Akbank Caz Festivali

Orhan Tekelioğlu: Festivalde Hangi Konserlere Gidelim?

Neyse ki sonunda sonbahar geldi, havalar bir nebze serinledi ve İstanbul, gerçekten “uluslararası caz festivali” diyebileceğimiz biricik festivali ile vuslata bir adım daha yaklaştı.

Sevinmeliyiz. Çünkü, bu yılın Akbank Caz Festivali (ACF) geçen yıla göre daha da zengin ve birçok farklı mekânı kullanma anlamında çok daha kapsayıcı. ACF’nin tabii ki yıllar içinde asla eskimeyen bir karakteri, bir tercihi var: Avangart caz. “Mainstream” (“ana akım”) diye tanımlanan, geleneksel ya da modern versiyonlarıyla çok daha geniş bir dinleyici kesitine seslenen caz ile karşılaştırıldığında kuşkusuz daha küçük ama daha “kompakt”, çok daha “donanımlı” bir dinleyiciye seslenen bu caz anlayışının (ki “avangard”, denemeci tavrından ötürü “öncü” olarak nitelendirilir) dinleyiciyi zorlayabileceği aşikardır. Ama bir kez bu “dil” çözüldü mü, müziğin (sadece caz değil tabii ki, avangard tanımı her türlü müzik türü için geçerlidir) derinliğinin tadına varılması, o topoğrafyada dolaşmanın hazzına varılması mümkün hale gelir.

Sadece bu nedenle bile Türkiye caz dinleyicisinin ACF’yi bir armağan gibi görmesinin elzem olduğunu altını çizerek sizler için beş konser önermek istiyorum.

Tabii ki benim için önemli olan, ana akım caz örneklerinden (ki öyle örnekler tabii ki var ve bu festivalin ekonomik olarak hayatta kalmasına yardımcı oluyorlar) öte, sadece “avangard” tadını alabileceğiniz bir beşli. Beş sınırlaması olmasa bu sayı kolayca artabilirdi ama Dark Blue Notes beni bu konuda sınırlıyor. Sınırlar gerekli, benim de boynum kıldan ince.

Bu listeyi yaparken, ilk kez duyduğum ve beğenerek seçtiğim (Isaiah Collier, Tomas Fujiwara gibi) bazı müzisyenlerin işlerini az da olsa dinleme şansım oldu, hiç de küçük olmayan bir kazanç. Şimdi, tarihlerine göre ve altına koyduğum küçük notlarla sıralıyorum.

Isaiah Collier & The Chosen Few

Daha gençken dinlediğim, belki de beni avangard ile tanıştıran, sevdiren bir anlayışın müziği bu. Sürekli yükselen “aykırı” seslerin, canhıraş soloların birbirine geçiştiği ama asla bir kakofoniye dönüşmediği bir tür “çılgın koşu”. Avangarda giriş için iyi bir başlangıç (ya da “son”) olabilir, hani nasıl yüzme öğrensinler diye yüzme bilmeyen bahriye erlerinin denize atılmalarını hatırlatan bir tecrübeye de olabilir. Vahşi, pürüzlü bir avangard. Genç olsaydım bundan başlardım. Şimdi? Artık bu sorunun pek bir anlamı yok, zaten bulaşmışım.

11 yaşında enstrümanını çalmaya başlayan 25 yaşındaki bu parlak saksofoncuya dair birçok bilgiye internetten hatta Turgay Yalçın’ın Dark Blue Notes’da yayınlanan yazısından ulaşabilirsiniz (örneğin Chicago kökenli olması bile, bu şehrin avangard ile ilişkisini bilenlere bir şeyler söylüyor olabilir. Bkz. Art Ensemble of Chicago) ama sizi temin ederim gerçekten çok pırıltılı bir kariyer (Downbeat eleştirmenlerinin Yükselen Yıldız Starlarını hem 2023 hem de 2024’te almış), hele bu yaşta. Kaçırmayın!

Tomas Fujiwara 7 Poets Trio

Tomas Fujiwara 1977 doğumlu ve bu bence artık genç bir müzisyen kategorisinde düşünülmemesi gereken bir davulcu. Davulcu müzisyenlerin ilginç kariyer planları oluyor, ya bir ömür boyu eşlikçi oluyorlar (yanlış anlaşılmasın, küçümsediğim bir durum değil ama çalgının yapısı öyle, sololar çok fazla olamıyor) ya da bir konsept sanatçısı (Jack DeJohnette mesela). Fujiwara da belli ki bir konseptin peşinde, olabilecek en şiirsel ismi var grubunun (7 Poets, Yedi Şair) ve bayağı dinledim işlerini. Edepli desem avangard konseptine ayıp olacak, şiirsel desem edebiyatçı arkadaşlarım beni boğabilir, en iyisi çok “rafine” deyip geçeyim. İyi müzisyen, iyi müzik. Tavsiye ederim.

Kahil El’Zabar’s Ethnic Heritage Ensemble

Kahil El’Zabar tabii ki avangardın en elit temsilcilerinden biri, üstelik her zaman etnik dokunuşlar ve tınıların da peşine düşen bir “avangard”, artık yetmiş yaşına gelmiş bu birçok çalgıyı çalabilen (multi-instrumentalist) müzisyenin konserine gitmek, eğer bu işe meraklıysanız olmazsa olmaz bir tecrübe olacaktır, bir tür “zorunlu seçmeli”. Üniversite hocası olarak yazıyorum, birçok üniversitede bazı seçmeli dersler için, tuhaf bir tabir olarak “zorunlu seçmeli” denir ya, işte bu konser de tam bir zorunlu seçmeli, yani bir “must”. Gidilmeli!

■  Antonio Sánchez Quartet featuring Seamus Blake, Aydın Esen, Orlando le Fleming

Bir başka muhteşem karşılaşma. Üstelik bu konserde bizim de dünya starımız (piyanoda Aydın Esen) var. Yukarda sözünü ettiğim bir konsept müzisyeni olarak davulculara bir başka harika örnek Antonio Sánchez, yıllar önce Migration Band ile Nardis’te çalmışlardı. Bu konserde ayrıca dehşet bir saksofoncu (Seamus Blake) ve bir basçı (Orlando le Fleming) da var. Bence bu konser de bir “zorunlu seçmeli” görünümlü bir “must”. Kaçırmayın!

Mehmet Uluğ Gecesi: Burhan Öçal & Jamaaladeen Tacuma Trakya Funk featuring Gazapizm & King Noli

ACF’nin fikir babası, tasarımcısı ve tabii ki yaratıcısı olan, çok genç yaşta yitirdiğimiz Mehmet Uluğ (1959-2013) için bundan güzel nasıl bir konser olur bilemiyorum? Tam bir “karşılaşmalar” konseri olacak. Burhan Öçal, Jamaaladeen Tacuma’yı zaten biliyoruz ama onların yanına iki farklı müzisyen ekleniyor (Gazapizm ve King Noli). Sonucu kestiremiyorum ama bu konser için “mutlaka” diyorum.

Orhan Tekelioğlu

Sosyolog, iletişimci, akademisyen, çevirmen, yazar, şair, müzik tutkunu.

Orhan Tekelioğlu 'in 1 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Orhan Tekelioğlu ait tüm yazıları gör

Avatar photo

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir