Akbank Caz Festivali

2024’de Ne Dinledim?

Dergimizin yayın yönetmeni Turgay Yalçın, benden bu yıl içinde neler dinlediğimi, neleri keşfettiğimi yazıp yazamayacağımı sorduğunda bir anlığına hem çekindim hem de heyecanlandım. Çünkü bugüne kadar bir yılın tamamını kapsayan bir müzik listesi yapmayı bırakın, bunun üzerine pek düşünmediğimi fark ettim. Hani şu “okunacak milyon tane iyi kitap var” anksiyetesi vardır ya, aynısı müzik için de geçerli. Yıllarca müzik dinlemenin hakkını veremediğimi düşünüp hayıflanarak yaşadım. Hep en iyilerin kaçıp gittiği hissi bir kenarda baki kaldı.

Müzik dergileri ve yazıları okumaya başlamak ise bu anlamda hem harika hem de o bahsettiğim kaygıyı besleyen bir şey oldu. Dark Blue Notes ve diğer birçok derginin Best of the Year listeleri sağ olsun, bana düşen en büyük görev bu listeleri kaydedip dinlemek oldu. Hakkını vererek dinleyebildim mi? Bu, müzik dinleme üzerine başka bir yazının konusu. Ne var ki bu dergi, içindeki nefis yazarları ve içerikleriyle belli ki bende müzik dinleme ve kaydetme disiplinini de geliştirecek. Şimdiden sağlam bir 2025 playlisti hazırlama hevesi doğdu içimde! (Geç oldu ama güç olmasın.)

Müzik dinleme konusunda aşamadığım bazı tutucu yönlerimin olduğunu itiraf edecek yaştayım artık. Bu tutuculuktan kastım biraz da sıkıcılık aslında. Eskiden dert edip artık uzun süredir dert etmediğim bir mesele var: müziği bir konu, olay veya iş gibi dinlemekten vazgeçememek. Örneğin bir derse katkı sunacağım diye aylarca sadece Ortaçağ Müzikleri dinlemek gibi… Neyse ki çevremde çok iyi dinleyiciler, müzik kaşifleri ve dedektifleri var. Ayrıca DBN gibi dergiler sayesinde “çabuk şu albümü dinle” diye atılan mesajlar en sevdiğim şeylerden biri!

2024, benim için müziği sadece dinlemenin ötesinde, müzik piyasasının nasıl işlediğine ve perde arkasında neler yaşandığına dair doğrudan tanıklık edebildiğim bir yıl oldu. Bu nedenle, bu yazının merkezini bu konu ve bir takım isimler oluştursun istedim. 

Sözünü, bestesini, prodüksiyonunu ve her türlü emeğini tek başına üstlenen sanatçılarla tanıştım. Merak ettiğimden bu süreçlere şahit olmaya çalıştım ve yetişebildiğim kadarıyla canlı performanslarını takip ettim. Yazma açısından bu yılın çok verimli geçtiğini düşünmesem de birkaçı için naçizane bir şeyler yazmaya çalıştım. Bunlardan biri Özge Ertal oldu. Varlığıyla çok kıymetli bir boşluğu dolduran Olta Albümlerinden birinde keşfettiğim Özge iç dünyama denk getirdiği sözleriyle çok derin bir yerden yakaladı beni. 

Sevgili sanatçı arkadaşım Nedim Güvenç’in temmuz ayında yayınlanan albümü İçine Kapanık ve yolda olan ikinci albümü Nil Ülkesi, bu yıl sıkça dinlediğim şarkıların başında geldi. Dinleyici kitlesinin giderek artması son zamanlarda çok istediğim şeylerden birisi desem abartmış olmam. Aynı zamanda bir arkeolog olan Nedim, Eski Mısır’da iktidar mekanizmalarının ve güç savaşlarının halk üzerindeki olası etkilerini sorgulayan bir konsept albüm hazırladı. İlginç değil mi? Söz yazarlığı ve müzik anlayışı dinlemeye, hatta üzerine konuşmaya değer.

