Akbank Caz Festivali

Keith Jarrett: The Köln Concert

Geçen gün sıkı takip ettiğim Rick Beato YouTube Kanalı’nda kendisinin ikonik piyanist Keith Jarrett ile gerçekleştirdiği bir röportajı yeniden izledim. Jarrett hakkında pek çok kaynakta detaylı bilgiler yer alır ama bir müziksever olarak bendeki yansıması çok başka özellikle bir başyapıt kabul ettiğim The Köln Concert albümünün. Videoyu izlediğinizde siz de fark edeceksiniz ki Jarrett artık yaşamını oldukça etkileyen rahatsızlığına rağmen müziği oldukça derinlerde hissediyor. Muhtemelen hayatta baş etmesi mümkün olmayan vefasızlıklardan, yalnızlıklardan, yetersizliklerden ve kabiliyetsizliklerden kaçmanın tek yolunun halen ve ısrarla müzik olduğunu düşünüyor. Bu yaklaşım benim de çoğu zaman kendimi korumak için sığındığım bir sığınak. Yalnızlıklara, ihanetlere, kaybedişlere, çöküşlere müziğe sığınarak akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum.

8 Mayıs 1945 Allentown, Pennsylvania doğumlu olan Keith Jarrett, 2014’deki röportajında kendisinin de bahsettiği gibi henüz iki yaşında kereviz çubuklarıyla yemek masasını davul olarak kullanarak müzik kariyerine başlamış. Doğası gereği oluşan bu başlangıç yalnızca caz değil klasik müzik alanında da eşsiz biz repertuvarın kusursuz icralarının oluşmasına neden oldu. Jarrett’in müzik kariyerinin başlangıcında önemli dönüm noktaları, 1960’ların sonlarına doğru Art Blakey‘nin “Jazz Messengers” grubunda ve daha sonra, cazın meditatif gurusu Charles Lloyd‘un grubu ile yaşadığı zamanlardı. Bu yıllarda Jarrett’in doğaçlama yetenekleri ve müziksel derinliği dikkat çekmeye başladı. Hem Miles ile çalıştığı fütüristik fikirler dönemi hem Garbarek, Dewey Redman gibi isimlerle hem de Jack DeJohnette ve Gary Peacock ile uzun yıllar süren yol arkadaşlıkları ile yarattıkları eşsiz müzikler, müzik tarihinin yön değiştirici değerleri olarak nesilleri etkiledi.

Eşsiz repertuvarı, emsalsiz albümlerinden doğan etkileyici hayat hikayesi Wolfgang Sandner’ın Keith Jarrett: A Biography (Popular Music History) ve Ian Carr‘ın Keith Jarrett: The Man And His Music kitaplarının da konusu oldu. Bu yazımda Jarrett’in tüm kariyerinden ve nesillere etkisinden ziyade tarihin en çok satan solo caz albümü ve en çok satan piyano albümü olan The Köln Concert albümünden bahsetmek istiyorum.

Geçtiğimiz hafta, Keith Jarrett’ın duygusal derinliği ve sanatsal parlaklığıyla ünlü efsanevi Köln Konseri albümünün 50. yıldönümüydü. Konseri o dönem henüz 18 yaşında olan Vera Brandes organize etmişti. Öncesinde gerçekleşen bir opera performansı dolayısıyla çok geç başlayan ve 1400’den fazla kişinin canlı izlediği, 24 Ocak 1975‘te Batı Almanya’daki Köln şehrindeki Opera Binası‘nda canlı olarak gerçekleşen performans, ECM Records mühendisi Martin Wieland tarafından bir çift Neumann U 67 vakum tüplü kondenser mikrofon ve bir Telefunken M-5 taşınabilir teyp makinesi kullanılarak kaydedildi. Yıllar boyunca birçok kez piyasaya sürülmesine ve yeniden düzenlenmesine rağmen, kaydın yeni teknolojiler marifetiyle halen daha berrak hale getirilebilmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum. Ama çok kullanılan ifadeyle zarfa değil mazrufa bakalım derseniz sizi kayıt gününe ve sonrasında kaydın yankılarına götürmek isterim.

Köln Konseri kaydı sırasıyla yaklaşık 26 dakika, 34 dakika ve 7 dakika süren üç bölümden oluşmaktadır. Albüm orijinalinde plak olarak programlandığından, ikinci bölüm IIa ve IIb olarak iki kısma ayrılmış, üçüncü bölüm IIc ise bir bis performansı olarak sunulmuş. İlginç bir şekilde IIc, Jarrett’ın daha önce Gus Nemeth (kontrbas) ve Paul Motian (perküsyon) ile birlikte 1969’da Oslo’da verdiği ve 1972’de Norveç devlet televizyonunda yayınlanan Memories of Tomorrow adlı bestesinin yeniden yorumlanmış halidir.

