Esat Ekincioğlu ile Ava Trio Türkiye Turnesi Üzerine
Ava Trio 2015 yılında Hollanda’nın Groningen kentinde kuruldu. Grubun lideri Esat Ekincioğlu, Ava Trio ile birlikte KUHN FU ve TURKISH PUMPKIN projeleriyle Avrupa ve Çin’in de aralarında bulunduğu pek çok coğrafyaya müziğini taşıyabilme başarısını göstermiş bir besteci ve menajer. Kendisiyle muhtemelen 2017’de KUHN FU’nun Kuhnspiracy albümü vesilesiyle tanışmıştık. Müzisyenliğinin yanında yüksek iletişim becerisi ve sektörün tüm elementlerine saygılı ve yakın olmaya çalışması çok dikkatimi çekmişti. Kendisiyle Türkiye turnesini fırsat bilerek bir röportaj gerçekleştirdim.
Burak Sülünbaz: Ava Trio’nun başlangıç hikayesi nasıl oldu?
Esat Ekincioğlu: Giuseppe’yle Groningen Prins Claus Conservatorium’da tanıştık. İkimizin de Yakın Doğu müziklerine olan ilgisi ve yatkınlığı bizi bir araya getirdi. İran’lı perküsyoncu Pouriya Jaberi’nin de katılımıyla 2015’te AVA Trio’yu kurduk. 2017’den beri Giuseppe’nin İtalya-Puglia’dan arkadaşı Pino Basile’yle çalmaktayız. O zamandan bu yana 4 albüm, Avrupa ve Çin’de onlarca turne ve 150’nin üzerinde konser gerçekleştirdik.
Burak Sülünbaz: Doğaçlama müziğe bakışın nasıl?
Esat Ekincioğlu: Doğaçlama ve macera arayışı, ürettiğim tüm müziklerde ve gruplarda çok büyük önem taşıyor. Her zaman ön planda. Doğaçlamayı ‘form üzerine solo çalma – solistle interplay’e girme – beste içinde melodik/armonik alternatifler çalmak’ olarak görmüyorum; doğaçlamayı, ses ve sessizlik dünyasına dalış, mood ve hikaye üretme, spontane besteler, bölümler yaratma, comfort zone’ları ekarte etmek olarak algılıyorum. Gruplarımla veya solo olarak sahnedeyken sürekli bir müzik üretimi ve evrimi arayışındayım. Besteler ve yaratılmak istenen sound, bu arayışa ve dönüşüme platform sağlayan elementler.
“Doğaçlamayı, ses ve sessizlik dünyasına dalış, mood ve hikaye üretme, spontane besteler, bölümler yaratma, comfort zone’ları ekarte etmek olarak algılıyorum.”
Burak Sülünbaz: Hollanda’da yaşayan Türk bir müzisyen olarak Türkiye ve Avrupa’da caz ve doğaçlama algısını nasıl değerlendiriyorsun?
Esat Ekincioğlu: Doğrusu, Türkiye’de caz genellikle caz standartları, swing/hardbop ve bu dönemlerin stilleri, kısaca Afro-Amerikan cazı’yla eşleştiriliyor. Avrupa sahnelerinde ise caz, çağdaş klasik müzik, özgür doğaçlama, etnik müzikler, progrock gibi daha geniş esin kaynakları olan, doğaçlama ve icracılığın ön planda olduğu daha geniş bir müzikal skala. Avrupa sahnesinin büyük kısmı, avantgarde olarak adlandırılabilecek, cross-genre, özgün ve cesur müzikler ortaya koyuyor. Avrupa’da trendsetter olan tüm festival, kulüp ve kürasyonarda Amerikan (stylistic) cazı uzun zamandır yer bulamıyor; müzikte sınırların zorlanması ve öznellik ön plana çıkıyor. Bu, parçası olmaktan çok memnun olduğum, heyecanı bitmeyen bir sahne yaratıyor. Türkiye’de ufak da olsa, böyle bir avantgarde scene ve müzisyenler mevcut. Bu unorthodox müzik deneyimlerine açık çok dinleyici olduğunu düşünüyorum ama, sanatın ve doğaçlamanın sınırlarının genişletilmesinde, müzisyenlere ve programcılara sorumluluk ve cesur olma görevi düşüyor.
