Akbank Caz Festivali

Cazcılar Paul Simon Sever

Önceki bölümü okuduysanız biliyorsunuzdur; Paul Simon şarkılarının caz yorumlarını derleyip anlatmayı hedefleyerek yola çıktıktan sonra Simon’un caz müzisyenleri ile ilişkisi bölümünü uzatınca yazı yarıda kalmıştı. Bu ikinci bölümde caz müzisyenlerinin Paul Simon yorumlarını aktaracağım. Okyanusta boğulmamak için yakın döneme odaklandığımı ve çoğunlukla enstrumental yorumları seçtiğimi not edip yazıya başlayayım.

■ The 59th Street Bridge Song (Feelin’ Groovy) (1966)

Paul Simon, Amerika’nın ve tabii ki dünyanın, siyasal çalkantılarla bunaldığı dönemde, genç neslin marş bellediği, eleştirel tonu yüksek şarkılara imza atmıştı. Feelin’ Groovy, tam tersi istikamette bir şarkı. Kahramanımız olanı biteni ya da genel olarak yaşamı ciddiye almadan, keyifle yaşamanın derdinde. Şarkının kıpır kıpır müziği, sözlerle o denli tutarlı ki mesajını algılamamak, sevmemek mümkün değil. Simon şarkı kitabının en neşeli ve tasasız şarkısı.

Eric Reed

Piyanist Eric Reed, şarkıyı orijinalinden farklı bir ritmik desene yerleştirip armonik olarak yeniden tasarlıyor. Basta Reginald Veal ve davulda Gregory Hutchinson’dan aldığı destekle, başından sonuna delişmen bir üslupla, deyim yerindeyse yüksek sesle doğaçlıyor. Şarkıyı siyahileştiriyor, form olarak olmasa da hissiyat olarak gospel/blues kıyafeti giydirip, kendi şarkısı haline getiriyor.

■ America (1968)

Simon & Garfunkel’in dördüncü albümü Bookends’de yer alan America, bir baştan diğerine ülkeyi gezen bir çiftin hikayesi. Sözleri, Simon’ın o dönemki sevgilisi ile çıktığı geziden ilham alıyor. Yazarken aklında Kerouac’ın Yolda’sı da var mıdır, bilinmez. Metaforik anlamlar bir kenara, şarkı, sözlerle müzikal cümlelerin mükemmel uyum gösterdiği Simon mücevherlerinden.

Bill Cunliffe

Thelonious Monk Caz Piyano Yarışması birincisi, Grammy ödüllü piyanist, besteci, eğitmen. Tümüyle Paul Simon bestelerinden oluşan albümünde America da var. Diğer icralarda farklı müzisyenler eşlik ediyorsa da Cunliffe America’yı solo yorumlamayı tercih etmiş. Çoğunlukla yapılanın aksine, şarkıdan kendi şarkısını, melodiden kendi melodilerini çıkarmaya çalışmıyor, yekpare bir solo bina etmeksizin akorlara yeni renkler katıp onlarla Simon’ın melodilerini boyuyor. Şarkıyı piyanosuyla söylüyor. Enteresan bir durum; albüm Spotify’da yok. Bandcamp linkini şuraya bırakıyorum.

■ An American Tune (1973)

There Goes Rhymin’ Simon albümündeki bu şarkının bestesi bir Hristiyan ilahisinden ve Bach’ın bir kantatından ilham. Sıradan bir Amerikalının endişelerini, korkularını, hayal kırıklıklarını, umutsuzluğunu konu ediyor. Bu yazara göre pop müzikte yazılmış en güzel şarkılardan biri.

Kurt Elling

Bu seçkideki tüm icralar ortalamanın üzerinde ancak Elling’in yorumu, tek kelimeyle muhteşem. Laurence Hobgood’un piyanosu bestenin tüm görkemini cömertçe sergiliyorken, Elling’in vokali şarkının her kelimesinin anlamını ortaya çıkarıyor. Kahramanımızın düşündeki uçuş sahnesi şarkı söyleme sanatının doruğu. Konservatuvarlarda ders olarak okutulmalı.

