Dexter Gordon’dan El Alan Lars Ulrich

Müzik dünyasının iki ünlü karakteri Lars Ulrich ve Dexter Gordon arasında nasıl bir ilinti olabilir? Durun, anlatayım.

Ömrünüzün ortalarında iseniz, hayat akışınız içerisinde aldığınız radikal kararlar, yeniden doğuşu simgeleyip, varlığınızı ve benliğinizi yok olmak üzereyken diriltebilir. Konu nezdinde, kendi eylemlerimi uzun süre düşünebilme fırsatım oldu. Kemiklerim çok acıyor. Kaburga kemiklerim. Bir trafik kazası sonrası iyileşemeyen kemiklerim. Sol tarafımda, ön kaburgamda kırılan üç kemik, arka kaburgamda kırılan dört kemik, çatlayan omurgam ve bilumum ezikler. Hızla iyileşebilmek için, nasıl radikal bir karar aldığımı hemen hatırladım. Ölüm bir nefes kadar yakınken bana, insanların mutlu olduklarını görmeliydim. Kimine sevdiğimi söylemeli, kimine yakınlaşmalı, öznesini zamirleştirdiklerimi öpmeli, sıfatlaştırdıklarımla sevişebilmeli ve hediyeleşebilmeliydim.

Dexter Gordon

Bir dönem, Birleşik Devletler’de yetişen caz müzisyenleri de ömürlerinin ortalarına ya da sonlarına doğru radikal kararlar aldılar. Ülke değiştirdiler. Jim Crow yasaları ve uzantısı olan ırkçılık eylemlerinden bıkarak, kendilerini Kuzey Avrupa’ya veyahut Avrupa’nın çeşitli ülkelerine, tabiri caizse resmen ışınladılar. Huzur ve eşitlik istiyorlardı. Amerika Birleşik Devletlerinde mutlu değillerdi.

Eric Dolphy Berlin’e gitti ve orada kaldı. Chet Baker İtalya ve Hollanda’da yaşadı. Nina Simone Fransa ve Birleşik Krallık’ta hayatını idame ettirdi. Ben Webster ve Dexter Gordon Kopenhag’da yaşadılar. Hatta Loft Caz gazete için yazdığım bir makalede, Ben Webster ve Dexter Gordon’un Kopenhag anılarını anlatmıştım. Bu iki büyük müzik dehasının dostluğu, beni o kadar etkilemişti ki, kendi kendime hayıflanıp ‘’Dexter ile neden yeterince ilgilenmedim? Neden ona ait hikayeleri geride bıraktım?’’ demiştim. Esasen Dexter Gordon’a ait en güzel hikaye, Metallica’nın davulcusu Lars Ulrich’in vaftiz babası olmasıdır.

Torben Ulrich

Lars’ın babası Torben Ulrich ile Dexter Gordon yakın iki dosttular. Torben Ulrich, 1928’de Kopenhag, Danimarka’da doğdu. 1940’lı yıllarda, ülkesini temsil eden profesyonel bir tenisçi oldu. 1970’li ve 1980’li yıllarda Tennis Grand Masters turnuvasında yarıştı. 102 Davis Cup maçında Danimarka’yı temsil etti. 1976 yılında da dünyanın takdir ettiği bir caz müzisyeni oldu. Aynı zamanda, Information ve Politiken’in de aralarında bulunduğu Danimarka caz dergileri ve gazetelerinde müzik eleştirmenliği yaptı.

Çok yetenekliydi. Bir tenis yıldızı ve müzik yazarı olarak yaşayan Torben Ulrich, cazın en elit çevrelerinden pek çok ünlü isimle yakındı. Ornette Coleman, Sonny Rollins, Don Cherry ve Dexter Gordon gibi önde gelen isimlerle dirsek temasında bulundu. 1950’li yıllarda geleneksel bir caz grubunda klarnet çaldı. Ancak daha sonra çalışmaları giderek deneysel hale geldi. 2000’li yıllarda Kopenhag serbest caz üçlüsü Clinch ile çalışmaya başladı. 2005 yılında, başka bir doğaçlama grubu olan Yerine‘yi kurdu. 2021 yılında, 92 yaşındayken, çellist arkadaşları ile birlikte, besteci Lori Goldston’un eserlerinden oluşan, Reuniting (Rejoicing) adlı bir caz albümü de çıkardı.

