız. Geçtiğimiz günlerde gördüğüm Diskant Ensemble konserinin duyurusu da beni bu doğrultuda heyecanlandırdı ve konsere katılmak için gün saydım.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü tarafından düzenlenen Yeni Müzik Festivali’nin 15. edisyonundan bahsediyorum. Festivalin 14 Aralık Cumartesi akşamı gerçekleşen kapanış konserinde Ahmet Altınel yönetiminde Diskant Ensemble, Arter’de Sevgi Gönül Oditoryumu’nda sahnedeydi. Konserin benim için ilgi çeken yanıysa, İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nün, genç bestecilere bu konser için eser çağrısı yapmasıydı. İzlediğim konser de dinlediklerim de Diskant Ensemble’ın titiz icrası da beni pekala heyecanlandırdı. Öyle ki, her bestecinin adını şimdiden zihnime kaydettim. Bundan birkaç sene sonra bazılarıyla röportajlar yapacağıma, bazılarının büyük orkestralardan gelen eser siparişleri için harıl harıl çalışacağına eminim.
8 eser, 8 genç besteci
Klarnette Ebru Mine Sonakın, kornoda Kübra Çadırcıoğlu Uyar, perküsyonda Okan Akan, arpta İpek Mine Sonakın ve kontrbasta Deniz Yurdakul’dan oluşan Diskan Ensemble, pek çok bestenin Türkiye’de prömiyerini de yapan ve çağdaş müziğin Türkiye’de dinlenmesi için oldukça çaba harcayan bir topluluk. Şef Ahmet Altınel yönetiminde Diskant Ensemble, bu konserde de çok dikkat çekici bir performans sergiledi. Eserlerini gönderen sekiz bestecinin eserlerine yorumları, beni oldukça etkiledi.
Sevgi Gönül Oditoryumunu dolduran izleyicinin şahitlik ettiği şey, basitçe ifade etmek gerekirse, sekiz bestecinin kendini usta müzisyenlerin yetenekleri elleri vasıtasıyla ifade ettiği, sıradanlıktan uzak bir konser deneyimiydi. Peş peşe çalınan, 5 dakikayı aşmayan uzunluklarıyla da konser içinde rahat bir şekilde dinlenebilen bu 8 parça, o gün için başıma gelen en güzel şeydi.

Konser, Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü Bestecilik ve Müzik Teknolojisi Lisans Bölümü son sınıf öğrencisi Metehan Esen’in Zaten isimli eseriyle başladı. Aralıklı perküsyon geçişleri dikkatimi en çok çeken şeylerden biriydi “Zaten”de. Tekil, kısa cümle(cik)lerin bulunduğu, kısa duraklamaların inşa ettiği bir donakalma halinin insanıı sardığı, renkli bir eser dinledik. Korno ve klarnet ikiliğinin yanına kontrbasın sağladığı derinlik ekleniyor. Esen’in Zaten’i, bana “meraklı” ve “denemeye iştahlı” bir parça hissi verdi. O iştahı çok sevdim.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarının Bestecilik Sanat Dalı öğrencsi Azra Kaya’nın Yansımanın Yanılgısı başlıklı eseri, konserde çalınan ikinci parçaydı. Bu “bütün” hissettiren parçanın bana iyi gelen bir yanı vardı. Boşlukta süzülmeyi çağrıştırıyordu. Hatta belki de iyi gelmemesi gerekiyordu bu hissin, ancak bir yanıyla iyi geliyordu. Üflemelilere bayıldım, yalan söylemeyeceğim!
Henüz 21 yaşındaki Orkay Pazarcı’nın Tiangou parçasında ise kornonun uğultu/nefes çağrışımlı kullanımı heyecan vericiydi. İsmi ilgimi çekince araştırdım. Tiangou, Çin mitolojisinden efsanevi bir köpek türü ve meteora verilen isimmiş. Tiangou, tutulmalar esnasında Ay’ı yermiş. Konser programına elimdeki kalemle yazdığım en önemli not galiba şu dört kelime: “Anlatıya bağlı, tekrardan münezzeh.”

Ömer Göksen’in Silent Reverie eserinde gördüğüm ve benim için en öne çıkan yan da enstrümanların birbirine paralel ilerleyen notalarının yarattığı tamamlanma haliydi. Kolay kavranır, içinde kolayca gezilebilir bir sahne yaratmış Göksen. Hissettiklerinizi fark edebiliyor, ayrıştırabiliyor ve bu eş seslilik hali içinde kendinizi müzikle aynı yolda yürürken buluyorsunuz.
Nisan Dikeçligil bestesi Slippery Slope, adının yanına bir yıldız iliştirdiğim iki eserden biri. Tekrarların hiçbirinin “biraz önceki ölçüyle aynı” hissettirmediği, çok kaygan bir zemin. Slippery Slope, açıkça içine düşmekten imtina etmeyeceğiniz bir boşlukla yüz yüze getiriyor sizi. Dikeçligil’in bestelerini daha fazla duymamız gerek. Duyacağımıza inanıyorum. Epeydir bu kadar iştahla replay butonuna çalmak istediğim olmamıştı.
Sude Ergen’in Tides of Duality‘si, arpın ritmik yürüyüşüyle biçimleniyor. Her enstrüman grubu kendi ikiliğini yaşıyor. Eserin getirdiği “duality” fikri, bana bunları hissettirdi ve düşündürdü. Yenilikçi, kıvrak bir zeka. İlham verici, cesur bir iş. Bu eserin yanına da bir yıldız işareti koymuştum, şimdi hatırlayınca tekrar gülümsetti. Bir daha dinlemem gerek
Şimdi kocaman, çok sert bir kaya düşünün. Bu kayaya iki ayaklı bir anlatı yerleştirin. Bu iki ayaktan biri arp, diğeri kontrbas. İkisi de kendi yalnızlığı içinde adımlıyor kayayı, sert zemini. Yalnızlık, enstrüman yalnızlığı. Anlatı bu iki bel kemiği enstrümanla kuruluyor ve üflemeliler ile perküsyon onlara eşlik ediyor. İşte, Can Dilekçi’nin Together, Alone ile başardığı şahanelik bu!
Konserin son parçası ise sakin, keyifli, hınzır bir eser. Birbirinin cümlelerini telaşsızca tamamlayan ve serin bir kış gecesini anımsatan dokusuyla The Call of Cernunnos bir Nazlıcan Gümüş bestesi. Benim için en önemli not da korno ve klarnet için getirdiği radikal öneriler.
Her eserden sonra bestecinin salona kendini gösterdiği, Diskant Ensemble üyelerinin severek sahnede olduğunu gözlerinden ve icralarından görebildiğiniz, gerçekten Aralık ayına yakışır bir çağdaş müzik akşamıydı bu yaşadığımız. Arter’de, Sevgi Gönül Oditoryumu’nda müziğin yenisine, bugününe ve en çok da yarınını inşa edecek gençlerine bakmak benim için mükemmel bir deneyimdi. Tebrikler Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü, tebrikler Diskant Ensemble. Tebrikler ülkenin genç, inatçı ve iştahlı gençleri. Çok daha büyük salonlarda eserlerinizi dinlemek için sabırsızlanıyorum.
■ Andaç Üzel’in Dark Blue Notes’daki diğer yazıları
■ Diskant Ensemble Instagram
■ Diskant Ensemble web