■ April Come She Will (1966)

Değişen mevsimleri metafor olarak kullanarak bir aşkın evrimini anlattığı şarkısı, dinleyiciyi hemen kavrayan melodisi ve oya gibi işlenmiş sözleriyle Simon’un en güzel baladlarından. Sözler, baharın taze başlangıcından yazın vedasına kadar olan yolculuğu şiirsel bir şekilde izliyor ve aşkın heyecan verici başlangıcından sessizce bitişine kadar olan yaşam döngüsünü yansıtıyor.

Karrin Allyson

Karrin Allyson, Simon and Garfunkel şarkı kitabının sayısız hit’i arasında unutulmaya yüz tutan bu aşk hikayesine yeni bir hayat veriyor. Garfunkel gibi hikayeye dışarıdan bakan anlatıcı rolüyle söylemiyor, gideni hatırlamanın kederine bulanmış ses tonu ve edayla, bu aşkın taraflarından birisi olduğunu hissettiriyor, öyküyü kendisinin kılıyor.

■ Bridge Over Troubled Water (1970)

Simon & Garfunkel’in en çok satan, başkalarınca en çok yorumlanan şarkılarından biri. Paul Simon, melodiyi bir hristiyan ilahisinden esinlenmiş ve ortaya gospel formuna dayanarak popüler müzikte yapılmış en güzel bestelerden biri çıkmış. Sevgiyi ve dostluğu anlatan nakış gibi işlenmiş sözleri ile Amerikan müziğinin en görkemli şarkılarından biri. Caz müzisyenlerinin de gözdesi.

Cyrus Chestnut

Çalışında gospel köklerinin en belirgin olduğu piyanistlerden Cyrus Chestnut’ın solo yorumu, Versace’nin aksine, bestenin ilahi karakterini öne çıkarıyor. Chestnut, sesleri yağmur taneleri gibi yağdırıyor, melodiyi süsleyip renklerini parlatıyor ve etkileyici solosuyla yorumunu zenginleştiriyor.

Mike LeDonne Quartet + Gospel Choir

Mike LeDonne şarkının gospel kökünü belirginleştiriyor. Orgun varlığı başlıbaşına bir etmen ama düzenlemeye gospel korosunun katılımıyla ve icranın sonundaki org-koro atışmasıyla şarkı düpedüz kiliseye geri dönüyor. Gitarda Peter Bernstein, tenor saksofonda Eric Alexander ve orgda liderin soloları yorumun coşkulu havasını daha da arttırıyor. Anlayacağınız LeDonne ve grubu bambaşka bir yaklaşımla şarkıdan soul caz klasiği olmaya aday bir yorum çıkarıyor.

Matt Wilson’s Arts And Crafts

Lider Matt Wilson olmasına rağmen, bu icranın yıldızı piyanist Gary Versace. Üçlü, Simon’un orijinal düzenlemesinde vurmalıların ve yaylıların oluşturduğu görkemli ifade tarzından kaçınıyor, besteyi, sade ve zanaatkarane bir üslupla yorumluyor. Versace icraya farklı bir girişle başlasa da melodiden uzaklaşmıyor. Yeni bir şey söylemeseler ve doğaçlamasalar da, dokunuşlarının karakteri, çaldıklarını caz olarak algılamamıza yetiyor. Hem de güzel caz…

■ Cecilia (1970)

Simon and Garfunkel’in en sevilen şarkılarından. Bestesi, ikilinin arkadaşlarıyla takıldığı bir partide eğlenirlerken ortaya çıkmış. Güvenilmez sevgiliye sitem eden şarkının sözleri, ilk dizesinden itibaren dile pelesenk olmayı beceriyor.

Mike Fahie

Mike Fahie beşlisinin şarkıya getirdiği yorum, caz sanatının özünde yer alan başkalaştırma olgusunun enfes bir örneği. Beşli, şarkının temposunu düşürüyor, farklı bir ritmik desende yorumluyor. Bu yetmezmiş gibi, yeni bir melodi cümlesi ile başlayıp, orijinal melodiyi bir kez çalıp dosdoğru sololara girişiyorlar. Trombonda Fahie, tenorda Bill McHenry ve gitarda Ben Monder’in yaratıcı sololarının ardından melodiye geri dönüp icrayı tamamlıyorlar. Aslını sorarsanız Cecilia sadece bir esin kaynağı, beşli kendi bestesini yaratıyor.

■ Fifty Ways To Leave Your Lover (1975)

Steve Gadd’in, kayıtsız kalınması mümkün olmayan davul deseniyle dinleyiciyi anında kavrayan şarkı, Simon’ın unutulmaz hitleri arasında. Sözleri, bir ilişkiyi bitirmek için metaforik öneriler listesi sunuyor. Kendisi de eşinden yakın zamanda boşanmış olan Simon, şarkının sözlerini, ikonik caz şarkıcısı Peggy Lee’nin kendi evliliğini nasıl bitirdiğine dair anlattıklarından ilhamla yazmaya başlamış, böyle ciddi bir konuyu eğlenceli ve biraz da alaycı şekilde ele almış. Gadd’ın yanı sıra basta Tony Levin, klavyede Kenny Ascher, gitarlarda John Tropea ve Hugh McCracken gibi usta müzisyenlerle gerçekleşmiş stüdyo kaydı öylesine kusursuza yakın ki, düzenlemesini dikkate almadan bir yorum getirmek kolay değil.

Brad Mehldau

Bu seçkideki en cesur yorumlardan birinde piyanist Brad Mehldau’ya, basta Larry Grenadier ve davulda Jeff Ballard eşlik ediyor. Mehldau’nun akor çeşitlemesi ve Ballard’ın hipnotik davulu önünde, Grenadier’in solosuyla açılan icra, Mehldau’nun başlangıçta melodiyi anıştıran ama farklı fikirlerle ilerleyen solosuyla devam ediyor. Anlayacağınız üçlü bestenin A bölümünü çalmadan doğrudan yoruma ve doğaçlamaya geçiyor. Piyano ancak solonun ortasında ana melodiyi açığa çıkarıyor. Tek başına kalınca blok akorlarla yoğunluğu yükseltiyor, şiddeti artmış şekilde bas ve davul tekrar katılınca Mehldau solosunu tamamlıyor. İcra başladığı gibi kısa bir Grenadier solosuyla kapanıyor. Cazın özü diyebileceğim Bill Evans aforizmasının işitsel sunumu: Caz ne değil, nasıl’dır. Nefes kesici!

■ I Do It For Your Love (1975)

Simon’ın en güzel aşk şarkılarından biri. Pop dünyası için hatırlanmayanlardan birisi olsa da, Bill Evans, ölümünden kısa süre önce şarkıyı stüdyoda yorumlayıp, konser repertuvarının vazgeçilmezleri arasına aldığı için, caz müzisyenlerinin rağbet ettiği Paul Simon bestelerinden biri olageldi.

Herbie Hancock

Hancock’ın, farklı solistlerle kotardığı Possibilities albümünde yer alan bu yorumun, şarkının orijinalini aşacak güzellikte olduğunu söylemem yanlış olmayacaktır. Öncelikle şarkıyı sahibinden dinliyoruz; olgunluğunun sefasını süren Paul Simon seslendiriyor. Vurmalılarda Jamey Haddad ve basta Pino Paladino kusursuz eşlik ediyorlar. Hancock’ın eşliği ve soloları şiirsel etkileyicilikte. Birlikte daha çok kayıt yapmış olmaları ihtimali beni mutlu ediyor.