Burak Sülünbaz: Bu bahsettiğin unorthodox müziğini nerelerde çalma şansınız oldu ve tepkiler nasıldı?
Esat Ekincioğlu: Hollanda’ya 2011’de yerleştiğimden bu yana, Avrupa, ABD, Çin, Yakın Doğu’da 40 ülkede çoğunun booking’ini kendim yaptığım 1000’in üzerinde konserde yer aldım. Jazzahead, Jazzfest Saalfelden, Nisville Jazzfest, Fusion Fest, Cologne Jazzweek, JazzJantar, Shanghai World Music Fest gibi onlarca en prestijli festivalde; Bimhuis, Porgy&Bess, Opus Jazzclub, Unterfahrt gibi en iyi kulüplerde birçok kez sahne aldım, almaya devam ediyorum. Birçok festivalde basından ‘festival highlight’ yorumları alıyoruz. En avantgarde festivalden, ücra bir köydeki rock kulübüne kadar, kendi özgün müziğimizi taviz vermeden çalmaktayız. Çaldığımız müzik, dinleyiciye kimi zaman çok ‘alışılmadık’ gelse de, sahneden taşan enerji sayesinde dinleyiciyi müziğimize bağlanıyor. Eşlikçilik yaptığım, function müzik (kokteyl, düğün) konser sayısı ise son 5 senedir sıfıra yakın.
“Şanslı müzisyenlerden değiliz, ama bu beni/bizi daha inatçı ve adanmış yaptı“.
Burak Sülünbaz: Menajerlik yönünü de biliyorum. O tarafta nasıl durumlar nasıl gidiyor?
Esat Ekincioğlu: Booking/management işine, ilk gruplarımı kurmaya başladığım 2009’dan beri büyük bir yatkınlığım var; girişimcilik ruhum var. Kariyerimde her zaman proaktif olup zorlamayı, konsere çağırılmayı bekleyip umutsuzluğa kapılma ve başka girişimcilerin eline bakmaya karşı tercih ettim. Bir de bu sektörde pasta çok küçük. Müzisyen sayısı, konser imkanlarıyla karşılaştırılınca çok büyük. Turneye çıkma tadını ilk defa 16 yaşımda, Selanik ve Sofya’da 2 küçük konserlik bir turneyle almıştım. Bu yaşam stili bana çok iyi geliyor. Tabi bunu gerçekleştirebilmek için birinin mail başında olması, planlama yapması, önden yatırım yapması gerekiyor. Gruplarımın elinden tutan, biz yazmadan bize ulaşıp konser-turneyi önümüze sunan neredeyse hiç bir durum olmadı. Tamamen kendi çabalarımız ve finansmanımızla bu işi yapmaktayız. Şanslı müzisyenlerden değiliz, ama bu beni/bizi daha inatçı ve adanmış yaptı.
Uzun yıllar bu işe çok fazla mesai harcadım, yüzlerce konseri/fronting’i hiçbir ücret almadan, kendim ve gruplarım için yaptım. Bu işi profesyonel bir seviyeye çekmek ve mesaimin karşılığını almaya başlamak için, 2020’de kendi ajansım ‘Chilli Chilli Agency’i kurdum. Ağırlıklı olarak içinde yer aldığım grupların (AVA Trio, KUHN FU, Korhan Futacı, Koen Boeijinga, Turkish Pumpkin) booking’iyle uğraşıyorum; sanatçı roster’ımı yavaş yavaş genişletmekteyim. Kolay bir iş değil, ‘hayır’a ve ghost’lanmaya alışmanız gereken, kazanç payı çok sınırlı olan bir iş. Ama konser çalmak isteyen, turne yapmak isteyen her müzisyenin müziğe olduğu kadar vakit ayırması, yatırım yapması gereken bir iş.
