Evrim Demirel İle Makamsız
Besteci, piyanist Evrim Demirel ile Atatürk Kültür Merkezi’nde Makamsız isimli yeni projesinin ilk konseri öncesinde sahne arkasında ve daha sonra da konserinin hemen ardından sahne üstünde ayaküstü bir söyleşi gerçekleştirdik.
Levent Öget: Evrim merhaba.
Evrim Demirel: Merhaba Levent’çiğim hoş geldin.
LÖ: Hoş bulduk. Caz dinleyicisi artık senden neredeyse altı ay ara ile büyük büyük projelerde ismini duymaya başladı. Aslında benim için de sürpriz oldu. Senin hayranlarından biri olarak şimdi burada Atatürk Kültür Merkezi’nde hem kadrosuyla hem müziğiyle ilgili hiçbir fikrim olmayan bir konsere geldim. Teşekkür ederim davet ettiğin için. Hiç olmazsa biraz ipucu ver senden bir şeyler duyalım.
E.D: Evet haklısın dediğin gibi altı ayda bir oldu. Çünkü çok birikti. Biliyorsun uzun bir süre caz ile ilgili biriktirdim. Fakat geçtiğimiz Ocak ayında Stanpolites Orchestra ile ilgili o bildiğin albümü yayınladık. (Suite Stanpolites – Donemus Crossovers 2022) Küçük Big Band ile yaptık. Çünkü salgın dönemiydi ve küçük big band kullanmak zorunda kaldık. Bu albümü yayınladık. Hollandalı yapım firmasından yayınlandı ve benim için çok heyecan vericiydi. Sonra da bu “Makamsız” projesini hazırlamaya başladım. Aslında ben 2007’de Türkiye’ye döndüğümde bu sound, bu müzik kafamdaydı. Fakat doğru parçaları bir türlü bulamıyordum.
L.Ö : Peki şimdi bunu nasıl anlamalıyız; Hem Stanpolites Orchestra ve trio ile yürüyecek ve hem de “Makamsız” ile iki ayrı kulvarda mı ilerleyeceksin? Yoksa diğer proje ile bir albüm de yayınlandı, tabii pek çok konser de verdin ve artık buna mı devam edeceksin?
E.D : Yani aslında ikisi birden yürüyebilir. Levent’çiğim benim kafamda çok uzak şeyler değil aslına bakarsan, fakat burada başka bir durum var. Bu proje daha dünya müziği platformunda yer alabilecek bir iş. Şöyle ki; Bu iş Türk Müziği ile çok içli dışlı, burada bir Türk Müziği icracısı var; Murat Tırnak. Murat nefesli çalgılar ustası, hem ney çalıyor hem de balaban mey ve duduk. Yani zaten onlar birbirlerine benzeyen çalgılar. Bir de zurna çalıyor. Bu üçü de birbirine uzak gibi görünüyor ama Murat üçünü de çok büyük bir ustalıkla çalıyor. Bir de üstüne ona ben gazel okuttum. Böylece ilginç bir proje oldu.
L.Ö : Peki projede caz ve batı müziği sazlarından trompet, kontrbas ve piyano var değil mi? Galiba davul yok? Bir de zaman zaman vokal mi olacak?
E.D : Evet, saydıkların dışında klavyeler, synthesizerlar ve iki tane perküsyon var. Davul, dediğin gibi yok, askı davul, bendir vs. vurmalılar yer alıyor. Küçük bir pasajda da bir kere vokal var.
L.Ö : Kaç parça yer alıyor bu ilk konserde? Sanırım bir saat civarında bir performans bu?
E.D : Evet bir saati geçecek ve beş parça çalıyoruz. Ancak bunlar uzun kompozisyonlar. Ben özellikle bu oluşum için, bu müzisyenler için besteledim bu parçaları ve ilk defa sahneliyoruz. Ve nasıl söyleyeyim; bu kompozisyonları bir mimari tasarım gibi düşündüm, ona göre besteledim. Yani evet, kolektif doğaçlanan alanlar var. Fakat bir yol haritası da var. Bir giriş, daha sonra ortalarda başka özel bir bölüm var; kolektif doğaçlanan alanlar dediğim bu bölümde bazı çalgılar için emprovizasyon alanları var ve sonra işte bir; C, D, E, F diye formlarda uzayıp gidiyor. Böyle bir mimari tasarım yaptım. Aslında böylelikle konseri tasarladım. Girişi ile çıkışı ile konser izlendiğinde bu görülecektir. Özellikle burada ve çocukluğumdan bu yana askı davullar ve zurnalar beni çok etkiliyor ve ben bunu cazda da bir şekilde hep duyuyorum. Mesela soprano saksafonda da onu duyuyorum. Aslına bakarsan kafamda duyduğum müzikleri hayata geçirebileceğim bir platform oluşturdum.
L.Ö : Evrim, bestelerin hepsi yeni ve özgün besteler mi? Yoksa düzenlemeler var mı?
E.D : Evet hepsi yeni ve özgün, hiçbir düzenleme yok. Sadece orta bölümde basçı Kağan Yıldız ile birlikte kontrbas-piyano ile bir “Remembering Bartok” çalacağız. Onu da başka türlü yorumluyoruz.
L.Ö : Albümdeki parça değil mi?
E.D : Evet albümde olan parça, ancak oradaki diğer çalgılar yok ve başka türlü yorumlayarak akışta, konserin ortasında bir kontrast oluşturacağız. Daha önceki iki çalışmanın ardından zurna, balaban ve yoğun çalışların ardından biraz dinlenip sonra diğer parçalara devam ediyoruz. Ben çok heyecan verici olduğunu hissediyorum.
L.Ö : Harika, peki bu konser öncesinde sana tek bir soru daha sormama izin ver daha sonra seni başlamaya az kala rahat bırakacağım… Biliyorum konsere az zaman kaldı.
E. D : Olur mu hiç, ne demek! Ben sorularından ve konuşmamızdan çok keyif alıyorum.
L.Ö : Evrim hem eğitmenliğin, konservatuarda ve özel okulunda, kendi okulunda, hem klasik müzikte, hem dünya müziği ve cazda böyle harika projeler üretiyorsun ve üstüne üstelik bir de babasın! Bütün bunları nasıl yürütüyorsun merak ediyorum. Bu arada enerjine hayranım.
E. D : (uzun kahkahalar) Teşekkür ederim. Sevdiğim işleri yapıyorum ama galiba ‘babalık’ en sevdiğim olabilir. Oğlum Ada daha yeni altı yaşına giriyor. Gerçekten de o başka bir iş. Ama diğerleri çok ayrık görünüyorsa da mesela çocuk operası yazmak ile bu “Makamsız” projesini bestelemek çok uzak gibi görünüyor olsa da benim için öyle değil. Hep elimin altında benim için ya da hep kafamda bu müzikleri duyuyorum. Bunları notaya alıyorum, bunları icracılar ile birlikte oluşturuyorum. Bu arada “Makamsız” konseptini de ben 2006 yılında oluşturmuştum ve 2005 yılında Hollanda da “Makamsız” diye bir topluluğa bir müzik yazmıştım. Hatta Ziggurat Ensemble‘dı ve bu projenin de şimdi ilk parçasının adı Ziggurat oldu. Ve o 2006 yılında Kalan Müzik tarafından bir kayıt olarak yayınlandı. Yani “Makamsız” diye bir albümüm var. Fakat bu “Makamsız” dünya müziğiyle, Türk müziğiyle iletişim kuran bir “Makamsız”. Neden makamsız; çünkü geleneksel bir Türk Müziğinden bahsetmiyoruz burada fakat makam öğeleri elbette ki var. İşte neyin emprovizasyonlarında, zurnada, dudukta vs. de makamlar duyuluyor. Fakat o makamlara ben çok alışılmadık, gelenekte olmayan bir takım armoniler, kesmeler biçmeler uyguladım. O yüzden bunu bir İngiliz’e bir Avrupalı’ya bir Alman’a dinlettiğiniz zaman bu müzik de bir şey var o da makam herhalde diyecektir. Fakat geleneksel bir Türk müziği dinleyicisine dinlettiğinizde de bu müziğin “Makamsız” olduğunu iddia edecektir. Çünkü makam denen olgunun bir takım normları var. Bizim ise buradaki makamlar o gelenekteki normların dışında kalıyor.
L.Ö : Evrim biliyorsun biz seninle bu salgın dönemi öncesinde yurt dışında Bakü, Tiran gibi şehirlerdeki festivallere katıldık. Buradan oralara bir müziği taşımış olduk. Bu proje bana şimdi bunu hatırlattı. Bu müzikte gezebilir bir müzik mi sence?
E.D : Evet, evet katıldık. Bu müzik o müziğin bir adım ilerisi ve bence gezebilir. Çünkü çok fazla bize dair ve aynı zamanda da caz dinleyicisini cezbedebilecek şeyler var. Tabii çağdaş caz dinleyicisini kastediyorum. Her şeyin bağnazı olduğu gibi çağdaşın da gelenekselin de caz dinleyicisinin de ve her türlü dinleyicinin bir şey bulabileceği bir proje ürettiğimi düşünüyorum. Senin fikirlerini çok önemsiyorum. Sen dinledikten sonra tekrar konuşalım. Biraz da o yüzden senin dinlemeni istedim.
L.Ö : Harika, çok değerli ipuçları aldım, dinledikten sonra mutlaka konuşalım. Çok iyi bir performans diliyorum hepinize.
KONSER SONRASI
L.Ö : Tebrikler, Evrim, Kağan çok güzeldi.
Kağan Yıldız: Teşekkürler, sağ olun.
L.Ö : Evrim bence senin en ufuk açıcı projelerinden biri olmuş. Ama yeni besteler de istiyor.
E. D : Öyle mi diyorsun?
L.Ö : Bende çok güzel tatlar bıraktı, bir kere Kağan’la çok güzel bir kimya yakalamışsınız.
E. D : Evet, (gülüşmeler) bugün yakaladık…
L.Ö: Bu gelişecek bir dostluğa benziyor. Diğer arkadaşlarla da -nasıl denir- hayırlara vesile bir durum var sanki ortada.
E.D : Çok iyi.
L.Ö : Her şeyden önce bir caz dinleyicisi olarak ben ve pek çok dinleyici kimi özel müzisyenlerin bu yerelliğin katıldığı özgün projeleri yıllarca dinleyip heyecan verici bulduk. Şimdi burada da dünya çapında bir proje var. Benden yorumlarımı istemiştin Evrim; bunun içine daha pek çok güzel şey katılabilir. Kimi motiflerin, çalgıların ve yerelliğin katılımıyla tam da taşınacak bir proje çıkmış ortaya. Çok hacimli ve ufku açık bir müzik var ortada. Senin sözünü ettiğin dokunuşlarla da inanılmaz güzel besteler duydum. Meselâ ‘Kadim’ beni uçurdu diyebilirim.
E.D. Ah! çok teşekkürler. Ne güzel.
L.Ö : Bu müzik diğer festivallerde de yer almalı diye düşünüyorum ve büyük heyecan duydum. Sen ne dersin?
E.D : Valla biz de öyle olmasını umuyoruz ve bekliyoruz. Bence hakikaten de bu müzik dünyanın her yerine taşınabilecek bir müzik. Çünkü orijinal bir müzik, replika değil. Kendine has bir durumu var. Biraz da belki tuhaf bir durumu var. Ama ben o özgünlüğünün olduğuna inanıyorum.
L.Ö : Meselâ hatırlıyorum, yıllar önce Amir El Saffar geldi. Irak asıllı Chicago’lu müzisyen, trompeti ve diğer yerel sazlarıyla öyle güzel karışımlar yaptı ki biz heyecan duymuştuk ve bizde niye böyle projeler olmuyor diyorduk ama işte oluyor.
E.D : Ah! ne güzel, çok teşekkürler, senden bunu duymak çok güzel çünkü biliyorsun yıllardır seni, programlarını takip ediyorum. Müzik zevkini çok beğeniyorum, o yüzden senden bunları duyduğum için şunu dedim kendi kendime; “Evet Evrim doğru yoldasın…!”
L.Ö : Süper, bir ‘yapımcı’ olarak ben de söylediklerinden gurur duydum. O zaman nice güzel konserlere diyelim. Kağan lütfen senin de söylemek istediğin bir iki şey olabilir mi?
K.Y : Evrim ile ilk defa bir projede beraber çalıyoruz. Benim için çok büyük bir mutluluk. Çünkü bunu hep konuşuyorduk ve özellikle pandemi öncesinde bayağı bir konuştuk. Evet, Evrim”in müzikleri çok keyifli, az önce sizin bahsettiğiniz gibi dünya çapında müzikler bunlar. Umarım daha çok çalarız ve bunu yurt dışına taşırız. Bu projede olmak benim için de çok büyük bir mutluluk.
L.Ö : Kağan seni zaten izliyorum ve hayranınım, sen ayrıca pek çok projede de yer alıyorsun. Hiçbir fikrim yoktu bugün buraya senin katılacağın hakkında ve belki araştırılsa düşünülse konuşulmuş olsa acaba hangi basçıyla bu projede çalışılsa denilse, acaba Evrim kim ile en iyi ortaklığı yakalardı dense, içimden ‘Kağan’ derdim eminim. Ve öyle de olmuş! Gerçekten iyi bir buluşma olmuş öyle duyuyorum. Öyle duyuluyor.
K.Y: Çok teşekkürler. Çok sağ olun.
L.Ö : Senin de bestelerin olacak mı ileride bu projeye katacağın? Yani önümüzdeki zamanlarda? Kanımca basçıların bu tip projelere katkıları çok farklı besteler yaratıyor.
E.D : Kesinlikle…
K.Y : Belki de, yani önümüzdeki zamanlarda tabii olabilir.
E.D : Bu projenin oluşması çok ani oldu. Ama şimdi Kağan bu müzikleri duydu. Eminim ileride onun da katkısı olacaktır. Evet yeni müzikler olacak. Çünkü böyle bir topluluk kolay bulunmuyor. Çok ilginç çalgılar var ve farkındaysan davul yok.
L.Ö : Bence daha iyi olmuş. Davul bazen fazla gelebiliyor ve perküsyonlarla burada daha güzel bir sentez oluşturulmuş. Eminim siz çok daha iyi şeyler düşünüyorsunuzdur.
E.D: Estağfurullah, evet biz de öyle düşündük.
L.Ö : Eminim geliştireceğiniz pek çok şey olacaktır. Ama şimdilik her şey kulağa çok iyi geliyor. Teşekkürler ve başarılar diliyorum…