■ Late in the Evening (1980)

Aynı adlı film için yazdıklarından oluşan One-Trick Pony albümünün çıkış şarkısı. Albüm ilgi görmemiş olsa da şarkı, nefeslilerin enfes düzenlemesi, davulla basın fevkalade uyumu ve Steve Gadd’ın, iki davulcu tarafından çalınıyormuş izlenimi bırakan groovy davul ritmiyle çok sevilmiş ve zamanın dans meraklılarının gözdesi olmuştu.

Randy Brecker

Uzun ve renkli kariyerinde Paul Simon’la da çalışmış olan trompetçi Randy Brecker, Blue Note kulübünde canlı kaydedilmiş RandyPOP albümünde, şarkıyı Kenny Werner’ın fantastik düzenlemesiyle çalıyor. Vokalde, Eliane Elias’la olan evliliğinden doğan kızı Amanda Brecker, elektrik basta John Patitucci, davulda Nate Smith, elektrikli piyanoda Werner, tenorda David Sanchez’den oluşan grup, sallanmadan, kıpraşmadan, oynamadan dinlenmesi mümkün olmayan kışkırtıcı bir yoruma imza atıyor.

■ Mrs. Robinson

Lew Soloff

Trompetçi Lew Soloff’un, ünlü filmlerin tema müziklerini tek başına yorumladığı albümünde yer alıyor. Soloff, melodiyi takiben başladığı, kusursuzca inşaa edilmiş doğaçlamasını enstrumanın en tiz notalarıyla kapatıyor. Cesur ve heyecan verici bir yorum.

■ Night Game (1975)

Still Crazy After All These Years albümünde yeralıp da öksüz kalmış Paul Simon bestelerinden. Gece oynanan bir beyzbol maçında, sahada yıkılıp yaşamını yitiren sporcu metaforunu kullanarak zamanın durdurulamazlığını, yaşamın kırılganlığını, öngörülemezliğini öykülüyor.

Sam Yahel Trio

Yaşamın getirdiklerini kabullenmek zorunda olmanın zihinde bıraktığı acı tat icranın tamamına sinmiş. Brian Blade’in davulunda zarifçe akan zaman, Joshua Redman’ın tenor saksofonundan sızan hüzün, Sam Yahel’in orgunun yılgın isyanı ile mükemmel bir yorum. ‘Hayat kısa, kuşlar uçuyor’. Orijinalini ve bu yorumu nasıl olup da bugüne dek ıskaladığıma hayıflanıyorum.

■ Scarborough Fair

Aslen İngiliz halk türküsü. Paul Simon düzenlemesiyle, önce, Parsley, Sage, Rosemary and Thyme albümünde sonra da The Graduate filminin müzikleri arasında yer alınca, ikilinin en sevilen şarkılarından biri haline gelmişti. Akılda kalıcı ve eşlik etmeye müsait melodisi, basit gözüken ama içinde derin anlam taşıyan sözleri, türkünün nasıl yüzyıllardır yaşamaya devam ettiğini açıklıyor.

Herbie Hancock

Popüler şarkılara el attığı albümler serisinin, bana kalırsa, en başarılısı New Standards’da Hancock’a yıldızlar topluluğu eşlik ediyor. Melodiyi hızlıca ortaya koyduktan sonra grup üyeleri derhal sololarına başlıyor. Basta Dave Holland ve davulda Jack DeJohnette gök gürültüsünü andıracak şekilde şiddetli ve dolgun bir ritm üretiyor, Hancock ve John Scofield, fevkalade özgün cümleler sarf ediyor ama icranın yıldızı Michael Brecker, melodiden ve onun köklendiği akorlardan hareket edip öngörülmesi mümkün olmayan ufuklara yürüyor, mükemmel bir solo ile olağanüstü kariyerinin bir başka olağan zirvesine tırmanıyor. Fevkaladenin fevkinde deyimi mi kullanılıyordu böyle zamanlarda?