Burak Sülünbaz: Önümüzde Ava Trio Türkiye Turnesi ufukta görünüyor. Bu turneden bahsetmek ister misin?
Esat Ekincioğlu: Grubumu (KUHN FU) en son 2015’te Türkiye’ye getirebilmiştim. O zamandan bu yana, hiç yılmadan yeniden Türkiye’yi turne rotamıza katmak için çabalıyordum; Türkiye’deki tüm programcılar beni çok iyi tanır 🙂
Hollanda özgür doğaçlama ve Akdeniz-Yakın Doğu müziklerini çok özgün bir şekilde harmanlayan, Hollanda’yı uluslararası platformda temsil eden grubum AVA Trio ile, Hollanda-Türkiye dostluk antlaşmasının 100. Yılı şerefine, bu turneyi sonunda gerçekleştirebileceğimiz için çok heyecanlıyım. Hollanda Konsolosluğu ve Pastavilla’nın bu turneye verdikleri destekler için minnettarım.
20 günde, İstanbul’dan Van’a 13 ilde 14 konser çalacağız, 5500 km’ye yakın yol yapacağız. Sorunsuz, bol seyircili, eğlenceli bir turne olmasını diliyoruz. Booking’leri hiç kolay olmadı; bu deneyimlerimi turne sonrasında konuşmak, müzisyen ve menajer meslektaşlarımla paylaşmak istiyorum.
Burak Sülünbaz: Süreçlerin bir kısmından ben de haberdarım ve seni takdir ediyorum. Peki bu turnenin Türkiye’de üretilen caz ve doğaçlama müziğe nasıl bir ilham vermesini bekliyorsun?
Esat Ekincioğlu: AVA Trio ile Türk-Akdeniz havzası müziğinden, makamlarından, formlarından ve hikayelerinden ilham alan, Türk dinleyicisinin çok tanıdık bulacağı birçok elementi içeren bir müzik yapıyoruz. ‘Bizim’ müziklerimize ve hikayelerimize cesur bir yaklaşım ve yeni bir bakış açısı sunuyoruz.
“Sanat, İstanbul ekseninden çıkmalı, ülkenin tamamına dağılmalı.”
Diğer yandan, bu turnede caz-avantgarde-doğaçlama müziğin sıklıkla uğramadığı şehirlere gidiyoruz. Eşine çok rastlanmayan boyutta bir turne yapıyoruz. Sanat, İstanbul ekseninden çıkmalı, ülkenin tamamına dağılmalı. Bu yaklaşımımızın Türk müzisyenlerine ve dinleyicilerine cesaret vereceğini umuyorum, konserlerimize gelmelerini diliyorum.
Burak Sülünbaz: Turne sırasında veya sonrasında bir kayıt düşünüyor musun?
Esat Ekincioğlu: Konserleri kendi imkanlarımızla kaydedeceğiz; 1-2 video yayınlamayı umuyoruz. Ama özellikle vlog ve canlı yayınlar yapma amacındayız. Büyük, albümlük bir prodüksiyona girmemiz turne yoğunluğundan dolayı mümkün görünmüyor. 2025’te AVA Trio’nun 10. yılını kutlayacağız, birçok iş birliği ve kayıt planımız var.
Halihazırda kayıt edilmiş, yayınlayacağımız müthiş uçuk bir albüm de elimizde bulunuyor. Benim diğer gruplarımda da olduğu gibi, AVA Trio’da da hiçbirimiz aynı/yakın şehirlerde yaşamıyoruz, bu nedenle AVA Trio ile senede yalnızca 2-3 günlük tek bir prova periyodumuz oluyor. Mart’ta (büyük ihtimal hiç konser çalmadan) birkaç gün bir araya gelip yeni repertuarımızı oluşturacağız. Son 2 albümümüzü ve bundan sonraki albümlerimizi kendimiz kaydettik. Bu yöntemi fazlasıyla seviyoruz ve daha çok üretim yapmamıza olanak sağlıyor.
Ankara Caz Festivali hakkındaki içeriklerimiz BURADA
Ava Trio instagram hesabı BURADA