Ankara, blues ve ben
Yıllar geçtikçe, yıl olarak adlandırılan zaman dilimi daha hızlı geçiyor. Bu farkındalığı yakaladığımız an daha dolu, daha derinlikli ve tabi ki daha anlamlı bir hayat yaşamak istiyoruz.
2024 yılında hayatımın odağında müziğin olduğunu; sahnelerden, kayıtlardan, konserlerden ve provalardan arta kalan zaman diye bir şey kaldıysa onun yalnızca uykuya ait olduğunu söylersem yanılmış olmam.
Tüm yıl, bir süredir bas gitaristliğini üstlendiğim Oğuzhan Toker ve Jumpin Cats ile ile aynı sahnedeydim. Blues’un ritmik gitar ve davul ritmleriyle karakteristikleştiği jump blues repertuvarı müzikseverler ile rahatlıkla samimiyet kurabilmemize ve bir çok yerde sahne almamıza ve birkaç kayıt yapmamıza imkan tanıdı. Muddy Waters, Cafe Bien, Siyah Beyaz, Haymatlos bahsettiğim çaldığımız mekanlardan birkaçı. Hepsi müdavimleri olan, konserleri kaçırmayan müzikseverlerden oluşan kitlesi ile birbirinden farklı ruhta ve Ankara’nın müzik hayatını hayatta tutan yerler.
Yaşadığım şehir Ankara’nın canlı müzik kültürünün her zaman canlı ve diğer şehirlerden farklı olduğu söylenir. Büyük çoğunlukla ekonomik zorluklar nedeniyle geriye giden şehir her ne kadar zorlanmaktaysa da insanlar bir yerlerden sızacak iyi müziği bekliyor. Mekanların etkinliklerini takip edenler var, merakla yeni çalma listelerini, çıkacak albümleri bekleyenler var ki bu insanlar şehrin müziğinin bel kemiği.
Geçtiğimiz yıla dair aklımda en çok yer eden ve beni heyecanlandıran bir şeyden bahsetmem gerekiyor ki o da sokak müzisyenliği. Müzik ve sokak arasındaki bağ başka bir yazının uzun bir içeriğine sahip elbette fakat kısaca anlatmak gerekirse sokakta bulduğunuz işlek bir yer, şehir seslerinin, insanların koşuşturmasının müzikle birleşmesi her ne tarz yapıyor olursanız olun yaptığınız müziğin hem en çok değer gördüğü, hem de müziğin insanlar üzerinde yarattığı hislerin tam anlamıyla aktarıldığı bir alan. Uzun yıllar boyunca Tunalı Hilmi’de, Kızılay’da gelip geçerken rastladığımız sokak müzisyenleri artık yok denecek kadar azalmış durumda. Vaziyet böyle olunca taşınabilir amfiler ve gitarlarla sokağa taşıdığımız müzik yaşadığımız zorluklara rağmen devam edecek gibi görünüyor.
Bir diğer konu başlığı ise yeni yayınlanan albümler tabi ki. Türkiye’nin her yerinden bağımsız stüdyolarda müzisyenlerin kendi imkanları ile yayınladığı albümler, şimdilik sınırlı bir dinleyici kitlesine sahip olsalar da gerek şartlarını zorlamaları gerek tutmuş oldukları yoldan ayrılmamaları nedeniyle övgüyü hakediyorlar. Metal türünde Kaptan Kadavra, Türkçe Punk müzikte Punk Panther, Blues Rock’ta Sarp Keskiner’in yayınladığı Turkish Back Porch Scene, Emre Nalbantoğlu gibi müzisyenler bitip tükenmeyen bir inatla üretmeye devam ediyorlar.
2024 benim için neredeyse tüm zamanımı müziğe ayırdığım fakat doymadığım bir yıl oldu. 2025‘ten beklentimiz yüksek. Küçük çevremize her gün yeni birilerini katarak, sohbetimizle, enstrümanlarımızla, yavaş yavaş da olsa kültürel çevremizi büyüteceğimize; zorlukları hep birlikte aşacağımıza inanıyorum. Tüm müzisyenlere ve dinleyicilere şimdiden kolaylıklar.
■ Ardından: 2024
■ Ahmet Kaya’nın Dark Blue Notes’daki diğer yazıları