Don Friedman VIP Trio

Piyanist Don Friedman’ın Japon pazarı için kaydettiği aynı adlı albümde yer alıyor. VIP, grup ismi için isabetli bir seçim; müzik dünyasında Ron Carter ve Omar Hakim’den daha önemli çok müzisyen yok. Bu kalibredeki bir üçlü, ana melodiyi alıp kendi şarkısını söylüyor; Carter ve Hakim’in soliste muazzam bir güven veren eşliğinin önünde, parlak ve gösterişli tekniğiyle Friedman harika çalıyor.

■ Something So Right (1973)

Guillaume De Chassy

Fransız piyanist Guillaume De Chassy, geçtiğimiz yüzyılın şarkılarını yorumladığı albümünde şarkıyı üçlüsüyle yorumluyor. Zarif tuşesi ile melodiyi tek başına ortaya koyduktan sonra, Daniel Yvinec’in derin ifadeli bası ve Paul Motian’ın usta işi fırçası ona katılıyor, onlarla birlikte melodi üzerine çeşitledikten sonra, sahneyi, solosunu atmak üzere Yvinec’e bırakıyor. Ardından da, oldukça özgün cümlelerle kendi solosunu çalıyor. İcra dinleyicisine, doygun bir dinginlik sunuyor.

■ Still Crazy After All These Years (1975)

Sadece Paul Simon’ın değil popüler müziğin en güzel aşk şarkılarından biri. Öyküsü kadar Michael Brecker’ın solosu ile akıllarda kalan şarkı, dönemin dergileri tarafından albümdeki en iyi şarkı ilan edilmiş, kusursuz, mükemmel kurgulanmış, sıcak gibi övgülere mazhar olmuş. Kahramanımız eski sevgilisiyle karşılaşır, bir kaç bira içerler ve sonra da ayrılıp kendi yollarına giderler. Unutulduğu sanılan duyguların tekrardan alevlenişi önce coşku ve sevinç yaratır. Bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ onun için deli olmaktadır. Gidişi, arkasında doldurulması imkansız gibi hissedilen bir boşluk, yalnızlık ve hüzün bırakır.

Anders Mogensen

Davulcu Mogensen ve beşlisinin, şarkının stüdyo düzenlemesine sadık şekilde ve smooth caza yakın bir üslupla çaldıkları icrada, melodiyi seslendiren tenor saksofoncu Hans Ulrik de dahil kimse kapıp koyvermiyor, gitarist Niclas Knudsen’in zekice kurgulanmış solosu bir anlığına heyecan yaratsa da, grup derli toplu bir sunum verme niyetiyle çalıyor.

■ The Sound of Silence (1964)

Folk rock şarkılarının en önemlilerinden, pop müziğin en güzellerinden. Paul Simon şarkıyı, J.F. Kennedy’nin öldürülmesinin hemen ardından yazmış. Suikast sonrası yaşanan toplumsal buhranı anlattığı gibi, Simon’ın yoğun şekilde kullandığı metaforlar, herhangi bir çağın gerçekliğine de rahatlıkla karşılık geliyor. O nedenle de yazılmasınının üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen hala etkileyiciliğini koruyor.

Pat Metheny

Pat Metheny, şarkıyı, ünlü luthier Linda Manzer ile birlikte tasarladığı 42 telli Pikasso gitar-arpla yorumluyor. Hem de ne yorum! Şarkıyı gerçek dışı bir düşe dönüştürüyor. Sessizliğin sesine dokunuyor; sesler sessiz yağmur damlaları gibi düşüyor, sessizliğin kuyularında yankılanıyor. Müzikte büyülü gerçekliğin ta kendisi. Sessizliğin bir sesi varsa o da budur.

Meraklısına Notlar:

Turgay Yalçın

Yayın Yönetmeni, Kurucu Ortak, Yazar, Radyo Programcısı.

Turgay Yalçın 'in 219 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Turgay Yalçın ait tüm yazıları gör

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir