Ankara’da Ana Popovic Rüzgarı Esti
Sırbistan doğumlu blues rock gitaristi Ana Popovic, dünya turnesi kapsamındaki konser serisinin son durağı olan CSO Ada Ankara Ana Sahne’de müzikseverlerle buluştu.
2023 yılı Mayıs ayında yayınladığı Power adlı albümünün hemen ardından konserlere başlayan müzisyeni ülkemizde, hem de bu türe ait dinleyici kitlesinin belirgin biçimde daha tutkulu olduğu Ankara’da izlemiş olmak hepimiz için, yaşanan tüm aksiliklere rağmen büyük bir şanstı.
Ana Popoviç’in konser takvimi açıklandığında sahne alacağı salonun, uzun süren inşa sürecindeki aksaklıklarla haberlere konu olmuş CSO’nun yeni binası olduğunu öğrenmek herkesin içinde ufak çaplı bir kuşku yaratsa da, müzik dinlemenin gittikçe daralan bir kesimin elde edebildiği bir lüks haline geldiği ülkemizde, uygun bilet fiyatları ve müzisyenin genişlemiş grubu ile sahne alacağı göz önüne alındığında bu fırsatı kaçırmak olmazdı.
Konser, bas gitarda Buthel Burns, davulda Jerry Kelley, klavyelerde Michele Papadia, saksafonda Claudio Giovagnoli ve trompette Davide Ghidoni’nin yer aldığı grubun birkaç dakikalık introsu ile başladı. Hemen ardından sahneye gelen Popovic kısa bir selamlamadan sonra gitarı omzuna astı ve son albümünün ilk şarkısı olan Rise Up ile giriş yaptı. Sonrasında ise hiç ara vermeden ve şarkılar arasında kısa anonslarla Power albümünden Power Over Me, Ride It ve Queen Of The Pack ile devam etti.
Konserin bu bahsettiğim ilk 20–25 dakikalık bölümü, grup üyelerinin iyi bir duyum sağlayamamalarından kaynaklı gerginlikleri, çaldıkları şarkılara yoğunlaşamamaları ve tonmaister ile kurmaya çalıştıkları iletişimin gölgesinde geçti. Fakat Ana Popovic’in hiç sorun yokmuşçasına grup üyelerini pozitif anlamda domine etmesi, performans sırasında teker teker hepsinin yanına giderek gülümsemesi ve bunu yaparken gitarından ödün vermemesi ile bir nebze aşılmış oldu.
Ses ile ilgili teknik kısım, en azından hangi şarkıyı dinlediğimizi anlayacak kadar düzeltilmişti ama ilk 35 dakikalık bölüm, tahminimce herkese, daha önceki konser deneyimleri de göz önüne alındığında CSO’nun bu yeni sahnesinin geometrisi ve mimari planının yüksek sesli konserlere uygun olmadığını düşündürdü.
Müzisyen, Power albümünden sonra Trilogy albümünden Fence Walk ve bir diğer eski albümü olan Like It On Top‘dan Brand New Man ile devam etti. Brand New Man’in klasik blues yürüyüşü üzerine çalınan Davide Ghidoni’nin doğaçlama trompet solosu ve Ana’nın sert vokali ile birleşince bize tüm çalma listesinin en iyi icra edilen parçası olduğunu hissettirdi. Belki de Popovic, kariyerini, popüler hale getirmeye çalıştığı, soundunu ve satış kaygısını düşünmeden çaldığı ve kendisindeki özü ortaya çıkaran şarkılardan biri olduğu için hislerini bize rahatlıkla aktarabildi.
Ana Popovic’in müziğini ve ilk albümden beri süregelen soundunu, blues’un günden güne değişen, sınırları diğer müzik türleri ile iç içe geçmiş belirsiz halinden sıyırıp köklerine yaklaştıran tek şey kusursuz çaldığı gitarı, kuşku yok. Müzisyenin yer yer 80’li yılların Robert Cray albümlerini anımsatan şarkılarının üzerine çaldığı muhteşem pentatonik döngüler, büyük ustalıkla icra ettiği, Stevie Ray Vaughan esintileri barındıran blues dizeleri ve Luv’n Touch ve Doin’ This adlı şarkılardaki yüksek enerjisi neden orada olduğunun anlaşıldığı anlardan biriydi. Kendisine yöneltilen ‘sahnede fazlasıyla ön plana çıkardığı kadınlığı’na dair olan eleştirilere verdiği en güzel yanıtı buydu sanırım.
Konserin sonuna doğru sıra, Popovic’e eşlik eden müzisyenlere geldi. Gece boyunca arka planda sanatçıya eşlik eden davulcu Jerry Kelley’nin ve bas gitarist Buthel Burns’ün üst düzey tekniği ve yeteneğini sergilediği dakikalar, gecenin en heyecanlı anlarıydı ve bu dakikalar Popoviç’in tek bir ışık demetinin altında sakince çaldığı gitar solosu ile doruk noktasına ulaştı.
Nihayet gece Ana Popovic’in, kendisini ayakta alkışlayan Ankaralı dinleyicilere gösterdiği sıcak gülümseme ile sona erdi.
Yaşanan tüm aksiliklere rağmen tişört ve albüm imzalamak üzere bir alt katta bulunan antreye gelen Popovic ve bas gitarist Buthel Burns, birkaç sıra halinde uzun bir kuyruk oluşturmuş dinleyiciler ile yaklaşık bir saat boyunca sohbet edip fotoğraf çektirdiler. Gecenin sonunda herkes, konserin ilk dakikalarına ait karmaşadan hiç eser kalmamış bir biçimde, adrenalin yüklü bir vücut ve yüzlerinde oluşan mutluluk ifadesi ile salondan ayrıldı.
Ana Popovic, blues’un geleneğine ve köklerine bağlı, özellikle Chicago’nun elektrikli blues soundundan beslendiği gitar tekniği ile çok daha fazlasını hak eden bir müzisyen. Onu şehrimizde ağırlamak, yakından görmek, tanışmak ve benim için en önemlisi de slide’ı cebinden çıkardığı ana şahit olmak benzersiz bir deneyimdi.
Hep birlikte daha iyisine, nice konserlere.
*
CSO Ada Sonbahar konserleri.
CSO Ada Ankara etkinlik programı.