Akbank Caz Festivali

Beste Toparlak ile Valses Poeticos Albümü Üzerine

Beste Toparlak, çeşitli orkestralarla performanslarıyla ve solo çalışmalarıyla tanınan, ödüllü bir arp sanatçısı. Türkiye, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim alarak çok yönlü bir müzik geçmişine sahip olan sanatçı, Amerika’da Charlotte Senfoni Orkestrası, Charleston Senfoni Orkestrası, Asheville Senfoni Orkestrası, Hilton Head Senfoni Orkestrası ve Savannah Filarmoni Orkestrası gibi prestijli topluluklarla sahne aldı.

Kuzey Carolina, Güney Carolina ve Georgia eyaletlerinde sergilediği performanslarla yeteneğini gözler önüne seren Toparlak, aynı zamanda George Frideric Handel’in Arp Konçertosu gibi önemli eserlerin yer aldığı albümler yayınladı.

Sanatçının performansları büyük beğeni toplarken, eleştirmenler onun etkileyici müzikal varlığını ve arpın büyüleyici sesini dinleyiciyle buluşturmadaki ustalığını övgüyle dile getiriyor. Harp camiasının önde gelen isimlerinden eğitim alan Toparlak, aynı zamanda müzik eğitimi alanında da aktif rol üstleniyor. Avrupa ve Amerika’da prestijli salonlarda konserler veren ve birçok devlet başkanı için özel performanslar sergileyen sanatçı, uluslararası arp müziği camiasında güçlü bir yer edinmiş durumda.

Beste Toparlak ile arpın zamansız büyüsünü, sahnedeki deneyimlerini ve müziğin sınırları aşan etkisini konuştuğumuz bu özel röportajda, sanatçının ilham veren yolculuğuna tanıklık edeceğiz.

Esin Hamamcı: İlk solo albümünüze gelmeden önce, okurlarımıza sizi daha yakından tanımak adına kendinizi anlatmak ister misiniz? Beste Toparlak kimdir? Müzikle, arpla macerası nasıl başlar?

Beste Toparlak: Arp çalan/öğreten, müziği hayatının merkezi yapmış birisi. İlkokul döneminde babamın işi nedeniyle yaşadığımız Kazakistan’ın Almaata şehrinde Rus piyanist Yevgenia Tarasova’dan piyano dersleri alırken müziğin renkli dünyasının beni nasıl sardığını hissettim. 11 yaşında Türkiye’ye döndüğümüzde Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın arp bölümünü kazandım. 2009’da mezun olduktan sonra önce Almanya, sonra Amerika’daki eğitimlerle bu alanda kendimi geliştirdim. Kuzey Karolina-Charlotte’ta yaşıyorum şimdi; arp, bana hem bir arkadaş hem bir yol oldu. Müzikle geçirdiğim her an, kendimi daha iyi anlamamı ve anlatmamı sağlıyor.

Esin Hamamcı: Uluslararası arenada da önemli adımlar atmış biri olarak solo albümden önce yaptığınız çalışmalardan bahsetmek ister misiniz?

Beste Toparlak: Solo albümden önce 20-25 yıllık bir eğitim-iş deneyimi var. Hacettepe’de Bahar Göksu ve Müjgan Aydın ile çalıştım. Ardından Almanya Hamburg’da Hochschule für Musik und Theater’da Xavier de Maistre ile yüksek lisans takip etti. Amerika’da Indiana University Jacobs School of Music’te Susann McDonald ve Elizabeth Hainen rehberliğinde özel yetenek bölümü olan Artist Diploma’yı tam burs ile tamamladım. Eğitim süreci ve sonrasında uluslararası 20’den fazla profesyonel senfoni orkestrası ile konser/turnelerde yer alma şansım oldu. Tüm enstrumanlara açık olan yarışmalar Matinee Musicale ve Medallion Uluslararası Arp Yarışmasında kazandığım altın Madalya imkanlar açtı. 5 yıldır özel yetenek vizesi ile kaldığım Amerika’da Charlotte, Hilton Head, Asheville, Savannah filarmoni orkestralarıyla çalıyor, daha ağırlıklı olan solo dinletilerimi doğu yakasında devam ettiriyorum. Tüm bu uzun yıllar alan deneyimler, albüme giden yolda bir adımdı.

Esin Hamamcı: Gelelim “Valses Poeticos”e… Albüm hangi motivasyonla doğdu?

Beste Toparlak: “Valses Poéticos” içimden gelen bir projeydi. Granados’un valslerini 1-2 yıl önce tesadüfen bir dijital müzik platformunda gezinirken keşfettim; o melodiler beni çok etkiledi, “Bunu arp ile çalmak nasıl olurdu?” diye düşündüm. Granados’un duygularını arp ile yeniden yorumlamak, o müziğe kendi bakışımı katmak istedim. Bu albüm, sadece bir kayıt değil, benim için bir tür içsel yolculuktu; potansiyeli hissedip uygulamaya geçmekti.

Esin Hamamcı: İlk solo albümünüzde hangi tınıları öne çıkarmak istediniz?

Beste Toparlak: Bu albümde amacım arpın zarif ve derin tonlarını öne çıkarmaktı.

Granados’un valsleri zaten çok duygusal; arpın berrak tonu bu duyguları daha net ve içten bir hale getiriyor. Her notanın içten ve sıcak çıkmasını hedefledim. Dolby atmos teknolojisi dinleyicileri çevreleyip daha da içine çekmesini sağlıyor. Enstrumanın doğası gereği tonu ve dingin havası bu albümün kalbi oldu.

İspanyol romantizminin zarif ve duygusal izlerini taşıyan piyano valslerinin özenle bir araya getirildiği eserlerin bir aradalığı göze çarpıyor.

Granados’un valsleri, İspanyol romantizmini tam anlamıyla yansıtıyor; hem zarif, hem de duygusal. Her parça kendi hikayesini anlatıyor ama bir arada uyum içinde duruyor; sanki bir bütünün parçaları gibi. Arpla çalarken, piyano’nun geniş ses ve yelpazesini arpın daha sakin tonuna taşıdım. O romantik hava, bu birleşimle daha da belirginleşti; çıkan ses hafif ama derin.

Esin Hamamcı: Granados’un müziğinde İspanyol milli duygusunun ve kültürünün izlerini nasıl gözlemliyorsunuz? Albümdeki hangi unsurlar bu bağlantıyı güçlendiriyor?

Beste Toparlak: Granados’un müziğinde İspanya’ya gitmeden İspanya’yı hissedebiliyorsunuz; flamenkonun enerjisi, halk melodilerinin sıcaklığı var. “Presto”daki hızlı ritmler, bir şenlik havası gibi; “Melódico”da ise hüzün, İspanya’nın derin tarafını gösteriyor. Albümde enstrümanın dinamiklerini ayarlayarak bu hisleri vurgulamak istedim; “Allegretto”da mesela, zarif dans havası arpın sesiyle daha yumuşak ve akar bir hale büründü. Bu detayların, bestecinin vermek istediği ruhu ve bütünlüğe katkıda bulunduğunu düşünüyorum.

Esin Hamamcı: Albümdeki her bir valsin kendine has duygu dünyasını yansıtma biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi parçalar lirik, hüzünlü, neşeli ya da mizahi özellikler taşıyor? Sizin için “diğerlerinden farklı” olan parça var mıdır?

Beste Toparlak: Her vals, ayrı bir duygu taşıyor; sanki farklı ruh hallerini yaşıyorsunuz. “Melódico” sade, durgun bir lirikal bir temaya sahipken, “Presto” neşeli, enerjik; insanı hareketlendiriyor. “Quasi ad libitum” sakin, derinliği olan bir parça; “Allegretto” ise zarif, biraz da neşeli bir hava katıyor. “Quasi ad libitum” benim için diğerlerinden farklı; nostaljik ve düşündüren. O bölüm albümde beni en çok etkileyenlerden biri oldu.

Esin Hamamcı: Türkiye’de arpa olan ilgiyi nasıl buluyorsunuz? Gözlemlerinizi aktarmak ister misiniz?

Beste Toparlak: Türkiye’de arp, henüz tam anlamıyla yaygın bir tanınırlık kazanmamış bir enstrüman; akademik ve profesyonel müzik çevrelerinde değer görse de, genel dinleyici kitlesinde bir merak ve hayranlık aşamasında kalıyor. Genel olarak daha çok tanınmayı bekliyor. Hacettepe’de geçirdiğim yıllarda, arpın sesinin dinleyiciler üzerindeki estetik etkisini gözlemledim; bu, bir sanatsal potansiyelin habercisidir. Ancak, özellikle yaşadığımız bu dönemlerde enstrümana erişim ve altyapı olanaklarının sınırlılığı, bu ilginin derinleşmesini engelliyor. Sadece klasik batı müziği değil, Türk müziğinin melodik yoğunluğu ve duygusal yapısı, arpın tonal karakteriyle önemli bir uyum potansiyeli taşıyor; bu, müziğin yerel ve evrensel unsurlarını birleştirme fırsatı sunuyor aslında. Arpın Türkiye’de daha geniş bir yankı bulması, hem pedagojik bir çaba hem de kültürel bir diyalog gerektiyor. Türkiye’de genç nesil bazı meslektaşlarımı takdirle izliyorum, alışılmışı kırıp, müzikte daha yenilikçi ve farklı bir yolu izleme girişimleri beni heyecanlandırıyor.

Dark Blue Notes’da röportajlar
Beste Toparlak Instagram
Esin Hamamcı’nın Dark Blue Notes’daki diğer yazıları

Esin Hamamcı

Edebiyat doktora öğrencisi, Açık Radyo’da programcı, Gazete Oksijen, K24’te yazar, Sanat Kritik editörü, çevirmen. Kent, arşiv, edebiyat ve müzik üzerine yazar, düşünür…

Esin Hamamcı 'in 15 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Esin Hamamcı ait tüm yazıları gör