Ken Hensley ve Uriah Heep
Bazı sanatçılar ve/veya gruplar vardır insanın hayatında çok önemli yer tutar. Ken Hensley de benim için öyle biriydi. Ağırlıklı rock ve heavy metal müzik dinleyen bir insanım. Özellikle 70’lerin rock akımı gelişerek heavy metal’e evirildi ve daha sonrasında kendi içerisinde de alt dallara ayrıldı bu yüzden benim için 70’lerin yeri bir başkadır çünkü bu gelişimi tecrübe edebilirsiniz. Müzikte yaratıcılık anlamında da eşsiz yıllar olduğunu düşünüyorum. Deep Purple, Led Zeppelin, Queen, Pink Floyd, Eagles, Black Sabbath, Fleetwood Mac, The Rolling Stones, The Who ve Uriah Heep gibi gruplar dünyayı kasıp kavururken bunların içerisinde bir grup var ki benim için hepsinden daha özel bir yeri vardır: Uriah Heep.

Uriah Heep, 70’lerde çok başarılı yıllar geçirmiş olsa da diğer devasa gruplara kıyasla bence hak ettiği yerden hep uzakta kalmıştır. 1994-1995 yıllarında keşfettiğim Uriah Heep özellikle 1970 ile 1980 yılları arasında bana göre benzersiz diyebileceğim ve dönemin diğer rock gruplarından daha farklı bir sounda sahiptir. Bu eşsiz soundun hiç şüphesiz baş mimarı da grubun multi-enstrümantalist üyesi ve ana bestecisi Ken Hensley‘den başkası değildir. Grubun ikonik şarkılarının ardındaki yaratıcı güçlerden biri olarak kabul edilen Hensley, besteci, söz yazarı, vokalist ve multi-enstrümantalist olarak Uriah Heep’in müzikal kimliğini şekillendirdi. Hensley, her ne kadar yarım asrı aşan bir kariyere sahip olsa da Uriah Heep’siz Ken Hensley, Ken Hensley’siz de Uriah Heep olmazdı diye düşünüyorum bu yüzden her ikisini de 80’lerin başına kadar beraber ele almak istiyorum.
Uriah Heep öncesi ve Uriah Heep Zamanı
Kenneth William David Hensley, 24 Ağustos 1945’te Pulmstead, Londra da doğdu. 5 çocuklu bir ailede dünyaya gelen Hensley çocukluk yıllarını Londra’da Hertfordshire, Stevenage’da geçirdi. Genç yaşlarda müzikle ilgilenmeye başladı, 12 yaşındayken Bert Weedon kılavuzundan kendi kendine gitar çalmayı öğrendi. 1965’e kadar çeşitli gruplarda çalmış ve çalıştığı gruplar ile maalesef günümüzde artık kaybolmuş bazı kayıtlar yapmıştı. Hensley’nin profesyonel müzik kariyeri, The Gods adlı grupta başladı ve burada Mick Taylor (daha sonra The Rolling Stones’da çaldı) ve Greg Lake (daha sonra King Crimson ve Emerson, Lake & Palmer) gibi müzisyenlerle çalıştı. 1968’in başlarında Columbia Records ile anlaştılar, iki LP ve birkaç single kaydettiler. Üçüncü albümleri olması planlanan The Gods’ın tek albümlük bir yan projesinde de yer aldı. Bu albüm 1969/1970’te Head Machine’s Orgasm takma adıyla yayınlandı ancak bu albümde nedense tüm müzisyenler takma ad kullanmışlardı. Uriah Heep’de ve bazı solo albümlerinde birlikte çalışacakları davulcu Lee Kerslake ile ilk çalışmasıdır.

Hensley, 1969’da ileriki yıllarda Uriah Heep’de bas çalacak olan Paul Newton tarafından Spice adlı gruba davet edildi. Spice grubu 1970’lerin başında Uriah Heep olarak adını değiştirdi. Charles Dickens’ın bir romanından esinlenerek bu isme karar kılmışlardı. Kadrosunda gitarist Mick Box (grubun günümüzdeki tek orijinal üyesidir) ve vokalist David Byron da vardı ve bu dönüşümle birlikte Hensley’nin kariyeri de yeni bir boyut kazandı. Hensley, Uriah Heep ile birlikte klavye ve gitar çalma yeteneklerinin yanında beste ve şarkı sözü yazarlığını da ileri boyutlara taşıyacağı bir ortama kavuşmuş oldu.
Uriah Heep’in ilk albümü …Very ‘Eavy …Very ‘Umble da bestelerin yapan isim olarak Hensley’i görmüyoruz ancak sadece besteci olarak listelenmediğini, halbuki albümün en önemli parçalarının (Örneğin Gypsy) bestecisinin kendisi olduğunu sonradan verdiği röportajlarında dile getirdi. Grubun ikinci albümü olan Salisbury albümündeki şarkıların yarısına yakınında besteci olarak karşımıza Hensley çıkıyor. Belki de Uriah Heep tarihinin en bilinen şarkılarından biri olan Lady in Black şarkısını yazmıştır hatta şarkıyı ilk kez gruba dinlettiğinde hiçbiri şarkının albümde yer almasını istememiş. Vokalist David Byron bu şarkıda şarkı söylemeyi reddetmiş ancak prodüksiyonu yapan Bron şarkıdaki alametifarikayı görmüş ve ısrarcı olmuş. Sonuçta şarkıyı Byron yerine Ken Hensley kendisi seslendirmiş. İkinci albümle birlikte grubun tartışmasız ana bestecisi olarak Hensley şarkı besteleme ve düzenleme konularındaki eşsiz hünerlerini göstermeye Salisbury albümü ile başlamıştı demek yanlış olmaz.

1971–1976 yılları ise Hensley’nin ve Uriah Heep in en parlak ve başarılı dönemi olarak adlandırılabilir. Yeni Zelandalı bas gitarist Gary Thain, gitarda Mick Box, davulda Lee Kerslake, vokalde David Byron ve klavyede Ken Hensley kadrosu ile Uriah Heep hem ticari olarak hem de sound olarak en başarılı çalışmalarını bu dönemlerde yapmıştır. Sırasıyla Look at Yourself (1971), Demons and Wizards (1972), the Magician’s Birthday (1972), Uriah Heep Live (1973), Sweet Freedom (1973), Wonderworld (1974), Return to Fantasy (1975), High and Mighty (1976) bu dönemde grubun çıkardığı albümlerdir.
Dünya genelinde yakaladıkları başarı, aniden kazanılmış şöhret ile gelen kişisel sorunlar ve zihinsel çöküntüler ile beraber grubun turne ve albüm kayıt programları o kadar yoğundu ki bu stresi ve değişimi kaldıramayan grup üyelerinin bazıları kendilerini alkol ve uyuşturucu kullanımına vermişlerdi.

Grubun plak şirketi, vergilerin yüksekliği nedeniyle İngiltere dışında albüm kaydetme kararı almıştı. Sürekli evlerinden ve sevdiklerinden uzak çalışma zorunda kalmaları ile iç uyumu daha da bozulan grubun üyeleri kişisel çatışmalara da girmeye başlamıştı. 15 Eylül 1974’te Dallas ABD’de verdikleri bir konser sırasında grubun basçısı Gary Thain sahnede ciddi bir elektrik şokuna kapılmasıyla yaralanmış ve sorunlar doruk noktasına ulaşmıştı. ABD turnesi iptal edildi ve İngiltere’deki konserleri de Ekim ayına ertelendi. Thain, hastaneden çıktıktan sonra grubun menajeri Gerry Bron’u Uriah Heep’i sadece para sağılacak bir ineğe dönüştürmekle suçladı. Aslında çok yanlış bir suçlama değildi, Bron, son derece katı ve grubun üyelerinden çok, kazanacakları paraya odaklı bir iş insanıydı. Ağır uyuşturucu kullanımı zaten sorun olan Thain, bu suçlama sonrasında gruptan kovuldu. Tam bir yıl sonra 8 Aralık 1975 yılında Gary Thain, Norwood Green’deki evinde aşırı dozda eroinden ölü olarak bulundu. Daha sonra Hensley, bu ölümün hepsini çok sarsan bir olay olarak hatırladığını söylemiştir.

Thain yerine gruba katılan John Wetton ile 1975’te Return to Fantasy albümünü yayınladı ve inişe geçmiş ticari başarıları bu albümle birlikte tekrar çıkışa geçti. Hakikaten de çok sıkı bir albümdür. 1976 yılında o döneme kadar eleştirmenlerce yayınladıkları en kötü albüm olarak nitelendirilen High and Mighty çıktı. Uriah Heep belgeselinde bu başarısızlık için söyle bir açıklama yapılmıştı: “Grup üyeleri birbirinden o kadar hoşlanmıyordu ve kayıt stüdyosunda bir arada olma fikrinden o kadar rahatsız oluyorlardı ki buna çözüm olarak Hensley şarkıları yazmış ve her bir grup üyesi albümü ayrı ayrı stüdyoya girerek, birbirlerini görmeden kaydetmişlerdi.”
Alkol sorunu had safhaya çıkan David Byron, artık canlı performansları etkiler hale gelmişti. Hensley, bu durum için daha sonraları şöyle söyleyecekti “Gösteriden sonra her zaman sarhoş olurdu ama bu hiçbir zaman gösterinin kendisini tehlikeye atacak noktaya gelmemişti. Grubun sahne performansının görünen yüzü her zaman frontman olarak David olmuştu. Sorunlar alkol nedeniyle konserlerin ikinci planda kalmaya başladığı zaman başladı.”
David ve grubun diğer elemanları arasındaki sorunlar her geçen gün daha da büyümekteydi. Özellikle Hensley ve Byron arasında sürekli artan çatışmalar neticesinde Temmuz 1976’da David Byron, Uriah Heep’ten kovuldu. Bunun üzerine mutsuz olan grubun basçısı Wetton da gruptan ayrılma kararı aldı. Hensley daha sonra şöyle açıkladı: “Gruba katıldığında, harika bir basçıyı (Thain) başka bir harika basçıyla değiştirebileceğimizi düşündük, ancak kişilik faktörünü göz ardı ettik ki bu çok önemlidir. Yani bir deri parçasına aşı yapmak gibiydi, ancak işe yaramadı – vücut bunu reddetti.” Hensley, bu dönemlerde Uriah Heep’in belki de en önemli üyesiydi çünkü hemen hemen bütün şarkıları yazan isim oydu, dolayısıyla grubun başarısının mimarı da Hensley’di. Ancak Gary Thain ve Daivd Byron’ın gruptan ayrılması ile altın yıllarında yakaladıkları uyum ve o sihirli sound da bir daha yakalanmamak üzere grubu terk etmişti. Bu durumu Ken Hensley de daha sonra röportajlarında sık sık itiraf edecektir. Sıkı bir Heep ve Ken Hensley hayranı olarak bende buna katılıyorum. Güzel şeyler sonsuza kadar sürmezler.

1976 yılı ile birlikte Uriah Heep büyük değişimlere gitti. Basgitarda artık Trevor Bolder ve vokale John Lawton’ı katan Uriah Heep yeni bir sound ile bence klasik sihirli kadrosu haricindeki en başarılı ikinci dönemini yaşamaya başladı. Şubat 1977 yılında Firefly ve 1977 yılında da Innocent Victim albümlerini yayınladılar. Her iki albüm de ticari olarak iyi bir başarı yakaladı. Bana göre klasik Heep sound’unun organik bir gelişimiydi ve hem klasik armonilere önem veren progresif özellikleri ön plandaydı, hem de hard rock, acid rock, blues ve folk gibi Uriah Heep özelliklerini içeriyordu. Bu iki albümü de çok severim ve sık sık geri döner dinlerim.
1978 yılında grubun o döneme kadar çıkardığı ve pop sound’una oldukça yakın albümü Fallen Angel yayınlandı. Albümün her ne kadar popa kaçan bir soundu da olsa kendi adıma severim bana göre köprüden önceki son çıkış albümüdür bu. Özellikle Come Back to me şarkısı uzaktan sürdürmek zorunda olduğum ilişkime anlam katan bir şarkıydı o dönem. Fallen Angel, grubun yeniden yapılanmasıyla birlikte aynı müzisyenler ile çıkardığı üçüncü stüdyo albümünün sonuncusu oldu.

Ken Hensley’nin grubun en çok para kazanan üyesi olması grubun basçısı Lawton’ı rahatsız ediyordu ve bu konuda sık sık şikayet ediyordu. Mick Box da bu dönemde Ken Hensley için “Yazdığı her şeyi kullanmak zorundaydı… Ve her şeyi kullanmakta ısrar ederseniz, sonunda standart altı albümlerle sonuçlanırsınız” diyerek ticari olarak zayıf albümleri Hensley’nin bestelerine bağlıyordu. Ancak asıl sorun Lawton ve Hensley arasında fiziksel şiddete varan tartışmalar ve huzursuzluktu. Grubun vokalisti Lawton’ın karısının da tüm turnelerde sürekli yer alma ısrarı bardağı taşıran durum oldu ve muhtemelen Hensley’nin “o veya ben” ültimatomu sonucu Ağustos 1976’da Lawton gruptan kovuldu. Nispeten başarılı olan bu dönem de böylece son bulmuş oldu.
Burada araya sıkıştırmak isterim, 1975 yılına kadar Uriah Heep ile çalıştığı dönemde Hensley’nin çıkardığı 2 solo albüm vardır. Bunlar Proud Words on a Dusty Shelf (1973), Eager to Please (1975). İlk solo albümde de şarkılarının yorumlama tarzına en çok uyduğunu düşündüğü David Byron vokallerini üstlenmişti. Gary Thain basta ve Lee Kerslake davulda yer almıştı. İkinci solo albümünde ise farklı müzisyenler ile çalışmıştır ve vokallerini artık kendisi üstlenmiştir. Adamın şarkı yazma makinesi olduğunu buradan anlıyoruz. İnanılmaz yoğun bir Uriah Heep yaşantısında iki solo albümü de araya sıkıştırmış ben şimdi bu bilgiyi araya sıkıştırıvermişim çok mu?

Lawton’dan sonra grubun sadece tek albümünde yer alacak John Sloman gruba vokalist olarak dâhil oldu. Hensley’nin yazdığı parçaları kayırdığı ve kullanmalarında ısrar ettiği gerekçesi ile Bron ile yaşadıkları bir tartışmanın ardından davulcu Lee Kerslake de gruptan ayrıldı. Bunu takiben grubun Ken Hensley ile son albümü olacak Conquest 1980’de yayınlandı. Bu albümü pek sevmem ve dinlediğim zaman neden Hensley’nin mutsuz olduğunu çok iyi anlayabiliyorum.
Grubun gidişatından ve yeni vokalistin tarzından çok mutsuz olan Hensley gruptan ayrılma kararı verdi. Bunun nedenini daha sonra “Grup John’u seçmişti ve ben bu karara karşı çıkmıştım. İyi bir müzisyendi ve harika görünüyordu ama vokal olarak pek bir artısı olmadığını düşünüyordum. Şarkıları yorumlama biçimi benim yazdığım biçimden tamamen farklıydı. Devam etmek istemesini anlayabiliyordum ama bu Black Sabbath ile Gino Vannelli arasındaki fark gibiydi. Temel sorunlarımızı ele almıyorduk, yani müzikal yönümüzü yeniden belirlemiyorduk ve John kesinlikle bunu yapmamıza yardımcı olmuyordu.” şeklinde açıklamıştı. Bence de bu tespit tüm albümün bir özetidir. Hensley’nin şarkılarına bu kadar aykırı vokalleri grubun diğer üyelerinin kabullenmesi enteresandır. Bana göre Mick Box ve Hensley arasında grubun gidişatı için bir mücadele vardı. Sloman ısrarı bunun bir uzantısıydı. Açıkça “artık senin istediklerin olmayacak” diyordu Box. Byron’ın ayrılmasından sonra şarkılarının yorumlanması noktasında kimse aynı başarıyı gösterememişti ve bence içten içe Hensley bu kararından pişmandı ve grubun gidişatından mutsuzdu. Uriah Heep artık ona bir şey ifade etmiyordu.

Ken Hensley’nin ayrılmasından sonra Uriah Heep bir daha asla aynı şekilde popüler olmayı başaramayacaktı. Ticari başarı olarak ele alırsak sonraki yıllarda çıkardığı bir sürü solo albüme rağmen Ken Hensley de bir daha asla Uriah Heep ile yakaladığı başarıyı elde edemedi.
Uriah Heep Sonrası
Uriah Heep’ten ayrıldıktan sonra 1980 yılının ikinci yarısında ABD’ye taşınan Hensley bir süre yeni oluşturduğu Ken Hensley Band ile turneye çıktı. Heep sonrası ilk yeni albümü Free Spirit (1980) yılında çıktı. Klasik bir Ken Hensley albümü olarak bana keyif vermiştir hep.
1982 yılında ABD’li hard rock grubu Blackfoot’a katıldı. 1983 ve 1984 senelerinde bu grupla Siogo ve Vertical Smile adlarında iki stüdyo albümü yayınladı. İki albümü de çok başarılı bulurum. Özellikle Vertical Smile albümünün açılış parçası Send me an Angel, Hensley’nin canlı performanslarında sıklıkla çaldığı bir parçadır.

1985 yılına geldiğimizde Hensley, Uriah Heep menajeri Bron’dan kendisini çok etkileyecek bir telefon aldı. David Byron 1985 senesinde alkole bağlı nedenlerden dolayı siroz hastalığının komplikasyonlardan ötürü evinde ölü bulunmuştu ve hayatının son 6 ayında ağzına bir damla içki koymamıştı. Gerçekten çok üzücü! Daha sonra verdiği bir röportajda “Byron ve Thain gruptan ayrıldıktan sonra bir daha alsa aynı grup olamadıklarını ve Uriah Heep’in Thain ve Byron ile birlikte öldüğünü” ifade edecekti. Yarı emekli bir hayata da aynı yıl adımını attı. Kim bilir belki de Byron’ın ölümü onu farklı etkilemişti. Bir yerlerde Hensley’nin Uriah Heep’ten ayrılmadan önce yeniden David Byron’ı ikna edip gruba katılmasını istediğini okumuştum.
ABD’deki hayatında yıllar içerisinde birçok grup ve sanatçı ile çalıştı. W.A.S.P. grubunun Headless Childeren albümünde klavye çaldı, Cinderella ile de çalıştı. Bu dönemde kayıt ve aranjmanlar yaptığı The Attic adlı bir kayıt stüdyosu kurdu. Aynı zamanda gitarlar başta olmak üzere çeşitli enstrümanlar üreten bir şirket için çalıştı. Bu dönemlerde başka neler yaptığını tam olarak bilmiyorum ancak genel olarak gözlerden uzak bir hayat yaşadığını biliyorum.

Hensley, kendi otobiyografisini 2008 yılında yazdı ve Blood on the Highway adıyla kitap olarak yayınladı ve bu kitapta ağırlıklı olarak müzik dışında yaptıklarını yazmıştır ancak bu kitabı edinip okuyamadım. Kitabın varlığından haberdar olduğumda baskısının tamamen tükenmiş olması da bunun bir nedenidir. Uriah Heep ile birlikteyken ve sonrasında da tam 16 yıl boyunca kokain kullandığını itiraf etmiştir. İçkiyle arası yoktu ama ağır bir kokain kullanıcısıydı. Finansal anlamda da kokain bağımlılığının kendisine çok fazla şeye mal olduğunu düşünüyorum çünkü 70’lerin rock dünyasında hatırı sayılı para kazanan birisiydi, zira Uriah Heep döneminde şatodan bozma evler, Rolls Royce’lar günlük hayatlarının bir parçasıydı. Uriah Heep’in 70’lerdeki az sayıdaki konser videolarında Hensley’nin kokain etkisi ile uçmuş bir şekilde sahnede çaldığını sıklıkla görebilirsiniz. Röportajlarında kokaini hiçbir zaman yaratıcılığını coşturmak veya kamçılamak için kullanmadığını, buna asla gerek duymadığını sadece verdiği hissi sevdiği için kullandığını söylemiştir. Doğru olduğunu biliyorum çünkü kullanmadığı zamanlarda çıkardığı kendi albümleri mükemmeldir.

İleriki yıllarda Hensley uyuşturucu alışkınlığından kurtulmayı bir şekilde başarmıştı. Sonraki yıllarda Thain ve Byron’ın alışkanlıkları ve ölümü ile ilgili samimi açıklamalarda bulundu. Aynı röportajda rock yıldızı yaşantısının zorluklarından bahsetti. Alkol ve uyuşturucuya kendilerini kaptıran genç rockçılar için şöyle söylemişti; “Bu genç çocukların kendilerini ve kariyerlerini içki ve uyuşturucuyla mahvetmelerine baktığımda onları enselerinden tutup “Hey, kendini ve kariyerini öldüreceksin” demek istediğim zamanlar oldu, ama sonra biliyorum ki eğer biri bana yirmi altı veya yirmi yedi yaşındayken bunu yapmış olsaydı, onlara defolup gitmelerini söylerdim. Her şeyin kontrolüm altında olduğunu söylerdim. Her şey yolundaydı, çünkü insan böyle hissediyor. Kendini ölümsüz hissediyor. Sana kötü bir şey olamayacağını hissediyorsun. Evet, bir veya iki kez kendini hasta edebilirsin. Bir veya iki kez kısmen aşırı doz alabilirsin, ama hayatta bir şekilde kalırsın.”
1994 yılına kadar yeni bir çalışma yayınlamadı ve sonunda From Time to Time, a Collection of Lost Recordins adlı bir albüm yayınladı. Bu albümde 1971’le 1982 yılları arasında nadir şarkılarının yanında Uriah Heep klasiklerini eski oda arkadaşı ile o dönemde kaydettiği şekliyle yer verdi. Bu albümde kendisine dönemin ünlü rock ve metal gruplarının üyeleri eşlik etti.
1997 senesiyle birlikte daha faal şekilde müzik dünyasına döndüğüne şahit oluyoruz. 1997 ile 2001 arasında çeşitli gruplarla çalıştı. Uriah Heep’de yıldızı barışmayan John Lawton ile yeniden bir arada müzik yapmaya başladılar ve orijinal Uriah Heep basisti Paul Newton da onlara katıldı. Aynı yıl içerisinde Uriah Heep klasikleri ve Hensley şarkılarından oluşan bir set ile konserler verdiler. Bu konserlerin canlı kayıtlarının bir kısmını sonraki yıllarda yayınladı.
1999 senesinde A Glimpse of Glory albümü ile adeta sahalara dönüş yaptı diyebiliriz. Yine klasik bir Hensley albümü olarak sevmemek elde değildir.
Aralık 2001 yılında Hensley ve Lawton ilk kez Uriah Heep ile tekrar aynı sahneye çıktılar. Bu konser DVD olarak yayınlandı. Grup ve Hensley arasındaki buzlar artık erimişti.
2002 yılında 2000’lerin başında hızlı döndüğü müzik piyasasında ikinci albümü olan Running Blind’ı yayınladı ve Free Spirit adlı bir grup kurarak yeniden tura çıktı. 19 yıl boyunca ABD”de yaşadıktan sonra ailesine daha yakın olmak ve müzikal anlamda daha fazla şey yapabilmek için Avrupa’ya geri dönmeye karar verdi. Önce İngiltere’ye ardından da bir yıl sonra İspanyol eşi Monica ile birlikte İspanya’ya taşındılar. Bunun nedenini “Ülkemi çok seviyorum, pasaportuma ve kraliçeye sadığım ama havası berbat” olarak açıklamıştı.
İspanya’ya taşındıktan sonra müzikal olarak yeniden faal hale gelen Hensley birkaç canlı albüm yayınladı. 2003 yılında The Last Dance adlı albümünü ve yeniden kaydedilmiş solo şarkılarını içeren Cold Autumn Sunday albümünü yayınladı.
2007 yılında kendi hikâyesini anlattığı ve çok çarpıcı olduğunu düşündüğüm Blood on the Highway albümünü yayınladı. Bir rock yıldızının (Hensley’nin kendisidir) yükselişi ve düşüşünü anlatan bir hikâyeydi bu albüm. Otobiyografisi ile de aynı ismi taşıyordu ve bu sefer kendine yakışır şekilde aynı hikâyeyi müziği ile bizlere anlatıyordu. The Blood on the Highway en çok sevdiğim şarkılardan biridir. Yapabilirseniz sözlerini okuyarak bu albümü dinlemenizi tavsiye ediyorum.
2008 yılında bir kez daha eski Uriah Heep müzisyenleri Lee Kerslake ve Newton ile Heepvention 2008 hayran buluşması için Uriah Heep olarak sahne aldılar. Maalesef sağlık sorunları nedeniyle artık davul çalmakta zorlanan Lee Kerslake gruba sadece tumba çalarak eşlik etti.

2011″de Ken Hensley & Live Fire adı ile Faster albümünü yayınladı. Faster da mükemmel bir albümdür. Zaten hangi albümüne kötü diyebiliriz ki!
2012 yılında Love & Other Mysteries albümünü İspanya’da evine çok yakın bir stüdyoda kaydetti. Bu albümü de çok sevdiğimi belirtmek isterim. Romance şarkısı mesela insanı süründürür.
2013 yılında daha evvelki yılların konser kayıtlarından oluşan üç live albümü arka arkaya yayınladı. Live Tales, Trouble ve Ken Hensley Live & Fire. Hepsi de çok iyi albümlerdir.
Özellikle Rusya”da çok popüler olan Hensley, Rusya’nın çeşitli şehirlerinde tek başına sahne aldığı ve soru cevapların da olduğu solo gitar konserleri verdi. Bu konserlerin kayıtlarını YouTube üzerinde izleyebilirsiniz. Yine Rusya konserlerinin kayıtlarından oluşan albümü 2019 yılında Live in Russia adıyla piyasaya sürmüştür.
Bütün bu yayınladığı albümlerde yepyeni şarkıların yanında Hensley, Uriah Heep için yazdığı klasik şarkıların farklı aranjmanlarını bizlere sunar. Bunları dinlemek çok keyifli ve şaşırtıcıdır. Klasik Uriah Heep sevenler hiç şüphesiz bu albümleri dinledikleri zaman Heep=Hensley diyebilirler. Sonraki şarkılarının hepsinde kendi vokallerini yapmıştır. Ses renginin Byron’a benzerliği her albümde beni bir başka vurur. Byron daha geniş bir ses perdesine sahiptir ancak bazı şarkılarda neredeyse “Byron dirildi” dedirtecek bir performans sergiler Hensley. Yayınladığı her albüm sevdiğim ve özlediğim Uriah Heep’in devamıdır benim için.
Ken Hensley 5 Kasım 2020 yılında kısa bir hastalık döneminden sonra 75 yaşında evinde huzurlu bir şekilde kalp yetmezliğinden hayata gözlerini yumdu. Ölmeden önce üzerinde çalışıp bitirdiği albümü My Book of Answers ölümünden sonra 2021 yılında yayınladı.

İspanya’da eşi Monica ile birlikte Alicante’de sahip oldukları çiftlikte bir sürü hayvana yuva oldular ve hayatlarının büyük kısmını bu hayvanlara adadılar. Hensley eşi Monica ile birlikte son derece mütevazı bir hayat yaşadı. Şaşaalı ve her şeye sahip olduğu bir rock yıldızı hayatından seneler önce vaz geçip bu mütevazı hayata seçmişti. Yaşadığı hayatın onu mutlu ettiğini, yaratıcılığı ve üretkenliğinin de 2000’lerin başından itibaren artmasından anlıyorum. Keşke otobiyografi olarak yazdığı kitabı bulabilsem belki ileriki yıllarda yeniden basılır…
Çok az sanatçı vardır beni Ken Hensley’nin ölümü kadar etkileyen. Çünkü onun şarkıları bana benzersiz duygular yaşatmıştır. Bugün 48 yaşımdayım ve 17 yaşında keşfettiğim Uriah Heep ve Hensley bana birçok özel anımda eşlik etmiştir. Sevindiğim, üzüldüğüm sayısız an. Hensley’nin ayrılmasından sonra Uriah Heep’in çıkardığı hiçbir albümü beğenmedim bir tanesi hariç: Living the Dream (2018).
Maalesef 2021 senesinde müzik dünyasından bir yıldız daha sessiz sedasız kaydı gitti. Belki yukarıda bir yerlerde yeniden Hensley, Byron, Thain ve Kerslake, cenneti o müthiş Hensley tınıları ile inletiyorlardır çünkü onlar melekleri bile kıskandıracak müzisyenlerdi.
Kim bilir…

■ Dark Blue Notes”da Portreler
■ Dark Blue Notes’da Erim Erdi yazıları
■ Ken Hensley resmi web sitesi