Konser ile ile ilgili kulaktan kulağa yayılan bir hikaye var. Jarrett, konser günü konser alanına geldiğinde istediği Bösenforfer 290 Imperial Konser piyanosunun yerine başka bir piyanonun kiralanmış olduğunu görür. Teknik ekip istediği piyanoyu ayarlamak için uğraşır ama piyanoyu taşıyacak büyüklükte bir araç bulamadıkları için istenen piyano sağlanamaz. O yüzden Jarrett, konserde pek de mutlu olmadığı bir Bösendörfer ile çalmak durumunda kalır. Jarrett, ZDF’e verdiği röportajda konser öncesinde iki gece uyumadığını da söylüyor.

Jarrett, birkaç gün önce İsviçre’nin Zürih kentinde konser vermişti ve Brandes plak şirketinin isteği üzerine kendisine Köln’e bir uçak bileti göndermiş olmasına rağmen, bileti nakit parayla değiştirdi ve ECM Records‘un yapımcısı Manfred Eicher‘e katılarak Eicher’in eski Renault 4’üyle Köln’e doğru yola çıktı; böylece uzun ve yorucu yolculuğun ardından öğleden sonra geç saatlerde opera binasına varmışlardı. Yoğun sırt ağrıları nedeniyle korse kullanmak zorundaydı. Konser günü İtalyan restoranında hiç beğenmediği bir yemek yemişti. Her şey ama her şey kötü gitmişti. Hatta son dakikaya kadar ses mühendislerini evlerine göndermeyi dâhi düşünmüşlerdi. Sonra ani bir kararla eldeki imkanlarla kendilerine saklayabilecekleri bir kayıt almayı düşünmüşler. İşler yolunda gitmediğinde sebebini bir kenara bırakıp yolunuza devam edersiniz ya, işte doğaçlamadaki özgürlüğün kapılarını açan bu ulaştığınız noktada olana kadar gerisini unutmaktır. İyi ki orada olan orada kalmamış bize ulaştırılmış.

Jarrett, performansı sırasında daha güçlü bas notaları etkisi vermek için tekrar eden, vurgulu notalar anlamına gelen ostinatolar ve inişli çıkışlı sol el ritmik figürleri kullanmış ve çalışını klavyenin orta kısmında yoğunlaştırmış. Piyanosunda bozuk bir tuş olduğu da bildiğimiz için muhtemelen o tuştan uzakta kalmayı ve güvenli bulduğu bölümde gezinmeyi tercih etmiş. Sık tekrarların bu kadar yoğun kullanıldığı ama yerli yerinde olmayan hiç bir sesin duyulmadığı ânın mucizesi bir eser tarihe armağan edilmiş oldu.

Kalabalık yalnızlığın yaşamları ele geçirdiği bir dönemde, duygu derinliğinin yok olduğu bir toplumda bu müziğin saflığı ve kirletilemezliği ne derece algılanılabilir bilmiyorum. 88 tuşun, onlara titreşim veren çekiçlerin ve seslerin havada yayılmasına izin veren pedalların Jarrett’in bedeniyle ve ruhuyla bütünleştiği bir başyapıt. Jarrett’in belki sevgi, hayat ve yalnızlığı da çağrıştıran, kimi zaman coşkunun da baskın geldiği sadeliğin zerafetini hissettirdiği müziği hakkında benim de bir yorumum var. Her dinleyişimde çevremi saran notaların bana yüklediği insani ağırlığı kaldıramadığım için gözlerimi dolduran bir doğaçlama müzik resitali bu.

Zaman zaman verdiğiniz değeri hak etmeyen insanlarla çok kıymetli vakitler kaybedersiniz. Yüzeysellikleri sizi sıkar, vasatlıkları hayal ettiğiniz doyuma ulaşmanızdan sizi uzaklaştırır. Sözlerin anlamının soluklaştığı, müzikal ifadenin kelimelerin yerini aldığı bir gerçeklik aradığınız böyle kayıp zamanların ardından, her dinleyişinizde yeni şeyler öğreneceğiniz, derinliği ile ruhunuzda farklı bir alanda yankılanacak olan bir dostla sohbet etmek isterseniz Keith Jarrett Köln Concert, 50 yıldır sizin kendisini yeniden dinlemenizi bekliyor.

Albümü BURADAN satın alabilirsiniz.

BU YAZI da ilginizi çekebilir.

Burak Sülünbaz

Co-Founder, Jazz Writer // Kurucu Ortak, Caz Yazarı

Burak Sülünbaz 'in 219 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Burak Sülünbaz ait tüm yazıları gör