Develer grubu, daha önce ismini duyup etraflıca dinlemediğim bir gruptu bu sene onunla epey zaman geçirdim. Canlı performanslarından sonra oh be! diyerek ayrıldım salondan. Sahneyi hem görsel hem müziksel açıdan dolduran farklı enstrümanlar, yoğun komalı geçişler, önce sakinleştirip sonra kalp atışını hızlandıran ritimleri ve yine Dionysos’a selam veren performanslarıyla birkaç kere daha konserlerine gitmeden rahatlayamayacağım bir keşif oldu benim için Develer. Albümleri Fauna’yı bu yazıya denk gelip dinlemeyenler varsa derhal açabilirler.

Bir süredir dinlemeyi ertelediğim Gevende’yi arkadaşımın davetiyle, konserlerine giderek yakından tanımak istedim. İyi ki bu kararı geç de olsa almışım; sahne performanslarındaki doğaçlamalar dahil müziklerinin kendine özgü hikayesi ile Gevende gerçekten iyi bir grup olmaları dışında, müzik üzerine farklı şeyler düşünmeme sebep oldu. Umarım bu başka bir yazının konusu olur. Üniversite zamanlarımdan beri ara ara içine düştüğüm Hedonotopia bu yaz, parklarda birkaç kez canlı izlediğim diğer grup oldu.

Birkaç klasikten söz etmeden geçmeyeceğim burada. The Cure yeni ve son albümü olduğunu açıkladıkları çalışma, bende punctum etkisi yarattı. Albüm, tıpkı şarkı sözündeki gibi “cold and afraid” hissettiren uzun introsu ve soğuk melodileriyle derdi melodiden öteymiş gibi bir his uyandırıyor. Her dinlediğimde, bir başka konu üzerinde düşünceler silsilesine sebep olmaları, müziğin buna sebep olması müthiş.

Bir diğer klasik ise Jethro Tull oldu. İstanbul’daki konser haberinden sonra diskografilerini yeniden dinlemeye başladım. Yakın bir arkadaşım “Bu son konserleri olabilir, birlikte gidelim” dese de katılamadım. Böylece, böylelikle bu dünyadaki zamanımı bir de Jethro Tull canlı performansını izleyemeden tamamlamış olacağım.

Yeni keşiflerim arasında Pale Jay yer aldı. Farklı dokunuşlarıyla tarzını çok sevdim ve sıkça dinledim. Öte yandan, müzik listemdeki sabit isimler her zaman yerini koruyor: John Coltrane, Miles Davis, Thelonious Monk ve Chet Baker. Bu isimler galiba benim tek tutuculuğum!

Türkiye caz sahnesinden ise çok severek takip ettiğim Şevket Akıncı’nın benim de üzerine DBN’de keyifle yazdığım Borusan Müzik Evi’nde verdiği muhteşem konser Tarla Records’tan Live at Borusan Müzik Evi adıyla yayınlandı. Ayrıca Başak Yavuz’un Raum 616 albümü ve Şirin Soysal’ın müziğinde belirginleşmeye başlayan yalınlık ve her şekilde melankoliyle çerçevelemekten vazgeçmediği üslubuyla Kırık Kalpler Kulübü albümü de yıl boyunca sıkça dinlediklerim arasında yer aldı.

Birkaç kez benim de içinde bulunduğum İsimsiz Orkestra ile Peyk konserleri verdik bu yıl içinde. Senfonik rock ya da içine senfonik karışan her müziğe heyecanla yaklaşacakmışım gibi geliyor. Bu yılın sonunda yaşadığımız İrfan Alış kaybı ise derin bir sarsıntıya yol açtı. Henüz bu kayıp üzerine konuşacak kadar güçlü değilim ama müzikleri her zaman benimle olacak.

DBN hanesinde olmak hayatımın en güzel detaylarından birisi. Yeni yıldan beklentim, DBN ailesinin bu nefis yazıları ve müzikle dolu içerikleriyle yoluna devam etmesi. Hepimize bol keşifli bir yıl diliyorum!

Ardından: 2024
Hatimet Miral’in Dark Blue Notes’daki yazıları

Hatimet Miral

Sanat Tarihçisi. Sanat Tarihi alanında müzik ve diğer sanatları birlikte düşünerek disiplinlerarası çalışmalar yapıyor. Müzik üzerine düşünmeyi seviyor. Bu aralar İsimsiz Orkestra isimli bir toplulukta viyolacı olarak yer alıyor.

Hatimet Miral 'in 5 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Hatimet Miral ait tüm yazıları gör

Avatar photo