34. Akbank Caz Festivali: Akbank varsa caz da var!
34. Akbank Caz Festivali
Usta olduğu kadar bilge sıfatını da hakkıyla taşıyan büyük müzisyen Herbie Hancock, geçenlerde sosyal medyada paylaşılan bir metinde cazın artık neden popüler olmadığı sorusunu, “dinleyici kitlesinin artık müziğin kendisiyle değil müziği kimin yaptığıyla ilgilendiği” şeklinde cevaplıyordu. Devamında da mealen (*) cazın görünümle değil insan ruhuyla ilgili olduğunu, cazı caz yapan değerlerin mevcut paradigma ile uzlaşmasının mümkün olmadığını söylüyordu: “Caz bu durumun parçası olmak istemiyor.”
Aslını sorarsanız, yumuşatılmış haliyle dans salonlarına girdiği swing dönemi hariç tutulursa caz hiç bir dönem popüler olmadı. Ella, Brubeck ve belki Miles… Birkaç istisna hariç, içinden halkın sevgililerini çıkar(a)madı. Bunun nedenlerini derinlemesine tartışmak bu yazının konusu değil ancak kesin olan cazın başlangıçtan bu yana halka malol(a)madığı gerçeğidir.
Ünlü prodüktör Rick Rubin‘den ödünç alarak söyleyeyim, caz, diğer sanat dallarında olduğu üzere, dinleyiciye hizmet etmenin en iyi yolunun onları görmezden gelmek olduğu olgusu ile hareket etti ve böylelikle gelişti.
Dinleyiciyi görmezden gelme durumunun kibirden kaynaklanmadığını söylemeye gerek yok sanırım. Tahmin etmişsinizdir, görmezden gelinen dinleyici Hancock’ın müzikle ve onun kalitesiyle ilgilenmeyen çoğunluğu ifade ediyor.
Durum gayet açık, doğası gereği caz, azınlığın azınlık için yaptığı bir müzik olageldi. Muhtemelen böyle kalmaya ve inadına yaşamaya da devam edecek. Bu tespiti yapmaktan seçkinci bir haz almıyorum, sadece gerçeği dile getiriyorum. Hoşlansak da hoşlanmasak da çıplak gerçek bu!
Neyse ki dahilide ve haricide mevcut durumu istismar etmeden işini yapmaya, caz müziğini ayakta tutmak ve sanatçıyı dinleyicisi ile bir araya getirmek için çalışmaya devam edenler var.
Bu savunmanlığı hatta deyim yerindeyse şovalyeliği yıllardır sürdüren Akbank Caz Festivali gibi…
Akbank Caz Festivali, sadece Türkiye değil dünya ölçeğinde de ‘caz’ın hakkını veren nadir festivallerden biri.
28 Eylül ile 13 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek 34. Akbank Caz Festivali, kavramın has anlamıyla cazı seven seyirci kitlesinin önüne tartışma götürmeyecek bir programla çıkacak. Şu yargımı yazının sonuna bırakmadan peşinen söyleyeyim. Bu yaklaşımıyla Akbank Caz Festivali, sadece Türkiye değil dünya ölçeğinde de ‘caz’ın hakkını veren nadir festivallerden biri olarak anılacaktır.
34. Akbank Caz Festivali programı ana akım cazla avangardın, bildiğimiz cazla yeni nesil cazın arasında ölçülü bir denge tesis etmiş. Benzer dengenin sanatçıların ülkemizde ve küreselde tanınmışlıkları açısından kurulduğunu görmek de sevindirici. Cazseverler müziklerini yakından bildikleri müzisyenleri dinlemenin yanı sıra sanatlarını yeni yeni parlatmaya çalışan yetenekleri de keşfedebilecekler. Belli ki programı hazırlayan ekip, günümüz cazının renkahenk yapısını örneklemeye de gayret etmiş.
Anlayacağınız, caz varsa Akbank, Akbank varsa caz var ve iyi ki Akbank Caz Festivali var!
Programı detaylı inceledikçe görüyorum ki, Burak Sülünbaz’ın geçtiğimiz yıl söyleştiği Ahmet Uluğ’un festivalin ilk yıllarına dair anlattığı adanmışlık ve heyecan korunmaya devam ediyor.
34. Akbank Caz Festivali programı, gönlünü caza kaptıran, cazı yaşam yolculuğunun parçası olarak gören azınlığı mest edecek isimlerle dolu olduğu gibi casual dinleyicinin keyif alacağı ve (ne kadar caz olduğundan bağımsız şekilde) iyi müzik sunan konserleri de içeriyor.
Eminim ki ‘şehrin caz hali’ni yine çok seveceksiniz.
■
(*) Caz neden artık pop sahnesinin bir parçası değil? Çünkü müzik artık önemli değil. İnsanlar artık müziğin kendisiyle değil, müziği kimin yaptığıyla ilgileniyor. Halk, müziktense daha çok ünlülerle ve belli bir sanatçının nasıl daha ünlü olduğuyla ilgileniyor. Dinleyicilerin müzikle ilişki kurma biçimi değişti. Artık müzikle ve onun kalitesiyle aşkın bir bağı yok. Sadece cazibesini istiyor. Caz bunun bir parçası olmak istemiyor. Neden biliyor musunuz? Bunun tevazu ya da kibirle, ‘ünlü olmak istemiyoruz, biz underground’ız gibi bir durumla ilgisi yok, bunların hiçbiri değil. Caz insan ruhuyla ilgilidir, görünüşle değil. Cazın değerleri vardır, bize anı yaşamayı, birlikte çalışmayı ve her şeyden önce yanıbaşımızdakine saygı duymayı öğretir. Müzisyenler birlikte çalmak için bir araya geldiklerinde, diğerlerinin ne yaptığına saygı duymanız ve onu anlamanız gerekir. Özellikle caz, kölelikten gelen kökleri sayesinde özgürlüğü temsil eden uluslararası bir dildir. Caz insanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlar.
– Herbie Hancock
■