Torben ve Lars Ulrich

Dexter Gordon’ın Kopenhag’da yaşadığı dönemde, şimdilerde olduğu gibi, herkes İngilizceye vakıf değildi. İngilizce dil olarak, caz hayranları ve Jazzhus Montmartre isimli kulüpte oldukça yaygın konuşuluyordu. Çoğunlukla başka bir dile benzeyen, modern bir İngilizce gibiydi. Dexter, Danimarkalılarla ilgili hoşuna giden şeylerden birinin, yüzleşmekten kaçınmaları ve asla hayır dememeleri olduğunu söylerdi. Danca bir kelime olan hyggeligt kelimesini sıklıkla tekrarlar ve Danimarka’da olduğu için kendini şanslı sayardı. “Huzurlu hissedilen bir ortamda, rahat ve sakinleştirici şeylerin, arkadaşlık duygusunun, sıcaklığın, dinginliğin ve memnuniyetin varlığından alınan keyif” anlamına gelen Danca bu kelimeye Dexter bayılıyordu. Yakın arkadaşı Torben Ulrich’e göre, “Danimarka’da olmak bir yaşam biçimiydi. Belki de bir tür Danimarka diniydi.” Tüm bunlar ışığında, Dexter’ın orada yaşamak konusunda ne hissettiğini anlamaya başladığımı itiraf etmeliyim.

Don Byas, Niels-Henning Ørsted Pedersen, Bent Axen ve Dexter Gordon Jazzhus Montmartre’da

Elbette Kopenhag’da geçirdiği zaman pek abartılı değildi. Ekim 1962 tarihinde, Kopenhag’a gelişinden sonra, Jazzhus Montmartre’da o kadar sık çaldı ki, burası onun ikinci, belki de ilk evi oldu. Çok iyi arkadaşı olan plak yapımcısı Michael Cuscuna her zaman Dexter’ın gördüğü en pozitif kişi olduğunu söylerdi.

Danimarkalı yazar, müzisyen, film yapımcısı, ressam, yönetmen, oyuncu, eski şampiyon profesyonel tenisçi ve Lars Ulrich’in babası Torben Ulrich, Dexter’ın Kopenhag’da sahne aldığı ilk gecesinde, Jazzhus Montmartre’deydi. Dexter sahnedeyken, aralarında sadece beş metre vardı. Ulrich ve Dexter çok iyi arkadaş oldular. Torben, Dexter’dan, heavy metal grubu Metallica‘nın kurucu üyelerinden biri olacak olan oğlu Lars Ulrich‘in vaftiz babası olmasını istedi.

Lars, 1995 yılında Rolling Stone dergisine, “Dexter Gordon benim vaftiz babamdı. Küçükken Neneh Cherry ile oynardım . Üvey babası Don Cherry, Kopenhag’da yaşadığımız yerden altı ev uzakta yaşıyordu. Caz müzisyenler her zaman etrafımızdaydı. Miles Davis ve Ornette Coleman ile babam sık sık stüdyoda çalışıyorlardı. Bir dönem The Doors ve Jimi Hendrix ile de çalışmaları oldu.” açıklamasını yaptı.

Torben Ulrich, 1973 yılında 10 yaşındaki oğlu Lars’ı, arkadaşı tenor saksafoncu Dexter Gordon’u dinlemeye götürdü. Lars gecenin ortasında sahneye fırlayıp mikrofonu eline aldı. Şarkı söyleyerek sahnede deli gibi koşmaya başladı. Baba Ulrich, oğlunun cesareti karşısında şaşkına dönmüştü. “Bir an için, sahnede sanki kudurmuş bir köpek koşuşturmuştu. Herkesi çok şaşırtmıştı.” cümleleri ile anısını paylaştı. O gece oktan çıkan yay, sekiz yıl sonra hedefini buldu ve Metallica’nın temelleri atıldı. Lars Ulrich ve James Hetfield tarafından kurulan Metallica, 43 yıllık kariyeri boyunca, 125 milyonu aşkın albüm sattı, dünyanın en büyük heavy metal gruplarından biri oldu. Müzik tutkunlarının müziğe bakışını etkilerken sayısız grubun da önüne açtı.

Babasının cenaze töreninde Lars şu sözler ile ona veda etti: “Torben Ulrich. 95 yıllık maceralar, benzersiz deneyimler, merak, sınırları zorlamak, statükoya meydan okumak, tenis, müzik, sanat, yazarlık… ve Danimarka’nın biraz aykırı tavrısın. Babamsın. Sana sonsuz teşekkür ederim! Seni seviyorum baba.”

Torben’den olan, Dexter’dan el alan ünlü davulcu Lars’a ve grubu Metallica’ya selam ederim.

*

Meraklısına Notlar:

  • Mine Gürevin’in Dark Blue Notes’daki yazıları.
  • Dark Blue Notes’da yayınlanmış diğer portre yazıları.
  • Dexter Gordon’ın Kopenhag’da son kez çaldığı konserin kaydını Burak Sülünbaz yazmıştı: Hoşçakal Kopenhag.
  • Fransız piyanist Jacky Terrasson ile Dexter Gordon arasında da bir ilinti var.
  • ve tabii ki yeri gelmişken Dexter Gordon dinlemeye ne dersiniz?

Mine Gürevin

Yeme içme kültürüne düşkün bir matematikçi. Fermantasyon etkisinde müzik yazıları üretmeyi seviyor.

Mine Gürevin 'in 61 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Mine Gürevin ait tüm yazıları gör

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir