Akbank Caz Festivali

L.A. Noire: Dedektiflikle Cazın Uyumu

Caz müziğe lise yıllarımda başlayan ilgim, üniversite yıllarında arşa ulaşmıştı. İlgimin bu kadar artmasındaki etkenlerden biri ise o dönemde oynadığım, L.A. Noire (2011) adlı bilgisayar oyunuydu. Oyun deyip geçmeyin, müzikler insanı esir ediyor âdeta.

L.A. Noire, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Los Angeles’ın karanlık sokaklarında dedektiflik yaptığınız kurgusunu, o dönemin atmosferini yansıtan caz parçalarıyla destekleyerek oyuncuya eşsiz bir deneyim sunar. Her bölümde çalan caz müziği hem olayların gidişatına hem de karakterlerin ruh haline uyum sağlar. Gelin, oyundaki bazı bölümleri ve onları unutulmaz kılan müzikleri inceleyelim.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Los Angeles Polis Departmanında göreve başlayan baş kahramanımız Cole Phelps, polis devriyesi olarak kariyerinin ilk adımlarını atar. Bu bölümlere, cazın hafif tonları eşlik eder. Dizzy Gillespie’den esinlenen parçalar ve 1940’ların klasik swing havası hem oyunun tonunu belirler hem de şehre yeni ayak basmış bir dedektifin, macerasına başlamasının heyecanını yansıtır. Bu müzikler, oyuncuya Los Angeles sokaklarını keşfederken huzurlu ancak gizem dolu bir atmosfer sunar.

Kahramanımız Cole Phelps, daha sonra trafik masasına geçerek cinayet, kaçakçılık ve tehlikeli suçların peşine düşmeye başlar. Bu bölümlerde çalan caz müzikleri, biraz daha düşük tempolu ve gizemli bir hal alır. Artie Shaw ve Benny Goodman’ın derin nefesli klarnet soloları ve yumuşak saksafon melodileri, Cole’un suç dünyasına temas ettiğini hissettirir. Özellikle gecenin karanlığında yürütülen araştırmalarda çalan bu melodiler, oyuncuya suçun gölgelerinde dolaştığı hissini verir.

Oyunun en çarpıcı bölümlerinden biri olan cinayet masasında, Cole Phelps kendini karmaşık cinayet vakalarının ortasında bulur. Bu görevlerde müziğin temposu yavaşlar ve notalar yoğunlaşır; özellikle dramatik sahnelerde Billie Holiday etkisindeki duygusal ve hüzünlü caz parçaları devreye girer. Cinayet soruşturmaları ilerledikçe oyundaki caz müzikleri de derinleşir; her bir nota, yaşanan trajediyi ve gizemi daha da pekiştirir.

Ahlak masasına geçişle birlikte Cole Phelps, rüşvet, uyuşturucu ticareti ve yozlaşmış polislerle dolu bir dünyaya adım atar. Bu bölümlerde çalan müzikler, daha enerjik ve bazen karamsar bir tona bürünür. Miles Davis ve Thelonious Monk’un karmaşık ritimleri, Cole’un tehlikeli bir dünyaya adım attığına işaret eder. Bu bölümdeki müzikler hem olayların karmaşıklığını hem de ahlaki ikilemleri yansıtarak oyuncunun deneyimini zenginleştirir.

Cole Phelps’in kariyerinin en önemli davası olan kundakçılık olayında ise oyun hem müzik hem de hikâye açısından doruk noktasına ulaşır. Melodiler, ağır tempolu blues havası alır. Dramatik olaylarla birlikte Charlie Parker’ın derin ve hüzünlü saksafon soloları oyuncuya ulaşır. Bu müzikler, Los Angeles’taki yozlaşmanın ve gizli komploların derinlerine indikçe oyuncuya karanlık ve kasvetli bir atmosfer sunar.

L.A. Noire, müzik ve hikâyenin mükemmel uyumunu yakalayan ender oyunlardan biri olarak öne çıkıyor. Oyundaki caz müzikleri, karakterlerin ruh hallerini ve olayların gizemini yansıtarak oyuncuya tamamen kendine has bir deneyim sunuyor. Siz de hem müzikten hem de sanattan zevk alan bir oyuncuysanız, L.A. Noire’ın caz ezgilerini keşfetmek için bu atmosfere dalmak isteyebilirsiniz. Caz müziğe dair pek bir bilgisi olmayanların ya da bu janrla yeni ilgilenmeye başlayanların rehber olarak da değerlendirebileceği oyunda bu müzikal ortamı yakalamanın en kolay yolu ise devriye arabasındaki radyodur. Sırf müzikleri dinlemek için arabayla devriyeye çıkmayı bile deneyebilirsiniz!

Dark Blue Notes’da Vitrin
L.A. Noire Wikipedia

Mustafa Cem Ünal

Müzik ve tarih tutkunu bir bankacı.

Mustafa Cem Ünal 'in 3 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Mustafa Cem Ünal ait tüm yazıları gör

Avatar photo

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir