Bob Dylan – Shadow Kingdom (2023)
Bob Dylan‘ın, 1988’de başladığı Bitmeyen Turne’sine pandemi nedeniyle verdiği zorunlu arada, Kaliforniya’nın Santa Monica şehrinde yapılmış çekimlerden oluşan ve Alma Har’el‘in yönetmenliğini yaptığı Shadow Kingdom: The Early Songs of Bob Dylan konser filmi, 18 Temmuz 2021’de veeps.com platformunda canlı gösterime çıkmıştı.
Premiyeri kaçırmış olsam da hemen akabinde internete düşen korsan kayıtları seyretmiştim. Dylan ve ağız maskesi takmış grup, film noir sahnelerini, hatta biraz zorlamayla da olsa, Casablanca filminin Rick’s kafesini andıran bir atmosferde playback yapıyorlardı. Islah olmaz bir Dylan delisi olsam da bu durumu fark ettiğimde keyfim kaçmış ve resmi olarak yayınlanacağından emin olduğum için, hakkında hüküm vermeyi geleceğe havale etmiştim.
2 Haziran 2023’de albüm formatıyla müzik platformlarındaki yerini alan Shadow Kingdom’ı dinleyince isabetli bir karar vermiş olduğunu anladım.
Kapanıştaki enstrumental Sierra’s Theme hariç tutulursa, Shadow Kingdom, Dylan’ı efsane mertebesine taşıyan ve çoğunluğu 1960’larda yayınladığı klasik albümlerinde yer almış 13 bestenin yeniden yorumunu içeriyor.
Tüm kariyeri boyunca, Amerika’nın kök müzik türlerinden beslenmiş olan Dylan, bu muazzam geleneğe kattığı kült bestelerini geçmişe, kaydedildikleri dönemin de öncesine, geçtiğimiz yüzyılın başlarına taşıyor ve dinleyiciyi, yarattığı bu sahte dünyaya doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
Dylan, stüdyoda her bestesini farklı düzenlemelerle hatta bazen farklı sözlerle defalarca kaydetmesiyle; konserlerinde ise stüdyo düzenlemelerine -asla- sadık kalmamasıyla ve yıllar içerisinde şarkılarının melodik, ritmik hatta armonik yapısını değiştirmesiyle bilinen bir müzisyen. Dolayısıyla Shadow Kingdom’daki şarkıların, orjinal hallerinden bir hayli farklı çalınmış olması da Dylan müziğine aşina olanların şaşıracağı bir durum değil.
Esas şaşırtıcı olan, olanca yaşına rağmen şarkılarını bu denli sahici seslendiriyor olması. Telaffuzu hala çok net, tonlaması berrak, melodik vurguları yerli yerinde ve ritmik varyasyonları başarılı. Dylan, zamanın yeni kimlikler verdiği şarkılarını, onyıllardır yapageldiği üzere, yine inandırıcılıkla dinleyicisine sunuyor.
Müzikal sunuma gelir isek; Dylan ve grubu, Shadow Kingdom’da yer alan şarkılara, daha önce Shadows in the Night (2015), Fallen Angels (2016) ve Triplicate (2017) albümlerinden oluşan seride Sinatra döneminin caz standartlarına uyguladığı yöntemle yaklaşıyor. Dylan, anlattığı öykülerin zamanının geçmiş olduğu sanılan bu şarkıları gömüldükleri yerden çıkarıyor ve onlardan, en sıkı takipçisinin dahi şaşıracağı düzeyde farklı, güzel ve -artık- yeni hikayeler anlatan şarkılar üretiyor.
Bu başkalaşım sürecinin başarısında grubun katkısı azımsanamayacak düzeyde. Son 20 yıldır Dylan müziğinin tınısını belirleyen en önemli müzisyenlerden gitarist T-Bone Burnett icraların omurgasını oluşturuyor. Caz ya da rock, pedal steel gitar denildiğinde akla ilk gelen isimlerden Greg Leisz‘in naif çelik çığlıkları albümün sonik sunumunu cazip kılıyor. Blue Note Records’un patronu ve akustik bas çalan Don Was, albüm boyunca müziğin gevşek salınımlarının sorumlusu. Jeff Taylor‘ın akordiyonu, dinleyiciyi, yaşamadığı zamanların öyküsünde kendine yer bulabileceğine inandırıyor.
Tek tek parçaları yazmayacağım; Forever Young (Planet Waves 1974), What Was It You Wanted (Oh, Mercy 1989) ve Pledging My Time (Blonde on Blonde 1966) bugüne kadar dinlediğimiz yorumlarının ötesine geçmiş ve muhtemelen en güzel hallerine kavuşmuşlar.
Müziğinin sadık bir dinleyicisi olarak diyebilirim ki, Shadow Kingdom, Dylan diskografisinin en özel ve güzel albümlerinden biri. Kıymetini bilenler için vahiy dolu ve kendini öykülerin sihirli dünyasına teslim etmeye hazır dinleyiciler var oldukça müziğinin yaşamaya devam edeceğinin kanıtı.
Bob Dylan 82 yaşında; en iyi folk şarkıcılarının en iyi yaptığı şeyi yapmaya; başkalarının şarkılarından kendi şarkılarını türeterek ustalaştığı zanaatının doruğunda, şarkılarını başka şarkılara dönüştürmeye, başyapıtlarını boyamaya ve onları zamansızlaştırmaya devam ediyor.