Anouar Brahem Göğünde Sessizlik Var: After the Last Sky
Anouar Brahem! Onu dinlemek, çoğu zaman sadece bir müzikal deneyim değil, içe doğru açılan bir yürüyüştür; Doğu’nun kadim tınılarıyla Batı’nın düşünsel mesafesi arasında hep bir köprü olmuştur. Tunuslu bir ud virtüözü olmanın da ötesinde Brahem aslında bir tür sınır bozucudur. Ne sadece Doğu’nun geleneksel çizgisinde yürür, ne de batının caz kalıplarına tam olarak uyar. Onun müziği, tam da bu ikisi arasında bir yerde durur. Yani ne oraya aittir, ne buraya, tıpkı anlattığı hikâyelerin çoğu gibi…
Aslında Brahem’in bu kadar önemli sayılmasının nedeni de tam olarak burada yatar. Müzikal olarak sade görünen ama duygusal olarak çok katmanlı yapılar kurar. Az notayla çok şey söyler. Zamanı yavaşlatır, bazen neredeyse durdurur. Ve bu duraklamaların içinde dinleyiciden de bir şey bekler: Sadece dinlemeyi değil, hissetmeyi, boşlukta bir anlam aramayı…
“Kuşlar, son gökyüzünden sonra nereye uçar?”
-Mahmud Derviş
Yeni albümü After the Last Sky, bu boşluk halinin belki de en sessiz, en içine kapanık örneği. Sekiz yıl gibi uzun bir süreden sonra gelen bu albümün ismi, Filistinli şair Mahmud Derviş’in ünlü şiirinden alınma bir dizeye dayanıyor: “Where should the birds fly after the last sky?” (Kuşlar, son gökyüzünden sonra nereye uçar?)
Bu dize, Derviş’in sürgünlük, köksüzlük ve aidiyet kaybı temalarını yoğun biçimde işlediği şiirlerinden biridir. Brahem’in albümüne bu dizeyi başlık olarak seçmesinin, müziğinin duygusal ve siyasal çerçevesini anlamak açısından belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü After the Last Sky sadece melodik bir anlatı değil; Derviş’in sorduğu o varoluşsal sorunun peşine düşen sessiz bir yanıt gibi dinleyiciye sunulmuş.

Brahem, yaptığı az sayıdaki açıklamada albümün, özellikle 2023’te Gazze’de yaşananlar sırasında şekillendiğini söylüyor. Ama müziğini “protesto” olarak değil, duygulara alan açmak olarak tarif ediyor. Düşünceyi değil, duyguyu harekete geçiren bir hafıza alanı inşa ediyor adeta.
Albümün kapanış parçası olan E la Nave Va… ise Edward Said’e doğrudan selam gönderen bölüm. Bu parça, Brahem’in tüm müzikal duruşunu özetleyen bir atmosfer kurmuş diyebiliriz. Bitirirken Brahem, kendi alanında hâlâ çok özel bir yerde duruyor. Ancak bu albüm, onun sessizliğinin ne kadar anlatıcı ve ne kadar sınırda olduğunu yeniden düşünmemizi sağladığını söyleyebiliriz.
Brahem’in sessizliği eskiden dinleyiciyi içine çekerken, bu albümde zaman zaman dinleyiciyi dışarıda bırakabiliyor. Bu da albümün en tartışmalı yanı.
After the Last Sky, her ne kadar uzun bir aradan sonra gelse de, tam anlamıyla bir dönüş değil; daha çok, bir içe çekilme hali. Bunu bir eksiklik olarak görmek mümkün ama belki de Brahem’in müziği zaten hep eksiklik üzerine kuruluydu, bu defa sadece biraz daha fazla eksik hissediyoruz.
Oysa bu müzik, bana kalırsa, bir tür yeniden doğuş ya da en azından dönüş hissi uyandırmalıydı. After the Last Sky, bunu vermekte zorlanıyor. Belki de Brahem, her zamankinden daha fazla susmak istiyor ancak müziğin de bir taşıyıcı olması gerekir. Bazı anlarda o taşıyıcılığı üstleniyor ama çoğu yerde yükü yere bırakıyor. Yine de hakkını teslim etmek gerek: Dave Holland ile Brahem’in karşılıklı diyaloğu yer yer gerçekten incelikli; Anja Lechner’in çellosu, albümün birkaç parçasında içten içe akan bir nehir gibi.
Brahem’in sessizliği bazen şiir olurdu, bu kez daha çok boşluk gibi hissettiriyor. Albümün sonunda geriye, belki de en çok şu soru kalıyor: Sekiz yıl beklemek, bu kadar sessizlik için miydi?