Bağlılık Anlamlı Bir Yaşamın Anahtarıdır – Avram Fefer Quartet – Juba Lee
For ENGLISH version please press HERE!
Avram Fefer ile ilgili araştırmalarımda ilk karşıma çıkan röportajlarından birinde bir başlıkla karşılaştım “Bağlılık, anlamlı bir yaşamın anahtarıdır. Yoksa neden buradayız?” bu sözün anlamı çok derin. İçinden geldiğin köklere bağlılık, eski dosta bağlılık, birlikte müzik ürettiğin dostlarına bağlılık. Usta saksafoncu Avram Fefer birlikte çalıştığı müzisyenlere sadakatle bağlı bir neslin üyesi. Fefer, serbest doğaçlama sahnesinin birlikte sık çalışan iki ismi Eric Revis ve Chad Taylor ile uzun soluklu üçlüsüne, 2019 tarihli Tastement ile tür dışı gitarist Marc Ribot’u yu da eklemişti. Efsane power dörtlü 18 Kasım tarihinde Clean feed etiketiyle yayımlanan Juba Lee ile geri döndü.
Ana akım dışında müzikler üreten, yer altı müzisyenleri övgüyü en fazla hak edenlerdir.
Yarattıkları kimya çok farklı. Özgürce swing eden dörtlü Afrika ritimlerine, başına buyruk doğaçlamalarla farklı zamanlarda yer vererek alışılmışın dışında bir özgür doğaçlama deneyimi sunuyor. Ribot ilk parça olan Showtime ile birlikte solo alanları buluyor ve bu solo bölümlerinde estetik kaygısına saplanmadan kendine özgü solo stilinde gitar bölümleri icra ediyor. Ama Fefer ile birlikte melodi kurgusunu ördükleri bölümlerde ise oldukça parlak bir ton yakalıyor ve Fefer’in tenordaki sıcak ve duygusal tonu ile tek bir ses karakterine dönüşecek kadar gitarının sesini pedalları yardımıyla stilize ediyor.
Avram Fefer, Juba Lee albümünü yakın dostu Burnt Sugar The Arkestra Chamber’ın lideri Greg Tate’in ölümü üzerine başına üşüşen şeytanları def etmek için yazmış. Bu bağlamda törensel geçişler ve ağıt niteliğinde derin üfleyişli partisyonlarda albümün derinlik katsayısını arttıran etmenlerden bazıları. Fefer’in alto’da zaman zaman iyiden iyiye hissettiren ahenksiz tonu, Revis’in entonasyonu tastamam doğru, gövdeli ve kendine has bas rengi ve Taylor’ın rock davulu kadar uyandırıcı davul icrasına Ribot’nun zaman zaman neredeyse çok kapalı tonlarda eşliği grubun kendine has ses imzasını üretmesini sağlıyor.
Zaman zaman tekrarlarla neredeyse dans ettirecek kadar hareketli nefis groove’lar elde ettikleri müzikte akılda kalıcı armoniler de yer alıyor ama bazen akışkanlık kaygısı olmayan konsept kurgusal bölümlere de yöneliyorlar. Bu albüm hem ilk dinleyişte sizi çarpacak türden hem de her dinleyişinizde yeni bir parçaya takılıp tekrara alacağınız bir hazine. Albümün son parçası Sweet Fifteen (For G.T) Greg Tate’in anısı için bir ağıt parçası. Bu parçada Fefer alto ve tenor yaklaşımından çok farklı bir duygu boyutunun kapılarını aralıyor. Ribot’nun akustik gitar eşliğinin üzerine dökülen bass klarnet notaları Fefer’in eski dostunun ruhunu en sıcak ve samimi şekliyle kutsuyor. İlk cümlemdeki vurgumdan hareketle; Ana akım türler dışına sapmak ve yeni keşifler yapmak isteyenler için biçilmiş kaftan bir albüm.