Lars Danielsson Liberetto 20 Mayıs’da İstanbul’da
20 Mayıs akşamı Cemal Reşit Konser Rey Salonu’nda izleyeceğimiz İsveçli besteci ve müzisyen Lars Danielsson ülkemizde çok bilinen Avrupalı müzisyenlerden. Aynı zamanda İsveç’in de en tanınmış müzisyenlerinden biri. Üretken, çalışkan, uyumlu, kaliteli bir grup lideri ve eşlikçi. Klasik müzik estetiğine sahip, uysal, akılda kalıcı ve naif bir müziği var. Müziğiyle kolay bağ kurabilir yapısı ve çekici akıcılığı sayesinde 2004’den beri bünyesinde yer aldığı ACT Music firmasının göz bebeği isimlerinden de biri. Danielsson çok sayıda albümde yer alarak yaratıcılığını beslemeyi sürdürüyor. Liberetto, Pasodoble, Cloudland, Tarantella, Sun Blowing, Summerwind bir çırpıda aklıma gelen projeleri.
Danielsson, Liberetto dörtlüsü ile birlikte 20 Mayıs akşamı davulda Magnus Öström, gitarda John Parricelli ve piyanoda Grégory Privat ile Cemal Reşit Konser Rey Salonu’nda sahnesine konuk olacak.
Konsere bilet almak için BURAYI ziyaret edin lütfen.
31 Mart tarihinde yayımlanan Symphonized “Liberetto Concerto for English Horn and Contrabass Gothenburg Symphony Orchestra” albümünü ve yaklaşan konseri vesile ederek Danielsson hakkında bir yazı kaleme almak ve sanatçıyı Cem Gültepe’nin Zorlu PSM kulisi ve sahnesinde çektiği fotoğraflarıyla birlikte size takdim etmek istedim.
Symphonized, Danielsson’un 2012’de start verdiği Liberetto albümlerinden seçmeler içeriyor. Kuruluşunun yüzüncü yılına yaklaşan ve şef Peter Nordahl yönetimindeki Gothenburg Symphony Orchestra’nın performansı albüme ihtişam katmış ve Danilesson müziğinin özündeki kuvvetli bestecilik becerisini daha da öne çıkarmış. Nilento Stüdio’da Jenny Nilsson koordinatörlüğünde ve Lars Nilsson prodüksiyonu olarak gerçekleştirilen kayıtta Arve Henriksen ve Paolo Fresu konuk sanatçı olarak trompetleriyle eşlik etmiş. 2 CD’den oluşan Symphonized, Danielsson’un hayranlarını ve Avrupa klasik müziğine ilgi duyanları mutlu edecek bir içeriğe sahip.
Danielsson, ülkemizde farklı şehirlerde, farklı mekanlarda, farklı gruplarla çok sayıda konser verdi. Benim için en unutulmaz olanlardan birkaçını sıralayayım. 2012 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi Avlusundaki konseri. Danielsson’un müziklerini zaman–mekan algısının en üst seviyede yaşandığı bir atmosferde dinlemek muazzamdı. 2013 yılında Ulf Wakenius ile birlikte Borusan Müzikevi‘ndeki konserinde duo performansta doğaçlamalara çok daha fazla alan kalmıştı. Yine 2013 yılında Ankara Nordik Müzik Festivali kapsamındaki konseri Kuzey Avrupa müziklerine adanmış konserler serisinde fikir ve uygulama çok güzeldi; sadece mekanın akustiğinin yetersiz kaldığını hissetmiştim. Ve son olarak 2014 yılında CRR Konser Salonunda Zohar Fresco ve Leszek Mozdzer ile izlediğim konseri ilk aklıma gelenler oldu.
Hafızam beni yanıltmıyorsa en son 2019 yılında Zorlu PSM Caz Festivali bünyesinde Liberetto ile izlemiştik. Okuyucularımız arasında bu konserlerden biri veya birkaçını izleyen varsa yaşadığı güzel anlar aklına gelmiştir ve benim gibi “arayı çok açmasa, yine gelse” diye kendi kendinize mırıldanmışsınızdır. İyi ki konsere çok az bir zaman kaldı!
Kendisiyle görüşmelerimde aldığım notlardan derlediğim, Danielson’un müzikal fikirlerinden, çalışma yöntemlerine, etkilenimlerine göz atacağımız yazımızda ilk durağımız Danielsson’un çocukluk yılları. 1958’de Gothenburg’da doğan Danielsson, küçük bir kasabada büyümüş.18 yaşına kadar cazla herhangi bir bağlantısı olmamış. Onu müziğe yönlendiren bir müzik öğretmeni olmuş ve kendisinden büyük müzisyenleri dinleyerek öğrenerek kendisini geliştirmiş. Formal müzik eğitimini ise The Music Conservatory Gothenburg’de almış.
Dinlediği ilk caz albümleri, pek çoğumuzun olduğu gibi Oscar Peterson’ınkilermiş ama sonrasında hemen Avrupa cazına yönelmiş. Kahramanı olarak efsanevi kontrbasçı Palle Danielsson’u görmüş. Onun ECM ile yaptığı çalışmalar müziğe başlangıç sebebi olmuş. Ama Amerikalılarla da çok çalışmış ve onların müzikal dilini de çok iyi öğrenmiş.
Gençken dinlediği bluesdan ve blues gitarından çok ilham almış. Bu isimlerden bazılarını Santana, Rolling Stones, Allman Brothers olarak sıralıyot. Müziğindeki etkilenimleri ve popülerliğe uyumluluk gibi kriterlerle ilişkisini algılayabilmemiz için bu referansları kıymetli buluyorum.
Danielsson, müziğini yüzde 80 oranında piyano başında ya da gitarla besteler yaparak oluşturan bir müzisyen. Doğaçlamalarla piyano için eserler üretiyor ve bu eserlerde ana hedefi güzel bir melodi yakalamak. Klasik müzik temelli bir müzik ürettiği için dinleyicinin aşina olduğu müzik formlarını sıklıkla müziğine misafir ediyor. Ama cazın doğasında yer alan doğaçlamalara da yer veriyot. Bence bestenin özüne sadık kalınarak üretilen doğaçlamalar dinleyiciyi güvenli alanda kalarak yolculuk deneyimi yaşatıyor.
Daha önce bahsettiğim gibi gençlik dönemlerinde bol bol rock dinlediği için müziğinde rock öğelerine rastlama şansınız da oluyor. Yanı sıra Ravel ve Stravinsky gibi klasik bestecilerin eserlerine de zaman ayırıyor. Bu sayede müziğinde yalnızca “caz” diye ifade edemeyeceğiniz türler arası kaçış alanları da bulabiliyorsunuz.
Tüm iyi müzisyenler gibi başarının çalışkanlık ve özveri ile geldiğine inanıyor. Gününü, disiplinli bir tempoyla, tam zamanlı üretme ve besteleme üzerine çalışarak geçiriyor. Profesyonel bir müzisyen olmaktan dolayı üzerinde hissettiği baskı ile sürekli yeni işler üretmek için çalışıyor. Hal böyle olunca ürettiği müzikler, titizlikle hazırlanmış ve tecrübeyi her saniye hissettiğiniz muhteviyatta oluyor. İlham perilerinin yolunu gözlemektense müziği ile dinleyicilerine ilham perisi olmayı bir şekilde başarıyor.
Uzun süredir müziğini takip eden tutkulu bir dinleyici olarak izlediğim her konserinden beklentilerimin karşılığını alarak ayrıldığımı hatırlıyorum. Danielsson bu hususta, her canlı performansının bıçak sırtı olduğunu ve dinleyiciyi mutlu edebilmek için ürettiği çözümlerle zihinsel bir süreç yaşadığını ve başarıyı hiç bir zaman çantada keklik olarak görmediğini ifade ediyor.
Danielsson’un, benim görüşüme göre, en güçlü ve eğlenceli projesinin Liberetto olduğunu düşünüyorum. Bu albümün canlı performanslarında kendisine davulda Magnus Öström, gitarda John Parricelli ve piyanoda Grégory Privat eşlik ediyor. 2012 tarihli albümün kaydından bir hafta önce Danielsson’un piyanist Tigran ile beraber çaldıkları ilk konser bu efsanevi albümün oluşmasına vesile olmuş. Danielsson daha sonra menajeri René Hess‘in önerisiyle Martinik kökenli piyanist Grégory Privat ile tanışmış ve müzikal dilleri birbirleriyle çok iyi uyum sağlamış. Danielsson’un müziklerini çoğunlukla piyanistler ekseninde hazırladığını da belirterek canlı performanslarındaki Privat ile iletişimlerine özellikle dikkatinizi çekerim.
*
Lars Danielsson Liberetto Zorlu PSM Konseri 8 Mayıs 2019 * Fotoğraflar: Cem Gültepe